Tanrı'nın Varlığı ve Evrende Kaos'un Hakim Olması

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Arkadaşlar ben Deistimde. Yukardaki sorunun cevabını arıyorum. Yoksa Tanrı gerçekten yok mu? Veya Tanrı bizi yarattı karışmıyor mu?
Evrende her olasılık için yeterince zaman ve boşluk var. Maalesef tanrı yok. Onu biz yarattık. Evrene tanrı diye tapmak ise takıntı yapmak olur. Bir odağa tapmak zorunda değilsin. Tapmak korkuyla ilgili. Bilmek korkuyu köreltir. Bilmek köleliği bitirdi. Sırada tanrı var. O da sonunda antik bir kavram olacak. Ama geriye dönüş her zaman olur. İnsan ozundekı aciz kırılgan ve korkak doğaya geri dönebilir. Ya da birileri bunu yapabilir. Aslında yapanlar var. Kuzey Kore halkı liderlerini tanrı sanıyor. O yüzden o şişman kendileri zayıf diyorlar.
 
@BERWAR


Cansızlıktan bir bilinçli varlığın oluştuğunu bana kanıtlıyabilir misin? Kimyasal karışımla köpük banyosu yapmıyoruz burda. Kendi kendine taş toprak oluşur ama bilinçli varlık oluşamaz.

Evrim bir genel kelimedir, dibini doğru doldurduktan sonra evrim adı altında açıklanan bilgiler içerisinde yer almasada olur.
 
Cansızlıktan bir bilinçli varlığın oluştuğunu bana kanıtlıyabilir misin? Kimyasal karışımla köpük banyosu yapmıyoruz burda. Kendi kendine taş toprak oluşur ama bilinçli varlık oluşamaz.
Sen az önce tanrı doğa diyen adam değil misin, sen kendini ne sanıyorsun da canlılık cansızlıktan oluşamaz diyorsun. Atomlar cansız maddelerdir ve canlılar atomlardan oluşur.

Canlılık, çok basit cansız moleküllerin bir araya gelmesiyle oluşan bir varlık formudur. Bu formun ayırt edici özelliği periyodik cetvelde tamamını "cansız" olan kimyasalların belli başlı bir grubunu ve bu elementlerden oluşan molekülleri, temel yapı taşı olarak içeriyor olmasıdır. Bu kimyasallara biz molekül adını veriyoruz.

Hayat molekülleri 4 grupta toplanır: Lipitler (Yağlar), Nükleik Asitler, Proteinler ve Şekerler.

Bu 4 molekülün altında da bir sürü alt birim ve kombinasyonlarda bulunmaktadır.

Bu alt birim ve kombinasyonlara örnek vermek gerekirse mesela Nükleit asitlerin oluşabilmesi için nükleotit, fosfat grubu ve şekerlerin bulunması gerekiyor. (Şekerler aynı zamanda bir gruptur yukarıda yazdığım gibi)

Yağların oluşması içinde gliserol ve yağ asitleri gerekmekte. Proteinlerin oluşması içinde aminoasitler olması lazım.

Kaldı geriye Şekerler onlar nasıl oluşur, bu grup içindeki en basit yapılı molekül diyebiliriz kendisi için. Şekerler kendi başlarına var olabilirler ve bu sayede nükleit asitlerin de yapısına doğrudan katılabiliyorlar.

Bu moleküllerin her birinin farklı rolleri vardır.

Lipitler: Sadece yağ anlamına gelmez, vücudumuzda bulunan yağlar, steroller, bal mumları, monogliseritler, digliseritler, trigliseritler, fosfolipitler, vitaminler(yağda çözünen) vb. verilen genel bir adlandırmadır.

Lipitlerin en önemli görevleri arasında hücre zarlarının oluşumunu sağlamak vardır. Bu canlılığın oluşması için olmazsa olmazdır.

Nükleik asitler: Yönetici moleküller olarak da bilinir. DNA ve RNA'nın genel adıdır. Temel görevleri canlının ne olduğunun ve nasıl olduğunun bilgisinin kodlanması, iletimidir. Nükleik asitler evrimsel tarihimizde proteinlerle karşılıklı olarak evrim geçirmişlerdir.Yönetici molekül olma ifadesi buradan gelir. Bu nedenle diğer molekülleri yönetici bir role sahipler.

Proteinler: Çeşitlilik ve adaptasyon kabiliyetleri dolayısıyla canlılık içerisindeki en önemli yapı taşlarının başında gelir. Canlılığı sağlayan, sürdüren tüm biyolojik faaliyetlerin içerisinde yer alırlar. Bir çoğu başka kimyasal tepkimeleri hızlandırıcı görevler alırlar. Bir çok farklı tipi hücredeki diğer yapıların oluşmasına katkı sağlarlar. Hücre içi ve hücre dışındaki iletimde de rol alırlar. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir,proteinler geniş bir çeşitliliğe sahiptir.

Şekerler: Hemen hemen tüm canlılarda ortak tüketilen ve enerji sağlayan moleküllerdir. Monosakkaritler(tekli şekerler), disakkaritler(çiftli) ve polisakkaritler(çoklu şekerler) olarak kategorize edilir.

Oluşum yapılarındaki kimyasal bağlardan dolayı şekerler yüksek enerjiye sahiptirler. Parçalandıklarında bu enerji kimyasal enerji olarak ortaya çıkar ve biyolojik fonksiyonların sürdürülmesinde kullanılır. Bu enerjinin sürekli bir biçimde tüketimi halinde canlılık varlığını korur. Kısaca bir hücre şeker üretimi yapamazsa bu hücre ölmüş ve ya ölmek üzeredir diyebiliriz.
Sadece tüketim değil aynı zamanda şekerler yapım amacıyla da hücre içerisinde görevlere sahiptir. Hücre zarları ve hücre duvarının içerisinde de yer alırlar.

Kısaca anlatmaya çalıştım, umarım faydalı olmuştur.

Bu moleküllerin her bir grubunun önemli fonksiyonları vardır, ancak hiçbirisi tek başına canlılık oluşturamaz. Dolayısıyla canlılığın nasıl doğal süreçlerle var olabildiğini anlayabilmek için bu birimler her birinin doğal süreçlerle ve kimyasal tepkimelerle var olabildiğini görmemiz ve anlamamız gerekiyor. Çok uzun bir konu olacağını için buralara değinmeyeceğim.

Son olarak da demek istedim kimyasallar bu görevlerini bilerek, düşünerek yapmıyorlar. Hepsi kademeli bir şekilde gerçekleşen hadiselerdir. Her bir adımın bir öncekine ve bir sonrakine bağlandığı çok uzun süreli süreçlerdir bunlar. Şu benzetmeyi de yapabiliriz domino taşlarından örnek verelim, domino taşları nasıl ki yıkılmaları gerektiğini ve yıkılmalarının zamanını bilmiyorsa ve fiziksel bir etki altında yıkılıyorsa, canlılığın oluşumunda da moleküllerin görevler kazanması da aynı şekilde olmaktadır.



1953 yılında Miller ve Urey isimli, ABD’li iki bilim adamı, dış ortamdan yalıtılmış bir cam kabın içerisine su, metan, amonyak, hidrojen ve karbonmonoksit doldurdular. Daha sonra bu kabı ısıtarak buharlaşma sağladılar ve dünya atmosferindeki yıldırımların benzetimi için de bir çift elektrot vasıtası ile kıvılcımlar çakmasını sağladılar. Isıtma ve soğutma döngüsü bir hafta süreyle devam ettirildi ve sonuçta sistem içerisindeki karbonun %10-15’lik kısmının organik bileşikler oluşturduğu, karbonun %2’lik kısmının ise canlıların hücrelerini oluşturan proteinlerin yapımında kullanılan aminoasitleri oluşturduğunu gözlemlediler. Deney sonucunda, yeryüzünde mevcut olan 20 farklı aminoasitten 5 tanesinin oluştuğu gözlemlendi ise de, 2008 yılında tekrarlanan deneyde, gelişen teknolojinin de yardımıyla, 22 farklı aminoasidin oluştuğu kanıtlandı. Ayrıca, DNA ve RNA gibi kalıtsal bilgi taşıyan moleküllerin yapı taşları olan nükleik asitlerin de oluştuğu gözlemlendi.

Bu deneyin önemi, cansız varlıklar olan hidrojen atomu ve su, metan gibi çeşitli bileşiklerden, canlıların yapı taşları olan aminoasitlerin sentezlenebileceğinin gösterilmiş olmasıdır. Ayrıca, kuyrukluyıldızlar ve meteorlarda da aminoasitlerin bulunduğu tespit edilmiştir. Örneğin, 1969 yılında Avustralya’ya düşen Murchison isimli göktaşı üzerinde 70 farklı aminoasit bulunduğu keşfedilmiştir.

Dolayısıyla, yeryüzündeki hayatın temelini oluşturan aminoasitler, Dünya koşullarında da oluşmuş olabilir, yeryüzüne düşen meteorlar tarafından da taşınmış olabilir. Neticede, yeryüzünde hayatın başlaması için gerekli koşullar mevcut idi.

Dünya’nın 4,55 milyar yıl yaşında olduğunu biliyoruz. Bilim adamlarına göre, 4 milyar yıl kadar önce ilk olarak RNA molekülü oluştu. Daha sonra bu molekül çift sarmal yapıya bürünerek, çok daha kararlı bir molekül olan DNA molekülü oluştu. Bu molekül zamanla bir hücre zarı ile çevrelenerek, ilk ilkel tek hücreli organizmalar ortaya çıkmış oldu. Bunların ilk örnekleri ise, resimde görülen Stromatolitleri oluşturan siyanobakteriler ve bunların 3,8 milyar yıldır yeryüzünde yaşadıkları biliniyor.

700 milyon yıl öncesine kadar, tek hücreliler dünyaya hakim oldular ve birbirleri ile rekabet ederek geliştiler, kendilerini geliştiremeyenler ise doğal seçilim kanunları gereğince yok oldular. 700 milyon yıl önce ise, tek hücrelilerin karşılıklı iş birliği maksadıyla birleşmeleriyle çok hücreliler ortaya çıkmaya başladı. 550 milyon yıl önce Kambriyen Dönemi’nde ise çok hücreli türlerin ortaya çıkışında müthiş bir patlama yaşandı. Bugün yeryüzünde yaşamakta olan Hayvanlar alemine ait 35 Filum ve Bitkilere ait 12 Filum’un tamamı bu dönemde ortaya çıktı. Biz insanlar olarak, bu filumlardan Kordalılar (Chordata) filumuna dahil oluyoruz.

Bugün itibarı ile, insan dahil, yaşayan 8.700.000 civarındaki türün tamamının ortak atası, yaklaşık 2 milyar yıl önce yaşamış bir tek hücreli mikroorganizmadır.

Sonuç olarak, hayatın ortaya çıkışı bir mucize değildir. İnorganik maddelerin, kimya ve fizik yasalarına tabi olarak, uygun bir ortamda, zamana dayalı olarak tepkimeye girmesi sonucu ortaya çıkan bir olgudur.

Çıkıp canlılık cansızlıktan oluşamaz kanıtla da görelim hade bakalım.

Burada konu bilinçte değil, insanında bilinci vardır, başka canlılarında bilinci vardır.
 
İnsanlar kendi çıkarları, ölüm korkusu ve ölüm sonrası yaşam için kendi inançlarını yarattılar. En basit örnekler; 4200 adet inanış olması, araştırdığım ve bildiğim kadarıyla çoğu dinde sürekli olarak değişen tabirler, zorunluluklar, kitaplar olması. Buda bizi insanların kendi çıkarlarına göre zamanla inanışları değiştirmesine götürüyor. Son olarak madem yaratıcı her şeyi bilen ve gören ise ve biz bu dünyada sınanıyor isek neden yaratıldık? Yaratıcı sonunu bildiği filmi neden milyonlarca kez izliyor? Siz "kendi bilincimiz var, doğru ve yanlışı seçebilme şansımız var o yüzden" demeden önce şunu söyleyeyim, kendi bilincimiz olmasıyla (kendi seçimlerimizi yapabilmemiz) her şeyi gören ve bilen yaratıcıya karşımı geliyoruz? :) Son olarak şunu söylemek istiyorum eğer bir yaratıcı var ise ve doğru inanış müslümanların dini ise ben, her kötülüğü yaptıktan sonra tövbe edip mutluluğa sonsuzluğa kavuşulan bi dine saygı duymuyorum.. Ne güzel hesoyam yazalım geçelim
 
Son düzenleme:
Ben aşırı yüce bir varlık olayım, eşim benzerim olmasın, yarattığım evrenin %0,00000000001'i (gerçeği yansıtmıyor olabilir bu sayı, lütfen çürütmeye çalışmayın) kadar kısmındaki bir gezegende bana tapınmaları için bir ırk yaratayım, inanmayan kısmını da öteki dünyada yakmakla tehdit edeyim.

Bir de lütfen, bilimsel konularda bilginiz yoksa bilimsel konular hakkında yorum yapmayın. @BERWAR 'ın yorumlarını okurken rahatlıyorum, hak veriyorum; adama verilen cevapları görünce deliriyorum. Bu kadar bilim düşmanı olunamaz.

Yarına kadar konu kilitlenmemiş olursa daha bilimsel verilere dayanan bir yorum yapacağım hem düzen, hem de diğer konular hakkında.
 
@Mert Onu sen daha tanımıyorsun kendisi eskiden daha beter saçmalardı yine istikrarını korumaya devam ediyor. Bunlar bilim düşmanı Cem Yılmaz'ı örnek verip kendini haklı çıkarma peşinde.

Bir de lütfen, bilimsel konularda bilginiz yoksa bilimsel konular hakkında yorum yapmayın. @BERWAR 'ın yorumlarını okurken rahatlıyorum, hak veriyorum; adama verilen cevapları görünce deliriyorum. Bu kadar bilim düşmanı olunamaz.
Ben hangi biriyle uğraşayım görüyorsun yorumlarını Cem Yılmaz'a kadar düştük, bilim düşmanlarına ne anlatacaksın, artık ben bunları engelleyeceğim sırf şu rezil yorumlarını görmeyeyim yeter ya, biri gidiyor, diğeri aynı argümanla geliyor. Öyle bir öz güvenleri var gören diyecek atomu parçalayan kişiler bunlar nasıl canlılar cansızlıktan oluşur, oluşamaz öyle bir şey diyor bir ya hepsine elimden gelince cevap vermeye çalışıyorum ama bunlar zerre bir şey anlamıyor.
 
Bir önceki sayfada tanrı doğadır diyen biri kendisi, sonradan düzenledi mi bilmiyorum, o yorumu net gördüm. Bunun üzerinde Cem Yılmaz'dan örnek verip cansızlık canlılıktan oluşamaz diyen biri. Bunun gibiler sanıyor ki evrimi kendilerini çürütecek, Evrim çürütülecekse de bilim insanları tarafından çürütülecek bir avuç bilgisiz insanlar tarafından değil. Bilim bizi gerçeğe ulaştıracak tek yoldur.
 
Ben aşırı yüce bir varlık olayım, eşim benzerim olmasın, yarattığım evrenin %0,00000000001'i (gerçeği yansıtmıyor olabilir bu sayı, lütfen çürütmeye çalışmayın) kadar kısmındaki bir gezegende bana tapınmaları için bir ırk yaratayım, inanmayan kısmını da öteki dünyada yakmakla tehdit edeyim.

Bir de lütfen, bilimsel konularda bilginiz yoksa bilimsel konular hakkında yorum yapmayın. @BERWAR 'ın yorumlarını okurken rahatlıyorum, hak veriyorum; adama verilen cevapları görünce deliriyorum. Bu kadar bilim düşmanı olunamaz.

Yarına kadar konu kilitlenmemiş olursa daha bilimsel verilere dayanan bir yorum yapacağım hem düzen, hem de diğer konular hakkında.
Sadece sana tapmak amacıyla; trilyonlarca keşfedilmeyi bekleyen gezegenleri yarat, dünya içinde dahi keşfedilmeyen/bilinmeyen bir sürü şey yarat ve üstüne kısacık bir ömür bahşedip cennet uğruna dünyadan vazgeçmemizi iste, buda yetmezmiş gibi başımıza sözde bir şeytanı koydurup insanlara kötülük yaptırması için görevlendir. Şaka gibi.
 
4 Kutsal kitabı da okudum ama, beni Tanrıya inandırabilecek bir şey yoktu. Araştırmalar yaptım, makaleler okudum, kitaplar okudum, videolar izledim ve en sonunda söylediğim söz ; ''Tanrı diye bir varlık yoktur'' oldu. Ha eğer ki Tanrı var ise gökyüzünden çok parlak bir ışıkla inip beni inandırması gerekecektir.

En mantıklı yorum.
@Silinen üye
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Technopat Haberler

Geri
Yukarı