Tüm dertlerimi anlatıyorum

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Evet, bildiğiniz üzere ben forumun en ama en dertli kişisi. Ulti-dertli kişisiyim hatta. Forumda gayet mutlu biri olarak gözükebilirim. Her insan sosyal medyada olduğu gibi değildir. Çayınızı, kahvenizi alın ve okumaya başlayın.

ilk önce kısaca ben:

merhaba, ben forumun en dertlisi. Adaletli ve nötr bir insanımdır. Her konuda adaletli ve nötr olmak ilk hedeflerim arasındadır. İnsanların herhangi bir tartışmada veya sohbette "oyunu kuralına göre oynamamasından" nefret ederim. Ve ikiyüzlü insanlardan, sadece kullanıp atan insanlardan nefret ederim. Birisi damarıma basarsam kim olursa olsun darmaduman ederim (sosyal medya hariç. Gerçek hayat).

Bir insana çabuk bağlanabilirim de, soğuyabilirim de. Bana göre bir dost, iyi günde değil, kara günde yanımda olandır. Kara günümde yanımda olmayanı direktmen çevremden şutlarım.

Küfür ederim ama ailevi değerlere ve kimseye değil. Sosyal medyada küfür etmem. Samimi ortamlarda ederim. Müzik dinlemeyi çok severim. Günümün çoğunluğunu teknolojiyle ve kodlamayla geçiririm. Biraz asabi bir insan olarak gözükebilirim ama aslında pamuk gibi insanımdır.


kısaca okul hayatım:

hani her sınıfta sınıfın salağı vardır ya. İşte ortaokulda o kişi bendim. Sınıftakilerin karşısında ben işe yaramaz bir insanın tekiydim. Derslerim çöptü. Yıl sonu ortalamam genellikle 60-62 civarlarında dolanırdı. Ortaokulda ilk defa 5. sınıfta teşekkür aldım, sonra hiç almadım. Ortaokulda zaten yanımdaki ve onun yanındakiyle ben 3 kişi kanka idik. Diğer sınıf üyeleriyle aram pek iyi değildi.

Her insanda olduğu gibi ben de ortaokulda ilk defa aşık oldum. Ama keşke olmaz olaydım. Biraz abartı gelebilir fakat benim her zaman bir sözüm vardır: Aşkın yaşla alakası yoktur, akıl seviyesiyle alakası vardır. Akıl seviyesi belirli bir seviyeye ulaşmış herkes aşık olabilir.

Ben 5. sınıfın sonlarına doğru aşık oldum, 7. sınıfın 1. döneminde doğru açıldım. Peki ya ne oldu? Beni tüm sınıfa rezil etti. Şimdi bizim sınıfta 3 sütun sıra vardı. 3 sütun arkaya doğru sıralar gidiyordu. Biz orta ve en arkadaydık. Ben o zamanlar utangaç olduğum için ders ortasında kağıda yazdım verdim.

Sonra okur okumaz içinden bir "offf" çekti. Ben ise içimden "ne oluyor?" dedim. Sonra yanındaki kız aldı kağıdı. Okudu bana baktı "oha" dedi. Sonra onun önündeki "noldu la?" dedi. O da aldı, okudu. Sonra okuya okuya orta sıra en öne gitti. Oradan sağ ve sol sütun sıralara gitti. Resmen kağıt virüs gibi yayıldı. Bir utandım...


Peki ya sonra ne oldu? Sonraki dersin teneffüsünde sınıf hocasına gitmiş ve "beni rahatsız ediyor" demiş. Halbuki ben hiç rahatsız etmemiştim. Resmen hocaya yalan söyledi. Sonraki ders hoca beni çağırdı ve dedi ki "oğlum bak, bu duygusal bir şey ve normal bir şey. Neden rahatsız ediyorsun?" dedi. Ben de "hocam rahatsız etmedim ki?" dedim. "bana rahatsız ediyor beni dedi" dedi. Çok şaşırdım ve üzüldüm açıkçası.

Biz 7. sınıfı tamamen kavgalı ve hiçbir şekilde konuşmayarak geçirdik. Sonra hatırladığım kadarıyla bana yazdı. Ne yazdı hatırlamıyorum ama yüksek ihtimalle hal hatır sormuştur. Neyse işte. 1 gün konuştuk. Evet doğru duydunuz, tamı tamına 1 gün boyunca konuştuk. Muhabbet ettik. Sonra bir konudan laf açıldı bende dedim ki "keşke beni rezil etmeseydin" dedim. O ise "sen de dalga geçmeseydin" dedi. Ben de "dalga geçmiyordum. Seni gerçekten sevmiştim" dedim. 1 dakika boyunca konuşmadık sonra "ben benimle dalga geçtin sandım, özür dilerim" dedi. Ben de "bu saatten sonra özürün bir anlamı yok" dedim.

Neyse işte ne oldu bitti sonraki gün normal kanka olarak okula gittik.

2 ay kanka olduk. Ve 2. ayın sonlarına doğru artık saçma sapan hareketler yapmaya başladı. Bu sefer sınıfta X, Z'ye aşık diye dedikodular çıkmaya başladı.

X = karşı cins,
Z = ben.

Bana bakarak eliyle kalp işareti yapıyordu. Rahatsız olduğumu söylediğim halde yapmaya devam ediyordu. Sonra ondan soğudum ve tüm arkadaşlığımı bitirdim.

Ben o zamandan beri aşk işlerinden soğudum.

Ve o LGS günü geldi, doğru düzgün çalışmadım, sadece test ve video izledim. LGS'den gayet iyi ve gereken puanı yaptım. Bilişim okumaya başladım. Derslerim ve ortalamam gayet iyi. İyi bir sınıfa denk geldim. Sınıfta yine bir kız vardı. Ve ben direktmen ilk görüşte aşık oldum. Ben ilk görüşte aşka inanırım bu arada.

Sadece yüzünü detaylıca 3 kez gördüm. Tam 1 hafta düşündüm. Gerçekten aşık oldum mu? Diye. Sonra karar verdim ve direkt Instagram üzerinden söyledim. O ise eski hoşlandığım kız gibi yapmadı. Bana "kusura bakma, aşk işlerinden uzağım. Lütfen üzülme" dedi. Açık ve net şekilde söylüyorum: İlk 1 hafta kin tuttum. Red yemeyi kendime yediremedim. Keşke biraz daha beklesem ve samimi olsaydım dedim. Neyse dedim hayatıma bakayım. "en azından eski hoşlandığım kız gibi yapmadı" dedim içimden. Hala arada bir dost gibi konuşuyoruz bu arada.

Bundan sonra ben de bir karar aldım. Artık üniversite'de bana kimse aşık olmazsa ben de olmayacağım. Üniversite okumayı düşünmüyorum. Eğer puanım yeterse okurum. Üniversite olmazsa iş hayatında bana aşık olan olmazsa ben de olmayacaktım(inşallah). Yara aldım çünkü, pişman oldum, hata yaptım. Şu anlık okul hayatım bu kadar.

ailem ve çevrem:

Ailem çok şükür ki baskıcı bir aile değil. Genellikle kararı bana bırakırlar. Mesela bu okul ve sınav muhabbetinde kararı bana bıraktılar. Önceden baskıcıydılar ama ben zamanında elimi masaya vurdum "bana baskı kırmayın ve bana karışmayın" dedim. Onların dediklerinin tersini yaptım ve eninde sonunda anladılar. Artık baskı VB. kurmuyorlar. Gayet özgür bir insanım.

Açık söylemek gerekirse ne dostum var, ne yakın bir arkadaşım. Aile dışı kimsem yok. Daha doğrusu dostum var sayılır. Ama normal gerçek hayatta tanıştığımız değil, sadece gerçek isimlerimizi bildiğimiz ve yazılım ortaklığı kadar olacak bir dostluktu. Yani arada bir "naber" falan diye konuşuyorduk. Bu kadar. Sanal arkadaşım sadece 4-5 tane. 3 tanesi yazılım ortaklığı, yine de dost sayılırız. Benden büyük dostlarım "abi", küçüklerime de "kanka" olarak hitap ederim.

Yani bu sanal arkadaşlar sadece çıkar için olan arkadaşlıklar. Ama dost sayılırız. Hani "bir 100 TL atar mısın?" desem atarlar. O derece dostluk.

beni şöyle bir şey etkiledi:

Özellikle her gün yazdığım birkaç kişi var. Test etme amaçlı sadece 1 gün yazmadım. Peki tahmin edin ne oldu? Onlarda yazmadılar. Neyse dedim, olur böyle şeyler. Sonraki yazarlar diye yazmadım. Yine yazmadılar. Aradan 1 hafta geçti ve birisi soru sormak için yazdı. O sırada da nasılsın diye de sordu. Ben de "biraz kötüyüm, sonra konuşsak daha iyi olacak". Açıkçası ben beni tutup "dur LAN nereye derdini anlat" demelerini beklerdim. Aradan 2 hafta geçti. Hala hiçbirisi yazmadı. Demek ki sahte bir dostlarmış. Ben de onlar bana "nasılsın?" yazana kadar yazmayacağım. İnat ettim. Eğer yazarlarsa bu konuya yazarım.

Üzüldüm açıkçası. Benim değer verdiğim insanlar beni görmüyormuş bile. "ulan" dedim, "ben ne salak bir insanmışım". Sonra karar verdim: Eğer 12.06.2021 tarihine kadar yazmazlar ise arkadaşlığımı tamamen bitireceğim.

Bu arada günlük en fazla 20 dakika falan konuşuyorduk. Çok bir zaman değil yani.

şimdi gelelim asıl dertlerime:

normalde ben ailem ve benimle tanışan insanlar tarafından takdir edilen bir kişiyimdir. Bunu övünmek için söylemiyorum. 20 yaşında insanın yapabildiklerini ben şu an daha reşit değilken yapıyorum. Açık söylemek gerekirse bunu yaptığım için birazda kendimden gurur duymuyor değilim.

Ama dışarıdan olan bu başarı benim gelecek kaygısı çekmeyeceğim anlamına gelmiyor. Her gün çok stres yapıyor ve geleceği düşünüyorum. "ya gelecekte kötü bir insana dönüşürsem?", "ya gelecekte ekonomik sıkıntı çekersem?", "ya gelecekte evlenirsem, çocuklarım olursa ve çocuklarımı doğru bir insan yapamazsam?" gibi şeyler. Bunları her insan yaşamaz. Ben fazla stresli olduğum için bunları kendime soruyorum. Stresten saçımın önleri beyazladı bu arada. Hem de 6. sınıfta. Gelecekte gayet başarılı bir insan olacağıma inanıyorum ama işte yine de bu soruları kendime soruyorum bazen.

Özellikle bazı yazılımlardan iş teklifleri geldi. Hatta iş teklifi sayılır mı bilmem ama @Asdasgudas hocamda bana hatırladığım kadarıyla otonom yazılımlarında istihdam sağlayabileceğini söyledi. Bunun gibi birçok teklif geldi. Ama 18 yaşımda kendi şirketimi kuracağım için 1 tanesi dışında hepsini reddettim. O yazılım ise demin bahsettiğim ortaklık muhabbeti.

Ulan ülkenin ekonomisi zaten kötüye gidiyor, bir bilgisayar alayım desem fiyatlara bak. Hadi bilgisayarı aldık, ya oyun fiyatları? Bu ne kardeşim? Motor mu alıyoruz bilgisayar mı?

Çok stresliyim ve aniden korku yaşayabiliyorum. Mesela korku olarak örnek vermek gerekirse: PUBG'de ayak sesi duyduğumda veya son 2 kişi kaldığımızda kalbim küt küt atmaya başlar. Çok korkarım. Stres için ise mesela yolda yürürken ayağım taşa takılır, sonra tüm yola bakarım taş var mı? Diye. Her şeyden stres yapabiliyorum yani. Her şeyin en kötü tarafını görürüm.

Hayatta yaptığım birçok şeyden zevk alamamaya başladım. Bazen "ben neden yaşıyorum?" diye kendi kendime sorduğum oluyor. Ve bazen ağlayabiliyorum. Evet doğru duydunuz, bazen ağlayabiliyorum. Eğer nasıl ağladığımı ve üzüldüğümü canlı hissetmek isterseniz şunu yapın: Ailenizden veya en sevdiğiniz insanın, ölüm(Allah korusun) haberinin verildiğini hayal edin. Sonra ise gözünüzden kaç damla yaş geldiğini sayın. Böylece benim ne yaşadığımı anlayın.


Kimseye güvenemiyorum. Zamanında yediğim darbelerden ve beni sattıkları için hiç kimseye güvenemiyorum ve samimi olmak istemiyorum. Çünkü kimse ne kadar çok ilgi verirseniz, o kadar şımartırsınız.

Ciddi ciddi söylüyorum: Ben hiç kimse tarafından doğru düzgün sevilmedim. Kimse beni sevmedi ve bundan sonrada seveceğini düşünmüyorum. Canı sıkılan beni kullanır, sonra ise satar. Bu kadar basit.

Hani herkesin yorulduğu bir zaman vardır ya, işte ben şu an o dönemdeyim. Artık çıldırmak üzereyim. Ve artık kimseye vicdanlı davranmak istemiyorum. İnsanlar beni çok yaraladı çünkü. Bildiğiniz üzere ise: Vicdan sustuğunda, akıl çok tehlikeli oyunlar oynar.

Şu anda kendimi Hz. Muhammed'in sözü olan: "canı yanan sabretsin, can yakan canının yanacağını günü beklesin" sözü ile avutuyorum ve kendimi sakin tutmaya çalışıyorum.

Köşeme çekildim ve hayat akıp gidiyor. Kimse durduk yere köşesine çekilmez. Ya hevesi kırılmıştır, ya kalbi, ya da hayalleri yıkılmıştır, ve en güvendiği insanın yapması. Ben sustum, kimse de beni görmedi/duymadı. bildiğiniz üzere sireni kapalı ambulansa kimse yol vermez.

demem o ki: ben hep iyi bir insan olmaya çalıştım ama insanlar beni üzdü ve artık hayattan bunaldım. Yaşama isteği hiç yok. Ben onları kötü günlerinde gördüğüm halde, onlar beni kötü günlerimde unuttular ve görmediler.

Şu an teknoloji ve kodlama alanında Google asistan benzeri bir yapay zeka kodluyorum. Ve gayet iyi gidiyor.

Ben hayata geri dönmek ve pozitif bir insan olmak istiyorum. Nasıl olabilirim? Nasıl bu dertleri çözebilirim?

Şu ana kadar kötü davrandığım/terslediğim bir üye varsa affola.

not: konuyu inceleyen moderatör arkadaştan hakkını helal etmesini istiyorum. Bayağı yordum. Tamamen okuyan arkadaşlara da helal olsun. Yanıtlarınızı bekliyorum.

Metnin %1.2'lik kısmını okudum ve oturup ağlamaya başladım.
Derdinizin ne olduğunu da oku(ya)madım ama umarım düzelir.
Bu arada aşk-ı memnu olayı var ise, Adnan gibi ol Bihter kendini yok eder zaten.
 
Kanka yaş kaçtı öncelike? yargılamak için falan değil 10 yaşında da olsan farketmez.
 
Yazını okudum dostum, cidden geçmiş olsun.
1 yıl önce yazdığım bir şey var, bir dert konusu açılsa'da yapıştırsam diyordum.

Birkaç Tavsiyem Var
Bir şarkın olsun. Senin olsun. Hayatına her giren insana "bu benim şarkım bak" diye dinlet. Bir gün o kişinin hayatından çıktığında bir radyoda denk gelirse, seni hatırlasın.
Tek bir parfümün olsun. Özdeşleşmek iyidir. Dünya bu illa ki bir tek sen kullanmayacaksın. Öyle bir sana ait olsun ki, bir yabancıda bile duysa “acaba burda mi" diye kokuyu duyanın gözü seni arasın.

Bir tane en yakın arkadaşın olsun. Sadece kötü günde değil, iyi günde de aradığın ilk kişi olsun. Birlikte düşün, birlikte kalkın. Birbirinizi toparlayın. Yaralarınızı sarın. Herkes gittiğinde “şanssızlığınıza” biraz gülün, biraz ağlayın.

Bir tane çok büyük aşkın olsun. Bir dönem çok sevmiş ol, bi dönem nefret etmiş. Her şey küllendikten sonra tebessümle hatırla. Biraz da bi yanin acıyarak. "O olsaydı nasıl olurdu acaba hayatım?" diye sorgulayarak. Artık bir şey hissetmesen de "başına bir şey gelse yine de ilk ben koşarım" diyecek kadar. Unutma, masallar mutlu sonla, efsaneler kavuşamamakla biter.

Bir evlat edin. Bir kedi olur, bir köpek de. Ama olsun. Kapılarını aç. Senden olmayan ama senin ilgine bakımına muhtaç bir kalbin atışlarını ellerinde hisset. Bir canlının hayatını değiştirmek acayip bir şey. Birinin kahramanı olmak istersen bundan büyük fırsat olamaz. Sevmek çok güzel. Hele bir de her koşulda sevilmek.

Bol bol kitap oku biri seni derinden etkileyene kadar oku. Onu bulduğunda kimseyle paylaşma. O hikaye senin. Beğenmediğin sayfayı yırt sevdiğin yerleri yıldızlarla donat. Başucunda dursun. Belki bir gün biri gizlice o sayfaları keşfeder. Seni daha iyi tanıma imkanı olur.

Salaş bir restaurant edin. Patronundan garsonuna kadar tanı. Kafan mı bozuk, mekan dolu mu, sana yer açacakları kadar müdavimi ol. Bir masan olsun hep oturduğun. Bir başına gitsen bile başına bir şey gelmeyeceğini bil. Bir gün belki kapanır ya da yıkılır. Ama sen önünden her geçtiğinde "burda eskiden hep bi yerim vardı" dersin.
Bir hobin olsun. Kaçmak için. Hiçbir şey düşünmediğin. Dünyadan uzaklaşabildiğin. Onunla övün. En iyi yaptığın şey olsun. Insanlar şaşırsın. Senin icin çocuk oyuncağı olsun.

Bir şey iste. İmkansız olsun. Peşinden koş. Yorul. Defalarca vazgeç. Defalarca dene. Susmanın çaresizliğini de yaşa bağırmanın da. Uykuların kaçsın. Düşündükçe saç diplerin bile uyuşsun. Her ne ise bu istediğin, aşk da olur iş de. Bağrına taş bas gerekirse. Yeter ki gece yatağına yattığında "ben elimden geleni yaptım” de. Bazen kazanamamış olsan da, yapabileceklerinin ya da bir şeyi delice istemenin limitini görmek de zaferdir.

Vakit ayırdığın bir ailen olsun. Yarın kaybettiğinde keşke daha çok zaman ayirsaydım demeyeceğin. Pişmanlık kötüdür. Bir daha geri getirmeye gücünün yetmedikleri içinse, işkence. Kıymetini bil. Yarin ne olacağı belli degil. Kalp krizi dediğin bir kaç saniye. Kalp kırma.

Sınırların olsun aşılamayacak. Duvarların olsun yıkılamayacak. Herkes bilsin. Ona göre davransın.

Bir alanın olsun metre karesi dert değil. Kapısını kapattığında gercek sen olabildiğin. Dört duvardan birininin dibine çöküp ağlayabildiğin. Güçsüzlüğünü yaşayabildiğin. Sonra daha güçlü kalkabildiğin. Kaldığın yerden devam edebildiğin. İnsan en Çok kendini özlüyor çünkü. Bir sevdiğin olsun tabii. Belki hayallerindeki gibi olmaz koşullar ama bir şeyleri birlikte var etmenin tadı bi başka. Para amaç değil araç olsun mutluluğuna. Olmadığı zaman da elindekini cömertçe paylaşabil. En çok onla gül. Saatlerce muhabbet edebil. Birbirinize ulaşamadığınızda, “başka biriyle mi acaba" diye değil "başına bir şey mi geldi" diye endişelen. İlişkini başkalarıyla kıyaslama. Biri sevdiğini çok söyler, biri daha çok gösterir. Sen de biri eksikse bu seni daha az seviyor demek değildir. Telefon karıştırmakla ömür geçmez. Bir insan bir şey yapmak isterse yapar. Kalbin temizse, sen araştırmadan da karşına çıkar korkma. Sonuna kadar güven. Bir gün kırılırsa kalp yenisini inşa eder. VE Kalbini temiz tut. Çevreni de. Unutma yaptığın her iyilik bir gün sana geri döner.

Yazım hataları için çok özür dilerim, ceza yemeye razıyım ama lütfen mesajı silmeyin.
 
Yazını okudum dostum, cidden geçmiş olsun.
1 yıl önce yazdığım bir şey var, bir dert konusu açılsa'da yapıştırsam diyordum.

Birkaç Tavsiyem Var
Bir şarkın olsun. Senin olsun. Hayatına her giren insana "bu benim şarkım bak" diye dinlet. Bir gün o kişinin hayatından çıktığında bir radyoda denk gelirse, seni hatırlasın.
Tek bir parfümün olsun. Özdeşleşmek iyidir. Dünya bu illa ki bir tek sen kullanmayacaksın. Öyle bir sana ait olsun ki, bir yabancıda bile duysa “acaba burda mi" diye kokuyu duyanın gözü seni arasın.

Bir tane en yakın arkadaşın olsun. Sadece kötü günde değil, iyi günde de aradığın ilk kişi olsun. Birlikte düşün, birlikte kalkın. Birbirinizi toparlayın. Yaralarınızı sarın. Herkes gittiğinde “şanssızlığınıza” biraz gülün, biraz ağlayın.

Bir tane çok büyük aşkın olsun. Bir dönem çok sevmiş ol, bi dönem nefret etmiş. Her şey küllendikten sonra tebessümle hatırla. Biraz da bi yanin acıyarak. "O olsaydı nasıl olurdu acaba hayatım?" diye sorgulayarak. Artık bir şey hissetmesen de "başına bir şey gelse yine de ilk ben koşarım" diyecek kadar. Unutma, masallar mutlu sonla, efsaneler kavuşamamakla biter.

Bir evlat edin. Bir kedi olur, bir köpek de. Ama olsun. Kapılarını aç. Senden olmayan ama senin ilgine bakımına muhtaç bir kalbin atışlarını ellerinde hisset. Bir canlının hayatını değiştirmek acayip bir şey. Birinin kahramanı olmak istersen bundan büyük fırsat olamaz. Sevmek çok güzel. Hele bir de her koşulda sevilmek.

Bol bol kitap oku biri seni derinden etkileyene kadar oku. Onu bulduğunda kimseyle paylaşma. O hikaye senin. Beğenmediğin sayfayı yırt sevdiğin yerleri yıldızlarla donat. Başucunda dursun. Belki bir gün biri gizlice o sayfaları keşfeder. Seni daha iyi tanıma imkanı olur.

Salaş bir restaurant edin. Patronundan garsonuna kadar tanı. Kafan mı bozuk, mekan dolu mu, sana yer açacakları kadar müdavimi ol. Bir masan olsun hep oturduğun. Bir başına gitsen bile başına bir şey gelmeyeceğini bil. Bir gün belki kapanır ya da yıkılır. Ama sen önünden her geçtiğinde "burda eskiden hep bi yerim vardı" dersin.
Bir hobin olsun. Kaçmak için. Hiçbir şey düşünmediğin. Dünyadan uzaklaşabildiğin. Onunla övün. En iyi yaptığın şey olsun. Insanlar şaşırsın. Senin icin çocuk oyuncağı olsun.

Bir şey iste. İmkansız olsun. Peşinden koş. Yorul. Defalarca vazgeç. Defalarca dene. Susmanın çaresizliğini de yaşa bağırmanın da. Uykuların kaçsın. Düşündükçe saç diplerin bile uyuşsun. Her ne ise bu istediğin, aşk da olur iş de. Bağrına taş bas gerekirse. Yeter ki gece yatağına yattığında "ben elimden geleni yaptım” de. Bazen kazanamamış olsan da, yapabileceklerinin ya da bir şeyi delice istemenin limitini görmek de zaferdir.

Vakit ayırdığın bir ailen olsun. Yarın kaybettiğinde keşke daha çok zaman ayirsaydım demeyeceğin. Pişmanlık kötüdür. Bir daha geri getirmeye gücünün yetmedikleri içinse, işkence. Kıymetini bil. Yarin ne olacağı belli degil. Kalp krizi dediğin bir kaç saniye. Kalp kırma.

Sınırların olsun aşılamayacak. Duvarların olsun yıkılamayacak. Herkes bilsin. Ona göre davransın.

Bir alanın olsun metre karesi dert değil. Kapısını kapattığında gercek sen olabildiğin. Dört duvardan birininin dibine çöküp ağlayabildiğin. Güçsüzlüğünü yaşayabildiğin. Sonra daha güçlü kalkabildiğin. Kaldığın yerden devam edebildiğin. İnsan en Çok kendini özlüyor çünkü. Bir sevdiğin olsun tabii. Belki hayallerindeki gibi olmaz koşullar ama bir şeyleri birlikte var etmenin tadı bi başka. Para amaç değil araç olsun mutluluğuna. Olmadığı zaman da elindekini cömertçe paylaşabil. En çok onla gül. Saatlerce muhabbet edebil. Birbirinize ulaşamadığınızda, “başka biriyle mi acaba" diye değil "başına bir şey mi geldi" diye endişelen. İlişkini başkalarıyla kıyaslama. Biri sevdiğini çok söyler, biri daha çok gösterir. Sen de biri eksikse bu seni daha az seviyor demek değildir. Telefon karıştırmakla ömür geçmez. Bir insan bir şey yapmak isterse yapar. Kalbin temizse, sen araştırmadan da karşına çıkar korkma. Sonuna kadar güven. Bir gün kırılırsa kalp yenisini inşa eder. VE Kalbini temiz tut. Çevreni de. Unutma yaptığın her iyilik bir gün sana geri döner.

Yazım hataları için çok özür dilerim, ceza yemeye razıyım ama lütfen mesajı silmeyin.
1. Açılamıyorum.
2. Simetri hastalığım azalmıştı, yeniden baş gösterdi.
Ben'de derdim var sanıyordum peh.
Varya cidden üzüldüm he, yani moralim yerler'de geziyor, yazını okuyunca çok canım sıkıldı, inşallah geçer kanka ( demem'de bir sakınca yoktur umarım) üzüldüm cidden.
 
Dertler senin derdin olduğu için bizim çözüm üretmemiz zor. Sadece bu günlerin geçmesini bekle, sabret. Tek vereceğim tavsiye teknoloji hariç bir derdini buraya yazma. Bu forumun aklı başında üyeleri seni daha çok derbeder yapar çıkartır buradan.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Geri
Yukarı