Yaşamın başlangıcı hakkında düşünceler

Hangi düşünce sizce doğru?


  • Oy verenlerin toplamı
    20
@Dr. Sheldon C. yazdıklarınıza kısmen de olsa katıldığımı söylemeliyim. Ama

Ayrıca bir saniyelik olay değil efendim bunlar, trilyonlarca yılda olan şeyler belki de, sadece, tek hücreli canlıdan, balığa evriliş bile, belki milyarlarca yılda oluyor. Hemen oluverdi diye bir şey yok.

bu cümlenizle Büyük Patlama teorisi ile ilgili ufak bir yanlışınız var, söz konusu olayda elbette yüz binlerce, milyarlarca süren zaman dilimleri var ama bir de ilk nükleosentez (3 dakika) adına sahip olan ve hidrojen, helyum ve lityum gibi atomların çekirdeklerinin oluştuğu çok kısa olan bu süreç Büyük Patlama'nın 1 saniye sonrasında başlayan bir süreçtir.
 
Bana göre "Kimyasal Çorba" teorisi daha olası. Fakat ben bu teoriye bir konu daha ekleyeceğim. Anladığım kadarıyla bu teoriye göre ne olduğu bilinmeyen bir olay sayesinde dünyadaki proteinlerin birleşmesi sonucunda basit DNA oluşuyor. Bu teori Tanrı'nın varlığını kısmen yalanlarmış gibi gözükse de ne olduğu bilinmeyen olayı Tanrı'nın yaptığını ve bizim evrimimizin belirli bir aşamasına gelip bu akıllı yaşam formunu almamıza kadar beklediğini düşünebiliriz. Bu da bence "Akıllı Tasarımcı" teorisini yalanlar. Eğer yanlışım varsa beni bilgilendirmenizi rica ediyorum.
 
@Orantı
Anladığım kadarıyla bu teoriye göre ne olduğu bilinmeyen bir olay sayesinde dünyadaki proteinlerin birleşmesi sonucunda basit DNA oluşuyor. Bu teori Tanrı'nın varlığını kısmen yalanlarmış gibi gözükse de ne olduğu bilinmeyen olayı Tanrı'nın yaptığını ve bizim evrimimizin belirli bir aşamasına gelip bu akıllı yaşam formunu almamıza kadar beklediğini düşünebiliriz.

Söylediklerinize kısmen katılıyorum fakat şurada bir noktayı da belirtmek isterim. Tanrı'ya göre zamanın geçmesi ya da zamanı beklemek gibi bir olay söz konusu değildir. Çünkü kendi yarattığı bir kavram olan zamanın kendisini etkisi altına alması imkansızdır. Eğer zamanın etkisi altında kalmış olsa idi Tanrı sıfatı ona uygun düşmezdi.
 
@Orantı


Söylediklerinize kısmen katılıyorum fakat şurada bir noktayı da belirtmek isterim. Tanrı'ya göre zamanın geçmesi ya da zamanı beklemek gibi bir olay söz konusu değildir. Çünkü kendi yarattığı bir kavram olan zamanın kendisini etkisi altına alması imkansızdır. Eğer zamanın etkisi altında kalmış olsa idi Tanrı sıfatı ona uygun düşmezdi.
Evet bu bakımdan bu teori de yalanlanıyor. Her şekilde kısır bir döngüye çıkıyor. O zaman bu teoriden bu olayı çıkaralım ve başka bir olay ekleyelim. Bu olay da bizim dışımızda akıllı canlı türü olsun ve her gezegen ya da her güneş sisteminde en az 1 akıllı yaşam formu olması fikrinde olsun. Bu akıllı canlı güneş sistemimizde hiç akıllı yaşam formu olmadığı için (?) bizim DNA'mızın oluşması amacıyla dünyadaki hali hazırda bulunan proteinleri birleştirecek bir kimyasal tepkime yaratsın ve gitsin. Sonra çok uzun bir süreden sonra biz insanlar oluşalım. Bu teoride de açıklar var. Mesela buna göre bizim oluşmamızı sağlayan akıllı canlı türü nasıl oluştu gibi.
 
Mesela buna göre bizim oluşmamızı sağlayan akıllı canlı türü nasıl oluştu gibi.

Bunun gözün oluşması videosundan ipuçları çıkararak anlayabiliriz. Bu da hemen akıllı varlıklar türedi meselesi değil. Silahlanma yarışı! Bütün olay kendini koruma varlığını sürdürme iç güdüsünden çıkıyor bence. Kendi varlığını korumak için, basit gözenekli, sadece ışığı basit şekilde algılayabilen göz. Bu yeşil ışığı algıladığı zaman güvenli hissediyor. Mor ışığı algıladığı zaman kaçmak istiyor. Bu basit bir düzenek. Şimdi o gözü milim milim geliştirerek, avını daha iyi ayrıntılama isteği, tehlikeden kaçma ihtiyacı. Ayrıntılılılaşıyor gelişmiş göz meydane geliyor. Çok uzuuuuun yıllarda. Sonra akıl meselesi, aslında tüm canlılarda basit şekilde zeka var gibi duruyor değil mi? En azında ihtiyaçların giderebiliyor.

Şimdi veideoyu izlediyseniz sonuna kadar, buradan memeliler gözü daha ayrıntılı sadece odaklamalı göz gelişmiş. Tavşan gibi panaromik değil, çözünürlüğü düşük oluyor o halde. Bu aynrıntılama da o renkleri, detaylı anlamlandırabilmek için beyin büyüyor, kafatası. Yani zeka başlangıcı ufaktan çıkmaya başlıyor. Tehlikeyi panaromik göremediği için toplu yaşamaya başlıyorlar, tehlikeyi el işaretleri ile de olsa haber veriyor birbirlerine. Bu toplu yaşamdan da, gördükleri maddeleri beyin anlamlandıramadığı için, çok uzuuuuun yıllarda öğrenilebilen şekilde, belki tehlikeyi tanımlayabilmek için, resimlendiriyorlar. Yani şekillerle iletişim devri başlıyor, bu şekiller bir müddet sonra, bazı grip sesler çıkararak bunları tanımlamaya başlıyorlar belki. Ve buradan diller ortaya çıkıyor, bu dillerin de beyinde yer etmesi için, zeka parıltıları başlıyor. Yani ihtiyaç, tehlikeden korunma varolma savaşı her şeyi yaptırıyor. Teori bu yönde.

Şimdi bunlara inanmıyorum diyebilirsiniz. Geçmişli nasıl bilebiliriz diyebilirsiniz doğal olarak. O zaman günümüzden örnek verelim. Arkadaş insanoğlu bilimle matematikle mi doğdu. Doğduğumuzda bunları biliyormuyduk? Bilmiyorduk, o zaman bu bilim nasıl ortaya çıktı? Yine geliyoruz ihtiyaç, varolma savaşı, silahlanma yarışı. Nasıl oluyor, biri birinden üstün gelebilmek için, top icat ediyor. Yaylı bir alet bu icat da gözlemleyerek sapanın gelişmesi olarak birinin aklına gelmiş olabilir. Biri dağdan yanan bir toz buluyor, hemen alev alan, barut icat oluyor. Bunu deneye deneye üstüne koya koya, bu seviyelere geliyor. Yani üstün gelme savaşı ve biraz da merak olabilir. Biri savaşta daha hızlı harerleşmek için telsiz iletişimi icat ediyor. Şimdi korku insana neler yaptırıyor görüyorsunuz.

Bu işlemci üretimine benziyor, ilk çıkan işlemciler, 4 işlemi zor yaparken şimdi, karmaşık simülasyonları dakikalarca zamanda çözüyor. Gelişim böyle bir şey. Ama bunda Tanrı diye bir varlığın parmağı var mıdır bunu hiç bir zaman bilemeyiz.
 
Bu konu baya güzelmiş ilk defa milletin birbirine girmeden fikir paylaştığını görüyorum ( Forumda 2. senem:D ).
Hocam öncelikle şunu söylemeliyim, din elbette mantıkla beraberdir ama aslında inanç işidir. Bu yüzden sorgularımızı ona göre yapalım. Ama din sorgulaması yapmıyoruz burada tüm bunların nasıl oluştuğunu düşünüyoruz:)

Ben bunların tesadüf olamayacağına kesinlikle inanıyorum. Bazı iddialar var. Mesela: birçok evren var, bu evrende yaşam şans eseri oluşmuş; birçok gezegen var, bizim bildiğimiz bazılarında hayat var...
Böyle uzar gider bu liste. Fakat, hayat bir tesadüf olmak için fazla ince ayrıntılara sahip gibi geliyor.
Her şeyin bir başlangıcı var sonuç olarak. Elbette bu noktada aklımıza şu soru geliyor: Yaratanın bir başlangıcı yok mu?
Bildiğimiz tüm kavramlar belkide sadece bizim evrenimiz, dünyamız içindir. Birde bunları bu şekilde düşünmemiz lazım.
Bu arada bence dünyanın, canlıların varlığını ele almak için evrim teorisini tartışmamız mantıksız. Zaten ( Hiçbir şeyden kesin konuşmamak lazım. ) olan bir durum bu. Üstelik çok derin düşününce fark ettim dine ters düşen bir yanı olduğu söylenemez. O yüzden evrim cepte diye umuyoruz.
Bu arada kas gelişimi adaptasyon değil mi evrim çok alaka değil sanki. Her spor yapıldığında kaslarda mikro yırtıklar oluşur ve vücut bu yırtıkları onarırken üzerine biraz daha koyar, bu sayede gelişim olur. Bu arada evet, sporla ilgili biriyim:)

Çorba teorisi bazı yönlerden mantıklı olduğu kadar bazı yönlerden mantıksız. Bence biraz daha değiştirilmesi lazım:)
Bu arada hakikaten ortam oldukça iyi herkesin herkese saygısı var hep böyle devam edebilse keşke:)
 
Bir düşünün, dün bir damla sudan ibaretken bugün yüzlerce kilo ağırlığı kaldırabilen varlıklara dönüştük.
Eğer bir gününüz 2.5 milyar yıl ise bilginizde bir hata yok. Ek olarak canlılığın temelinin su olmasıyla ilgili insanlar en son Antik Yunan döneminde tartışılıyordu.:) Artık kimse sudan oluştuk demiyor, canlılık "suda" başladı diyor. Bu birkaç görüşten bir tanesi sadece...

Eğer bu aşamaların herhangi birisinde (ki bu aşamaların birisi saniyenin çok çok ufak bir dilimidir) en ufak bir zaman kısayıp-uzalması olsaydı evren veya biz şu anda var olamazdık. Yani o oksijen, potasyum, demir vs. oluşmasaydı şu anda biz diye konuşan bir varlık da olmayacaktı.
Hayır böyle bilgileri kim yayıyor bu kadar anlayamıyorum. Günümüzde bilinen "Earth-like" 400.000 gezegen var. Belki bunların hepsinde canlılar oluştu.
İnsan ırkı neden kendini bu kadar özel ve mükemmel zannediyor hayret ediyorum.
 
Evet bazı bilimle bağdaşmayan efsaneler her zaman türemiştir. İnsan nasıl kendini merkeze koyduysa, dünya sabit, güneş, güneş sistemi, yıldızlar, hatta evren bile insanın etrafında dönüyor inancı vardı geçmişte. Bir de dünyanın güneşe yakınlığı meselesi, bir milim oynasa yaşam olmazmış kavrulurmuşuz. Bu da yalan, coğrafyayı iyi öğretememişler demek ki. Mevsimlerin eğim ile oluştuğunu öğretmemişler, veya işimize gelmiyor.

Her şey bizim için yaratılmış inancı vardır da hala. Ama bence buda beynimizin bize uydurduğu yalanı. Neden, biz bir sebze yeriz, aaaa ne güzel. Bir hayvan yersin bizim damak tadımıza göre yaratılmış derler. Ama bunun diğer bakış açısı da bana göre, biz enerji depolayacağımız şeyleri, damak tadımıza uydurduk. Yani damak tadımız da evrim geçirdi, çünkü tadı iyi gelmese yemeyeceksin, açlıktan öleceksin. Ama canlının DNA'sında yaşamak var. Yaşamak için ise enerji almalısın bunu için bir şeyleri sevmelisin. Aslında canlılar her ortama uyum sağlayabilir, evrim geçirebilir.
 
Bir de dünyanın güneşe yakınlığı meselesi, bir milim oynasa yaşam olmazmış kavrulurmuşuz.
Aynen dediğiniz gibi... Dünya'nın Güneş'e en yakın olduğu andaki uzaklığı 147.10×10^6 km, en uzak anda ise 152.10×10^6 km! Biri şunlara arada 5×10^6 fark olduğunu öğretsin. Çok rezil oluyorlar sonra :D
 
Uyarı! Bu konu 7 yıl önce açıldı.
Muhtemelen daha fazla tartışma gerekli değildir ki bu durumda yeni bir konu başlatmayı öneririz. Eğer yine de cevabınızın gerekli olduğunu düşünüyorsanız buna rağmen cevap verebilirsiniz.

Geri
Yukarı