IBM 3090 VF
Hectopat
- Katılım
- 22 Mayıs 2018
- Mesajlar
- 155
@Fluie, faydalı paylaşımınız için teşekkürler.
(1) “Ben” zamiri ile ifade edilen olgunun tam olarak ne olduğu hakkında değil, tam tersine ne olmadığı hakkında bu kadar emin konuştuğum söylenebilir. Fiziksel bir varlık ya maddedir ya da enerjidir çünkü Evrendeki bütün fiziksel varlıklar öyledir ve dolayısıyla izole edilip incelenebilirler. Bir fiziksel varlık bu durumda eğer madde formunda ise molekül-atom veya atom altı düzeyde maddesel yapıtaşlarına indirgenebilir ya da enerji formunda ise kuantum paketçikleri düzeyinde yapıtaşlarına indirgenebilir. İnsan vücudu, madde formunda fiziksel bir varlık olduğu için incelenebilir. İnsan vücudunda çalışan çeşitli organ ve diğer biyolojik sistemlerin ürettiği veya kullandığı biyoelektrik etkinlik çeşitleri de yine aynı şekilde enerji formunda fiziksel varlıklar oldukları için incelenebilirler.
İnsanın kişiliği, bilinci veya eşanlamlı olarak ruhu denilen varlığın fiziksel bir varlık olması için ya atomlara ya da kuantumlara indirgenebilir olması gerekir. Eğer öyle ise bu varlığın içinde bulunduğu bir statik veya dinamik durumun sonuçları varsa ki, olmalıdır; bu sonuçların da fiziksel olması yâni ölçülebilir olması gerekir. Kısacası fiziksel bir varlığın durumu ve ürettiği sonuçlar ölçülebilirdir veya bunun tam tersi olarak, fiziksel olmayan bir varlığın durumu ve ürettiği sonuçlar ölçülemezdir. Benzer bir anlatımla fiziksel olarak ölçülemeyen bir durum veya üretilmiş bir sonuç için bunların fiziksel bir varlığa ait olamayacağı açıktır. Öte yandan insan kişiliğinin veya bilincinin, kişisel karar ve kişisel düşünce gibi sonuçlar ürettiği bilinmektedir, ama bu iki kelime ile belirtilen varlıkların fiziksel varlıklar olmadığı da çok açıktır, çünkü her ikisi de fiziksel olarak ölçüm dışıdır. O zaman fiziksel bir varlığın, fiziksel olmayan sonuçlar ürettiğini kabûl etmek gerekir. Bu ise bir çelişkidir, o halde kişisel karar ve kişisel düşüncenin ait olduğu insan kişiliğinin veya bilincinin de bu durumda fiziksel bir varlık olamayacağı ortaya çıkar. Sonuç olarak insan kişiliği veya bilinci, atom veya kuantum denilen yapıtaşlarına indirgenemez ve bu durum onun madde veya enerji gibi fiziksel bir varlık sınıfına ait olmadığını, saf soyut bir varlık olarak metafizik varlık alanına ait olduğunu gösterir. Konuyla ilgili çalışma yapan bilim insanları yine de onu oradan kurtarıp fiziksel varlık alanına getirmek için çok çalışıyorlar ve geçerli bir “Bilinç Teorisi” kurabilmek için yeni varsayımlar üretiyorlar
Ama fiziksel ölçüm teknikleri ve cihazları ne kadar gelişirse gelişsin ve insan beyni ne kadar incelenirse incelensin elde edebileceklerinin sadece, insan kişiliği veya bilincinin eylemlerinin veya eylemsizliklerinin insan beynindeki çeşitli merkezlerde bıraktığı, kodlanmış biyoelektriksel sinyal izdüşümlerini tespit edebilmekten fazlası olamayacağı görüşündeyim. Sonuçta insan kişiliği veya bilincinin, aslında bir tür ultra-kompleks veri merkezi görevi yapan beynin fonksiyonel bir çıktısı olmadığı, tam tersine o merkezin, görünmez bir kullanıcı arayüzünün arkasındaki kullanıcısı olan bir tekil operatör olduğu görüşündeyim. Dolayısıyla insan kişiliğinin veya bilincinin, o merkezde tutulan sinaptik verilerden gerekli olanları çözüp işleyerek ve kendi içinde tuttuğu mevcut veya gerçek zamanlı bilişsel veriler yardımıyla anlamlandırarak karar ve düşünce ürettiği sonucuna varılabilir.
(2) “Hayat denen oyunu kazanmak gerekiyor” derken kastedilen amacın ne olduğu, konuyu başlatan üyenin konuya katılmasını istemediği İslam dini tarafından açıklanmıştır. Aslında “oyun” ifadesi de bana ait değildir, o inanç alanının temel başvuru kaynağından alıntılanmış bir ifadedir. Bahsedilen “hayat oyunu” sizin zannettiğiniz gibi kazanmak için başkalarını geçmenin gerekli olduğu bir yarış oyunu şeklinde değildir, sadece kazanmak için gerekli olan en düşük seviyeyi geçecek başarıyı gösterme yâni bir seçme sınavını kazanma tarzında olan bir oyundur ve nasıl kazanılacağı da zaten açıklanmıştır. Tamamen varsayıma dayalı olarak değil ama gerçek tarihî kayıtlarla desteklenmiş dolaylı verilerden elde edilen mantıksal sonuçlar ve buna eklenen bazı diğer mantıksal çıkarımlar ışığında bu oyunun gerçekten var olduğunu kabûl ederek sonrasına hazırlanmak için yaşamak sizce de mantıklı sayılmaz mı? Çünkü kaybettikten sonra oyuna tekrar girip kazanma şansı hiç olmayacak!
(1) “Ben” zamiri ile ifade edilen olgunun tam olarak ne olduğu hakkında değil, tam tersine ne olmadığı hakkında bu kadar emin konuştuğum söylenebilir. Fiziksel bir varlık ya maddedir ya da enerjidir çünkü Evrendeki bütün fiziksel varlıklar öyledir ve dolayısıyla izole edilip incelenebilirler. Bir fiziksel varlık bu durumda eğer madde formunda ise molekül-atom veya atom altı düzeyde maddesel yapıtaşlarına indirgenebilir ya da enerji formunda ise kuantum paketçikleri düzeyinde yapıtaşlarına indirgenebilir. İnsan vücudu, madde formunda fiziksel bir varlık olduğu için incelenebilir. İnsan vücudunda çalışan çeşitli organ ve diğer biyolojik sistemlerin ürettiği veya kullandığı biyoelektrik etkinlik çeşitleri de yine aynı şekilde enerji formunda fiziksel varlıklar oldukları için incelenebilirler.
İnsanın kişiliği, bilinci veya eşanlamlı olarak ruhu denilen varlığın fiziksel bir varlık olması için ya atomlara ya da kuantumlara indirgenebilir olması gerekir. Eğer öyle ise bu varlığın içinde bulunduğu bir statik veya dinamik durumun sonuçları varsa ki, olmalıdır; bu sonuçların da fiziksel olması yâni ölçülebilir olması gerekir. Kısacası fiziksel bir varlığın durumu ve ürettiği sonuçlar ölçülebilirdir veya bunun tam tersi olarak, fiziksel olmayan bir varlığın durumu ve ürettiği sonuçlar ölçülemezdir. Benzer bir anlatımla fiziksel olarak ölçülemeyen bir durum veya üretilmiş bir sonuç için bunların fiziksel bir varlığa ait olamayacağı açıktır. Öte yandan insan kişiliğinin veya bilincinin, kişisel karar ve kişisel düşünce gibi sonuçlar ürettiği bilinmektedir, ama bu iki kelime ile belirtilen varlıkların fiziksel varlıklar olmadığı da çok açıktır, çünkü her ikisi de fiziksel olarak ölçüm dışıdır. O zaman fiziksel bir varlığın, fiziksel olmayan sonuçlar ürettiğini kabûl etmek gerekir. Bu ise bir çelişkidir, o halde kişisel karar ve kişisel düşüncenin ait olduğu insan kişiliğinin veya bilincinin de bu durumda fiziksel bir varlık olamayacağı ortaya çıkar. Sonuç olarak insan kişiliği veya bilinci, atom veya kuantum denilen yapıtaşlarına indirgenemez ve bu durum onun madde veya enerji gibi fiziksel bir varlık sınıfına ait olmadığını, saf soyut bir varlık olarak metafizik varlık alanına ait olduğunu gösterir. Konuyla ilgili çalışma yapan bilim insanları yine de onu oradan kurtarıp fiziksel varlık alanına getirmek için çok çalışıyorlar ve geçerli bir “Bilinç Teorisi” kurabilmek için yeni varsayımlar üretiyorlar
(2) “Hayat denen oyunu kazanmak gerekiyor” derken kastedilen amacın ne olduğu, konuyu başlatan üyenin konuya katılmasını istemediği İslam dini tarafından açıklanmıştır. Aslında “oyun” ifadesi de bana ait değildir, o inanç alanının temel başvuru kaynağından alıntılanmış bir ifadedir. Bahsedilen “hayat oyunu” sizin zannettiğiniz gibi kazanmak için başkalarını geçmenin gerekli olduğu bir yarış oyunu şeklinde değildir, sadece kazanmak için gerekli olan en düşük seviyeyi geçecek başarıyı gösterme yâni bir seçme sınavını kazanma tarzında olan bir oyundur ve nasıl kazanılacağı da zaten açıklanmıştır. Tamamen varsayıma dayalı olarak değil ama gerçek tarihî kayıtlarla desteklenmiş dolaylı verilerden elde edilen mantıksal sonuçlar ve buna eklenen bazı diğer mantıksal çıkarımlar ışığında bu oyunun gerçekten var olduğunu kabûl ederek sonrasına hazırlanmak için yaşamak sizce de mantıklı sayılmaz mı? Çünkü kaybettikten sonra oyuna tekrar girip kazanma şansı hiç olmayacak!
Son düzenleyen: Moderatör: