Biz neden yaşıyoruz?

@Fluie, faydalı paylaşımınız için teşekkürler.
(1) “Ben” zamiri ile ifade edilen olgunun tam olarak ne olduğu hakkında değil, tam tersine ne olmadığı hakkında bu kadar emin konuştuğum söylenebilir. Fiziksel bir varlık ya maddedir ya da enerjidir çünkü Evrendeki bütün fiziksel varlıklar öyledir ve dolayısıyla izole edilip incelenebilirler. Bir fiziksel varlık bu durumda eğer madde formunda ise molekül-atom veya atom altı düzeyde maddesel yapıtaşlarına indirgenebilir ya da enerji formunda ise kuantum paketçikleri düzeyinde yapıtaşlarına indirgenebilir. İnsan vücudu, madde formunda fiziksel bir varlık olduğu için incelenebilir. İnsan vücudunda çalışan çeşitli organ ve diğer biyolojik sistemlerin ürettiği veya kullandığı biyoelektrik etkinlik çeşitleri de yine aynı şekilde enerji formunda fiziksel varlıklar oldukları için incelenebilirler.

İnsanın kişiliği, bilinci veya eşanlamlı olarak ruhu denilen varlığın fiziksel bir varlık olması için ya atomlara ya da kuantumlara indirgenebilir olması gerekir. Eğer öyle ise bu varlığın içinde bulunduğu bir statik veya dinamik durumun sonuçları varsa ki, olmalıdır; bu sonuçların da fiziksel olması yâni ölçülebilir olması gerekir. Kısacası fiziksel bir varlığın durumu ve ürettiği sonuçlar ölçülebilirdir veya bunun tam tersi olarak, fiziksel olmayan bir varlığın durumu ve ürettiği sonuçlar ölçülemezdir. Benzer bir anlatımla fiziksel olarak ölçülemeyen bir durum veya üretilmiş bir sonuç için bunların fiziksel bir varlığa ait olamayacağı açıktır. Öte yandan insan kişiliğinin veya bilincinin, kişisel karar ve kişisel düşünce gibi sonuçlar ürettiği bilinmektedir, ama bu iki kelime ile belirtilen varlıkların fiziksel varlıklar olmadığı da çok açıktır, çünkü her ikisi de fiziksel olarak ölçüm dışıdır. O zaman fiziksel bir varlığın, fiziksel olmayan sonuçlar ürettiğini kabûl etmek gerekir. Bu ise bir çelişkidir, o halde kişisel karar ve kişisel düşüncenin ait olduğu insan kişiliğinin veya bilincinin de bu durumda fiziksel bir varlık olamayacağı ortaya çıkar. Sonuç olarak insan kişiliği veya bilinci, atom veya kuantum denilen yapıtaşlarına indirgenemez ve bu durum onun madde veya enerji gibi fiziksel bir varlık sınıfına ait olmadığını, saf soyut bir varlık olarak metafizik varlık alanına ait olduğunu gösterir. Konuyla ilgili çalışma yapan bilim insanları yine de onu oradan kurtarıp fiziksel varlık alanına getirmek için çok çalışıyorlar ve geçerli bir “Bilinç Teorisi” kurabilmek için yeni varsayımlar üretiyorlar:) Ama fiziksel ölçüm teknikleri ve cihazları ne kadar gelişirse gelişsin ve insan beyni ne kadar incelenirse incelensin elde edebileceklerinin sadece, insan kişiliği veya bilincinin eylemlerinin veya eylemsizliklerinin insan beynindeki çeşitli merkezlerde bıraktığı, kodlanmış biyoelektriksel sinyal izdüşümlerini tespit edebilmekten fazlası olamayacağı görüşündeyim. Sonuçta insan kişiliği veya bilincinin, aslında bir tür ultra-kompleks veri merkezi görevi yapan beynin fonksiyonel bir çıktısı olmadığı, tam tersine o merkezin, görünmez bir kullanıcı arayüzünün arkasındaki kullanıcısı olan bir tekil operatör olduğu görüşündeyim. Dolayısıyla insan kişiliğinin veya bilincinin, o merkezde tutulan sinaptik verilerden gerekli olanları çözüp işleyerek ve kendi içinde tuttuğu mevcut veya gerçek zamanlı bilişsel veriler yardımıyla anlamlandırarak karar ve düşünce ürettiği sonucuna varılabilir.

(2) “Hayat denen oyunu kazanmak gerekiyor” derken kastedilen amacın ne olduğu, konuyu başlatan üyenin konuya katılmasını istemediği İslam dini tarafından açıklanmıştır. Aslında “oyun” ifadesi de bana ait değildir, o inanç alanının temel başvuru kaynağından alıntılanmış bir ifadedir. Bahsedilen “hayat oyunu” sizin zannettiğiniz gibi kazanmak için başkalarını geçmenin gerekli olduğu bir yarış oyunu şeklinde değildir, sadece kazanmak için gerekli olan en düşük seviyeyi geçecek başarıyı gösterme yâni bir seçme sınavını kazanma tarzında olan bir oyundur ve nasıl kazanılacağı da zaten açıklanmıştır. Tamamen varsayıma dayalı olarak değil ama gerçek tarihî kayıtlarla desteklenmiş dolaylı verilerden elde edilen mantıksal sonuçlar ve buna eklenen bazı diğer mantıksal çıkarımlar ışığında bu oyunun gerçekten var olduğunu kabûl ederek sonrasına hazırlanmak için yaşamak sizce de mantıklı sayılmaz mı? Çünkü kaybettikten sonra oyuna tekrar girip kazanma şansı hiç olmayacak!
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Keşfetmek, olan hayatımızda eğlenmek, vergi vermek ve ölmek için yani.
Yani öldükten sonra hatırlar mısın bilmem.
Aslında biraz ürkünç çünkü ölünce nolacağını bilmiyorsun tam olarak yani simsiyah bir yerde olabilir ama birşeyde düşünemeyeceğin için siyahta görmeyeceksin hiçbirşeyide görmeyeceksin ürkünç. (biraz garip oldu kusura bakmayın.)
 
@Gofret1923, o bizim amacımız değil ama bize amaç diye gösterilen bir eylem olamaz mı? İnsanların çoğu zaten bunu bilemeyecekleri için o amacı doğru ve tutarlı buluyor olabilirler. İnsanlar tek başlarına yaşayamayacakları için toplumlar ve medeniyetler kurulmuştur. İnsanlar ölümlü olduğu için toplumun ve medeniyetin devam etmesi için ölenlerin yerine yenilerin gelmesi gerekiyor ve bu da çoğalma ile gerçekleşiyor. Mekanizma öyle mükemmel kurulmuştur ki, adeta kendi sürekliliğini güvence altına almıştır. Sadece bütün insanlar çoğalmaktan vazgeçerse insan medeniyeti sona erebilir. Asıl amacımız başka olmalıdır.
 
@hadwiger, insanlar hayata kendi istekleri ile katılmış değillerdir, fakat zaten hayata katılmadan önce kendileri var olmadığı için katılma istekleri olup olmadığının merak edilmesi de imkânsız ve cevapsızdır. Hayatın anlamını, eğer kendiliğinden başladıysa bilemeyiz ama kendimiz bir anlam yâni amaç katabiliriz. Fakat kendiliğinden başlamadıysa yâni bilinç sahibi bir başlatıcısı varsa, o zaman hayatın bir anlamı var demektir. Konu sahibi, konuya katılmasını istemediği için devam edemiyorum çünkü İslam dini, hayatın kendiliğinden başlamadığını belirtiyor.
@377660, sokak kedileri örneğini düşünülürse acaba bu canlıların "üreyip neslini devam ettirmek" gibi bir düşünceye, bilince sahip olduklarını varsayabilir miyiz? Onlar doğal içgüdüleriyle hareket ederler ve çoğalırlar ama çoğalarak nesillerinin devam ettiğini anlayabilecek bir zekâya sahip bir kedi var mıdır?
İnsanlar için durum biraz buna benziyor gibi gözükebilir ama yaşama amacının sadece bu olduğunu düşünmek tam olarak doğru değildir.
@timuti, bu bir tahmindir ama doğrulamak için ölüp canlanan biri varsa ona sorulabilir ama bu da ne kadar mümkün olabilir ki? Karşı görüşte olanların görüşlerininin doğru olmadığını söylemek için sağlam bir gözlem ve bilgi var mıdır?
 
Son düzenleyen: Moderatör:
sokak kedileri örneğini düşünülürse acaba bu canlıların "üreyip neslini devam ettirmek" gibi bir düşünceye, bilince sahip olduklarını varsayabilir miyiz? Onlar doğal içgüdüleriyle hareket ederler ve çoğalırlar ama çoğalarak nesillerinin devam ettiğini anlayabilecek bir zekâya sahip bir kedi var mıdır?
İnsanlar için durum biraz benziyor gibi gözükebilir ama yaşama amacının sadece bu olduğunu düşünmek tam olarak doğru değildir.
Canlılar doğar, gelişir, ürer. İnsanlar içinde üremek bir içgüdüsel olaydır. Kedilerin de neslini devam ettirdiğini bildiği bir gerçek. O yavruyu koruması annelik içgüdüsü. Bu da aslında üreyip nesillerini devam ettirdiklerini nitelikim de anlatır gibi.
 
Eğer üremek için yaşıyorsak saçma olmaz mı? Çünkü onlar da eninde sonunda ölecekler.
Üreyip neslini devam ettirmek ayrı bir şey. Ölüm denen birşey olmasaydı büyük ihtimalle canlı da üreme denen bir şeyde olmazdı çünkü gereksiz olurdu. Neslini devam ettirip Kalıntılarını bir sonraki nesle aktarıyor.
 
@377660, cevabınız için teşekkürler. Erkek kediler, kedi neslinin devam edeceğini sağlayacağını bildikleri için mi dişi kedilerle eşleşiyorlar? Onları, dişi kedilerle eşleşmeye yönlendiren sebep bilgi değil içgüdüdür ve eşleşme eylemi onlara cinsî haz verdiği için bunu tekrarlamaktadırlar. İnsan toplumlarında ise erkekleri kadınlarla eşleşmeye yönlendiren asıl sebep içgüdü değil, edinilmiş kültür ve bilgidir ve eşleşme eylemi benzer şekilde onlara da cinsî haz verdiği için bunu tekrarlamaktadırlar. Eşleşmenin ikinci sebebi ise edinilmiş kültür ve bilgi ile ailenin devamını sağlamaktır. Ama insanların çok çok az bir kısmı, kendilerinin de çocukları olsun diye bir mecburiyet hissetmeyebiliyorlar. Yâni bütün insanların asıl amacı çoğalma eylemini gerçekleştirmek olmayabilir. Bu tercihin doğruluğu veya yanlışlığı ise tartışmalı bir konudur. Çünkü kediler gibi içgüdü ile hareket etmiyoruz. Onların içgüdüsel hareketleri nesillerinin devamını güvenceye almıştır. İnsanlarda ise bu güvence, içgüdü ile değil çok farklı başka sebeblerle de olsa hemen hemen sağlanmıştır. Ama insanların bu dünyada sadece çoğalmak için yaşadıkları iddiası tartışmaya açık kalmaya devam edecek gibidir.
 
Cevabınız için teşekkürler. Erkek kediler, kedi neslinin devam edeceğini sağlayacağını bildikleri için mi dişi kedilerle eşleşiyorlar? Onları, dişi kedilerle eşleşmeye yönlendiren sebep bilgi değil içgüdüdür
Evet, mesajımda da söyledim zaten. Ben erkek kedilerden değil dişi kedilerden bahsettim. Erkek kedilerin amacı çiftleşmek, yavruya bakmak değil. Yani genlerini aktarıp yoluna bakıyor. Şahsen ben hayatımda 1-2 kedi dışında hiçbir erkek kedinin yavruya baktığını görmedim.
eşleşme eylemi onlara cinsî haz verdiği için bunu tekrarlamaktadırlar.
Evet, bunu mesaj üzerinde belirtecektim zaten de gerek olmadığını düşündüm.
İnsan toplumlarında ise erkekleri kadınlarla eşleşmeye yönlendiren asıl sebep içgüdü değil,
İnsan da bir hayvandır. Kedi, köpek, maymun gibidir. Çiftleşme içgüdümüz sen farkına varmadan bile ortaya çıkabilir. Mesela karşı cins birisini görünce aklından geçen düşünceler veya az olsa bile oluşan cinsel haz bile içgüdüsel bir olaydır. İnsan ne kadar akıllı olursa olsun içgüdülerine karşı koyamaz.
Çünkü kediler gibi içgüdü ile hareket etmiyoruz.
İnsan, zor durumlar dışında aklıyla hareket eder. Ancak önemli durumlar (hayati, cinsel) durumlar da kendini tamamen içgüdüsüne bırakır. Yaşama içgüdüsü, hayatta kalma içgüdüsü, korku, çiftleşme bunlara örnektir.
Ama insanların bu dünyada sadece çoğalmak için yaşadıkları
İnsanın Evrimleşip buraya kadar gelme sebebi tüm galaksileri fethetmesi falan değildir. Her canlı ortama göre adaptasyon geçirir. İnsan da zeka, bilinç önde olmak üzere evrim geçirmiştir. Aslında bizler Hala daha Evrimleşiyoruz. Üredikçe Evrimimiz genişliyor. Her canlının cinsel zevkler dışında en önemli amacı türünü devam ettirebilmek. Bak fark ettiysen kendi kültürü falan demiyorum. Türünü diyorum.
 

Technopat Haberler

Yeni konular

Yeni mesajlar

Geri
Yukarı