Sonsuz mutluluğa inanıyor musunuz?

Dünya üzerinde sonsuz mutluluk mümkün değil. Mutluluk diye tabir ettiğimiz şey beyinde reseptörlere bağlanan birkaç nörotransmitterden başka bir şey değil. Bu nörotransmitterler sürekli belirli bir konsantrasyonda salgılanırsa, reseptörlerin algı hassasiyeti kayboluyor ve tekrar tetiklemek için daha yüksek miktarda nörotransmittere ihtiyaç duyuyoruz. Bir zaman sonra ise reseptörler işlevsiz hale geliyor. Bu da (bu maddeler aynı zamanda iletimi sağladığı için) bir zaman sonra muhtemelen ölüme sürükler veya direkt öldürür.
Ölümden sonra yaşam olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden ölümden sonrası için yorum yapmayacağım. Ama fikrimi sorarsanız sonsuz bir hayattan ziyade hiçliği tercih ederim.
 
Tabi demi öyle. Kötü hissetiriyor olmalı bu yazdıkların insanlara. Düşünsene milyonlar insan katleden ordular haksız yere ölen insanlar insanları köle gibi çalıştıran insanlar hiç ceza almayacaklar ne kadar kötü değil mi. Berbat bir his ne kadar aciz olduğumu hatırladım. Bir şey yapamıyorum çünkü adaletin olmadığı bir dünyada da ölümden sonra da adaletin olmaması ne kadar da üzücü. Hiçlik yokluk. Aslında kabullenmedikleri şey acaba hiç olmak mı ? Kim bilir. Acaba aşk ile ölen korkarak mı öldü kabullenemeyenlerin gözünde. Ne acı demi. Umarım bir gün gerçeklerin perdesi senin için açılır. Din yaşlı dayılara bakarak değil yaratıcısı ve gönderdiği elçilere bakarak yargılanmalı.

Bu tarz soruların cevaplarını forumlarda değilde daha iyi yerlerde bulabilirsin. Milyonlarca takip edilen bazı kanallar bu konular hakkında daha iyi bilgilere sahipler.
Maalesef, evren senin kimi sevdiğine, kimi öldürdüğüne, kime adaletsizlik yaptığına bakmıyor. O kadar önemli değilsin bu evrende. Vicdanın sızlıyor diye bir cennet bir cehennem olmak zorunda değil. Doğanın kanunu böyle.
 
Dünya üzerinde sonsuz mutluluk mümkün değil. Mutluluk diye tabir ettiğimiz şey beyinde reseptörlere bağlanan birkaç nörotransmitterden başka bir şey değil.
Dostum ilk cümleniz zorunlu olarak doğrudur çünkü insanlar ölümlüdür. Konu sahibi de bundan dolayı birçok dinde bahsedilen ve ölümden sonrasında olacağı iddia edilen yâni doğaüstü bir süreçle ilgili olan Cennet denilen yerin var olup olmadığını soruyor aslında. Siz de hemen sizin cevabınızdan bir sonraki cevapta ifade edilen ile aynı görüşü cevabınızın ikinci paragrafının ilk cümlesiyle paylaşmış oluyorsunuz.

Fakat ikinci cümleniz ile dünyadaki insanların mutluluk algısını, insan sinir sisteminde görev yapan reseptör ve nörotransmitter denilen bazı protein molekülleri ile bazı haberci kimyasal maddeler arasındaki etkileşime indirgeme çabanız olayı tamamen mikro düzeyde basitleştirme olup, ciddî yanılgılar barındırdığı görüşündeyim.

Oysa insanlardaki mutluluk algısının öncelikle makro düzeyde, yâni insanların bilişsel olarak değerlendirdiklerinde içinde bulundukları yaşantıların onlara istendik duyumsal kazanımları verip vermediğine göre tanımlanması çok daha yerinde bir yaklaşımdır.

İnsan bedenindeki duyu organları ile dış dünyadan veya iç yaşantıdan elde edilen sinaptik veriler, sinir sistemi aracılığıyla iletilir ve çeşitli merkezlerinde biyo-elektriksel sinyaller olarak kodlanmış bir formda geçici veya kalıcı olarak depolandıkları veya tutuldukları beyin denilen ultra-kompleks veri merkezinin, görünmez bir kullanıcı arayüzü arkasındaki kullanıcısı durumundaki insan bilincinin gerçek zamanlı değerlendirmesine sunulur. İnsan bilinci, kişiliği veya ruhu denilen yâni "Ben" zamiri ile ifade edilen varlık ya da insanın aslı veya aslî kimliği, sunulan duyumsal kazanımları önceki yaşantıları ve öğrenmeleri ışığında bilişsel olarak değerlendirerek, onların istendik olup olmadıklarına göre bir düşünce ve karar oluşturup tepki verir. Bu tepki, kazanım istendik ise mutluluk, istenmedik ise mutsuzluk olarak bilinir. Kazanım yoksa bir tepki vermez.

Dolayısıyla beyindeki reseptörlere bağlanan birkaç nörotransmitter, mutluluk tabir edilen şey hiç değildir, onlar sadece haberci kimyasal maddelerdir. Onların sadece iletmiş oldukları kodlanmış sinaptik verilerin çözümlendikten sonra insan bilincinde ortaya çıkardığı tepki bir mutluluk algısı oluşturabilir veya oluşturmayabilir. Mutluluk sadece duyumsal algı şeklinde de olabilir, ona eşlik eden bilişsel algı ile birlikte de olabilir veya sadece bilişsel algı şeklinde de olabilir.

Sizin yaptığınız gibi aşırı indirgemeci bir yaklaşım, önemli noksanlıklar ve yanılgılar taşımaktadır. Üstelik bu anlatım, dünyadaki insan bedeni ve bilincine göre verilmiştir. Oysa ölümden sonra farklı bir yaşam kipine geçileceğine inananlara göre bu anlatımlar geçersiz olacaktır. Daha kısaltarak cevaplayamadığım için özür dilerim.
 
Maalesef, evren senin kimi sevdiğine, kimi öldürdüğüne, kime adaletsizlik yaptığına bakmıyor. O kadar önemli değilsin bu evrende. Vicdanın sızlıyor diye bir cennet bir cehennem olmak zorunda değil. Doğanın kanunu böyle.
Yokluğun var ettiğini düşündüğünüz evrenin yokluğa sürüklenmesine inanmamız mı garip yoksa evren denilen şeyin boşluğun içinde bulunan dünya ve güneş benzeri yapılar ile donatılmış akılsız bir şey olduğunu unutmanıza mı garip. Doğanın kanunu ne gariptir bu kanunu doğa mı yazdı acaba. Peki senin doğanın kanunu dediğin hayvanlarda bizde olan akıl varmı peki irade yada ? Kör gözle bakarsan hiç bir şey göremezsin. Gözlerini kapat aç sesini bilimin dediklerini dinle ama kapat gözlerini sakın açma sakın arkadaki düzenin nasıl oluştuğunu sorma asla sorma. Evet bitki fotosentez yapar evet hayvanlar avlanır bunlar doğanın kanunu doğa istiyor. Ne kadar da zeki bir doğa ki onca hayvanı aç bırakmıyor ne kadar da akıllı doğa ki bu onca hayvana nimetler veriyor ne kadar akıllı bir doğa ki onca hayvanın popülasyon sorunu dengeliyor. Doğa kanunları bu kanunları. Doğa yazdı demi bunları aldı eline defteri kitabı toprak ayaklanıp yazdı kanunları. 1 Gr fazla ilaç versen ölecek insan oğlunu doğa donattı tüm hesapları yaparak demi. Psikoloji demi bunların çözümü psikolojik bilgiler ve bilim. Kusura bakma dinsiz bir felsefe çöp çukurundan başka birşey değildir. Bunca sebeplerin arkasından ki zatı görmüyorsan ben burdayım diye her yerde karışana çıkana sen yoksun bu doğa o koydu kanunu dersen garip. İnan bana garip geliyor. Doğa kanunu evrim yada başka her ne dersen.
 
Yokluğun var ettiğini düşündüğünüz evrenin yokluğa sürüklenmesine inanmamız mı garip yoksa evren denilen şeyin boşluğun içinde bulunan dünya ve güneş benzeri yapılar ile donatılmış akılsız bir şey olduğunu unutmanıza mı garip. Doğanın kanunu ne gariptir bu kanunu doğa mı yazdı acaba. Peki senin doğanın kanunu dediğin hayvanlarda bizde olan akıl varmı peki irade yada ? Kör gözle bakarsan hiç bir şey göremezsin. Gözlerini kapat aç sesini bilimin dediklerini dinle ama kapat gözlerini sakın açma sakın arkadaki düzenin nasıl oluştuğunu sorma asla sorma. Evet bitki fotosentez yapar evet hayvanlar avlanır bunlar doğanın kanunu doğa istiyor. Ne kadar da zeki bir doğa ki onca hayvanı aç bırakmıyor ne kadar da akıllı doğa ki bu onca hayvana nimetler veriyor ne kadar akıllı bir doğa ki onca hayvanın popülasyon sorunu dengeliyor. Doğa kanunları bu kanunları. Doğa yazdı demi bunları aldı eline defteri kitabı toprak ayaklanıp yazdı kanunları. 1 Gr fazla ilaç versen ölecek insan oğlunu doğa donattı tüm hesapları yaparak demi. Psikoloji demi bunların çözümü psikolojik bilgiler ve bilim. Kusura bakma dinsiz bir felsefe çöp çukurundan başka birşey değildir. Bunca sebeplerin arkasından ki zatı görmüyorsan ben burdayım diye her yerde karışana çıkana sen yoksun bu doğa o koydu kanunu dersen garip. İnan bana garip geliyor. Doğa kanunu evrim yada başka her ne dersen.
Dostum bu kadar heyecan ve üzüntü yapmana gerek yok. Fikirler topla tüfekle zorla alay veya rencide ederek susturulamaz. Ancak güçlü ve sağlam bir mantık ile desteklenmiş karşı düşüncelerle terk edilir. Eleştirdiğin üye aslında senin düşünmeni sağladığı için yararlı bir iş yapıyor.

Kabul görmek için konuşma dilini değil yazı dilini kullanmalısın. "demi" yazma, "değil mi" yaz! Yazım kurallarına uy, virgül ve soru işareti kullanmayı unutma. Çok okuyup yazılı ifade/kompozisyon becerini daha fazla geliştirirsen, bu, verdiğiniz cevapların daha güven verici ve inanılır görülmesini sağlar. İyi sosyaller.
 
Dostum bu kadar heyecan ve üzüntü yapmana gerek yok. Fikirler topla tüfekle zorla alay veya rencide ederek susturulamaz. Ancak güçlü ve sağlam bir mantık ile desteklenmiş karşı düşüncelerle terk edilir. Eleştirdiğin üye aslında senin düşünmeni sağladığı için yararlı bir iş yapıyor.

Kabul görmek için konuşma dilini değil yazı dilini kullanmalısın. "demi" yazma, "değil mi" yaz! Yazım kurallarına uy, virgül ve soru işareti kullanmayı unutma. Çok okuyup yazılı ifade/kompozisyon becerini daha fazla geliştirirsen, bu, verdiğiniz cevapların daha güven verici ve inanılır görülmesini sağlar. İyi sosyaller.
Tabi konumuz Türkçe affedersiniz hocam. Hiç iyi olmadım Türkçede hep 4 aldım ilk okuldan beri 😂
 
Yanlış anlamayın elbette değil ama insanlara anlayacakları dilde, kurallı cümlelerle hitap etmek gerçekten önemsenmelidir düşüncesindeyim. Bunun olumlu getirilerini gördüğüm için hatırlatmak istedim sadece, tabi karar yine de sizindir.
Bunun kursuna gitmeyi düşünüyorum açıkçası sözlü dövüş diye bir kitap okuyorum tavsiye de ederim kesinlikle çok fazla yanlışlık yapıyorum. Bide iyi bir yazıcı değilim kesinlikle. Hitabet etmenin ve karşındaki kişiyi etkilemenin önemi yüksek. Hitabet kursu mu ismi bilmiyorum ama gitmek istiyordum gerçekten de.

Ama burda acele de olsa bu yazı bazı insanlara birşey düşündürür diye yazdım belki bir etkisi olur acele ettim.
 

Geri
Yukarı