Sonsuz mutluluğa inanıyor musunuz?

İnanç ve sonsuz mutluluk konusunda ise; inanmayıp karamsarlığa düşeceğime, inanıp iyi şeyler yapıp umut ve huzur içinde yaşamayı tercih ederim mantık çerçevesinde düşününce.
"Ben gerçekçi insanım aldanmak istemem inanmıyorum" deyip karamsarlığa düşmek istemem açıkçası.
Durumun artılarını ve eksilerini "Ya gerçek ise" - "Değil ise" şeklinde yan yana tablo halinde yazıp bakarsanız hangisi sizi daha mutlu edecek görebilirsiniz.
 
Mutsuzluk olmadan mutluluk da olmaz. Bir şey, onun zıttı olmadan var olamaz. Dolayısıyla sonsuz mutluluk diye bir şey gerçek olamaz.

Dostum bahsedilen konu, bu içinde yaşadığımız Dünya ve Evren denilen mekân ve zaman ile ilgili olmadığı için konu sahibi sonsuz mutluluğun olduğu yer olarak İslam dininde bahsedilen Cennetin varlığı hakkında üyelerin görüşlerini soruyor aslında. Siz ise dünyadaki yaşantı ve tarihi düşünerek cevap vermiş gibi gözüküyorsunuz. Fakat dini inanca göre Cennetin de bir zıttı var, yâni Cehennem denilen sonsuz mutsuzluk olan yer. Dolayısıyla itirazınız cevap bulmuş görünüyor.

Bu durumda elbette sonsuz mutluluk tercih edilmeli ve ona ulaşmak için dini inanç denilen kurallara uyulmalıdır. Bu kurallar akıl ve vicdana yâni adalete uygundur, çünkü iyi kişiler ödül olarak mutlu olmalıdır, kötü kişiler ise ceza olarak mutsuz olmalıdır. Bu kurallara uygun bir hayat yaşarsanız ve ölümden sonra tamamen yok oluyorsanız bir kaybınız olmaz. Ama dinî inanç ile insanların ölümden sonra inanmaları konusunda uyarıldıkları Cennet ve Cehennemin gerçekten var olması durumunda sonsuz bir kazanç sahibi olursunuz. Aksi durumda bunun tersi yâni sonsuz bir kayıp ve zarar sizi bekliyor olacaktır. Maalesef geri dönmek ve durumu değiştirmek mümkün olmayacaktır. İşte dinîn gönderilme sebebi tam olarak bunu insanlara ölmelerinden önce bildirmek ve "bize bildirilmemişti" şeklinde itiraz etmemelerini sağlamak içindir.

Bu sonucun doğruluğunu anlamak için sadece Evrenin içindeki gerçeğe doğrudan erişim sağlayabilen bilimsel bilgi yöntemi kullanılamayacağı için, Evrenin dışındaki bir gerçeğe ki, o da ancak dolaylı olarak erişim sağlayabilen dinî inanç yöntemini tercih etmekten başka bir yol veya yöntem mevcut değildir. İslam dini inancına göre bu Dünyada sadece bir kez kullanabileceğiniz bir ömrünüz ve bir tercih hakkınız var maalesef. İşte ateistlerin, agnostiklerin, deistlerin reddettikleri ve reenkarnasyon destekçilerinin kabûl etmedikleri budur. Umarım görüşünüzü yeniden gözden geçirirsiniz.
 
Her şey zıddı ile var olmuyor ki.
Saçma bir örnek ama zaman ve mekanın zıddı yok.

Kavramdan kavrama farklılık gösterir. Masa ve sandalye var mesela. Zıttı sayesinde var demek saçma olur çünkü masa ve sandalyenin zıttı diye bir şey yok. Karşıtlar belirli bir anlamı olan kavramlar için geçerli.
Siz ise dünyadaki yaşantı ve tarihi düşünerek cevap vermiş gibi gözüküyorsunuz.

Evet dünyayı düşünerek yazdım. Felsefik olarak düşünürsek ve dini işin içine katarsak var. Ancak diğer üyeler bunları halihazırda yazmış bulunuyor. Bu yüzden ben yazmadım.
 
Kavramdan kavrama farklılık gösterir. Masa ve sandalye var mesela. Zıttı sayesinde var demek saçma olur çünkü masa ve sandalyenin zıttı diye bir şey yok. Karşıtlar belirli bir anlamı olan kavramlar için geçerli.


Evet dünyayı düşünerek yazdım. Felsefik olarak düşünürsek ve dini işin içine katarsak var. Ancak diğer üyeler bunları halihazırda yazmış bulunuyor. Bu yüzden ben yazmadım.
Dostum tekrar merhaba.

(1) Zıtlık yâni karşıtlık denilen gerçeklik, Dünya'da herkesin gördüğü ve bildiği bir olgu olup çoğu kez nesnelerin kısa-uzun/hafif-ağır gibi fiziksel ölçüleriyle de ilgili olabilir, kişilerin sağlıklı-hasta/üzgün-keyifli gibi beden/ruh durumlarıyla da ilgili olabilir. İnsanlar bu Dünya'da ölümlü oldukları için zaten asla sonsuz mutluluk içinde olamazlar ve diğer türlü de yâni ömür boyu mutlu olmaları da bildiğiniz gibi zaten imkânsızdır.

Konu sahibi işte bunun için "Mesela cennet sonsuz mutluluk ve huzur gibi duruyor. Gerçekten böyle bir şey olabilir mi?" diye sormuştur halbuki bahsettiği yer tamamen dini inanç ile igilidir, yâni bu Dünya'nın içinde bulunduğu bu Evren'e ait olmayan bilinemez bir yer ile ilgilidir. Yâni diğer üyelerin neye hangi gerekçelerle inandıklarını soruyor aslında.

(2) Sizin "Felsefik olarak düşünürsek ve dini işin içine katarsak var." şeklindeki cümlenizi biraz daha açıklamanız daha iyi olurdu. Bu arada lütfen olumsuz düşünmeyin ama kullandığınız "Felsefik" kelimesi yerine "Felsefî" kelimesini kullanmanızı tavsiye ederim. Sebebini aşağıdaki alıntılarda belirtiyorum, tabii karar yine de sizindir.

Alıntılar: (1) Felsefik: aslında yoktur böyle birşey, "felsefî" teriminin yanlış yazılmış halidir. Yok, illa -ik son ekini kullanacaksan "filozofik" kullan dostum. (2) Felsefik kelimesi felsefi demenin rahatsız edici bir yoludur. Felsefi demek varken neden kullanılır diye düsündürten bir kelimedir. (3) Felsefik, uyduruk bir kelimedir. Latince'de philosophicus, Türkçe'de felsefi denir - daha ötesi yoktur.
 

Geri
Yukarı