Sonsuz mutluluğa inanıyor musunuz?

Sizce böyle bir şey olabilir mi? Mesela cennet sonsuz mutluluk ve huzur gibi duruyor. Gerçekten böyle bir şey olabilir mi?
Tabii ki de olamaz. Cennet, öldükten sonra sonsuz mutluluk, Tanrının sevdiği kulu olmak falan. Tamamen uydurma. Ölüm ve yalnızlık korkusundan doğan yalanlar. İnsanlar kendini avutmak zorunda. Kimse öldükten sonra bir hiç olacağını kabullenemiyor maalesef.
 
Karamsar bir insanin bunu anlayamamasi normal😂😂😂
Sizce böyle bir şey olabilir mi? Mesela cennet sonsuz mutluluk ve huzur gibi duruyor. Gerçekten böyle bir şey olabilir mi?

Mumkun dunyevi olarak misal evlisin erkek olarak kadinin cok iyi senin sozunde hemfikir mutlusun abi net nadir de olsa var öyle aileler ama kadin huysuz cirkef huzursuz bir erkek sadece herkesin anlayabileceği kucuk bir ornek demek ki soz konusu yukarıdaki sadece bir ornekleme babadir ailesine bakan bir çocuk vardir gene ornek is icin patronu iyidir baska is aramaz.
 
Tabii ki de olamaz. Cennet, öldükten sonra sonsuz mutluluk, Tanrının sevdiği kulu olmak falan. Tamamen uydurma. Ölüm ve yalnızlık korkusundan doğan yalanlar. İnsanlar kendini avutmak zorunda. Kimse öldükten sonra bir hiç olacağını kabullenemiyor maalesef.
Dostum tamamen uydurma diyebilmek için bilmek gerekiyor. Oysa bilinemeyecek bir şeyden bahsediyoruz. Bilinemeyecek bir şeyin var olduğunu veya olmadığını bilimsel bilgi ile yâni gözlem-ölçüm-hipotez-teori aşamaları ile ispatlamak imkânsız olduğu için o şeyin var olduğuna veya olmadığına ancak inanılabilir veya inanılmayabilir. Siz ikincisini tercih etmişsiniz ve bilemeyeceğiniz için öyle olduğuna aslında inanıyorsunuz demektir.

Uydurmanın gerekçesini de insanların kendini avutmak zorunda olması ve bunun sebebinin de ölüm ve yalnızlık korkusu olması şeklinde düşünüyorsunuz yanlış anlamadıysam. Uydurmalar gerçek olmadığı için de bunların yalan olduğu sonucuna varıyorsunuz. Klasik ateizm mantığı ile de öldükten sonra bilincin kapanacağını ve biyolojik bedenin toprağa karışacağını düşünüyorsunuz.

Karşı görüş sahipleri de tıpkı sizin gibi bilmiyorlar ama inanıyorlar. İnanmaları için mantıklı sebebler olması gerekir. Dini inanç işte bunun için ortaya çıkmıştır. Sorun, bu ortaya çıkışın sebebinin insanların avuntusu ile mi üretildiği yoksa doğaüstü bir kaynağa mı dayanıyor olduğudur. Doğaüstü kaynak kavramı, Evrenin dışında olan ve dolayısıyla bilimsel bilgi ile erişim sağlanamayacak bir varlık alanı ile igilidir. İkinci sorun, doğaüstü var mıdır yok mudur sorusunun cevabıdır. Elbette bilimsel bilgi ile önce "doğaüstü yoktur" denilebileceği düşününülebilir ama burada mantıksal bir çelişki ortaya çıktığını da görmek gerekir. Çünkü bilimsel bilginin elde edildiği gözlem-ölçüm-hipotez-teori aşamaları sadece Evrenin içinde yapılabildiği için, Evrenin dışında olan yâni fizik ötesi bir varlık alanı ile ilgili hiçbir gözlem ve ölçüm verisi elde edilemeyeceği için aslında doğru bir sınama aracı elimizde yok demektir. Sonuçta, doğaüstü yâni fizik ötesi bir varlık alanının gerçek olmadığı sonucunun doğruluk derecesi sıfırdır. Kısacası insanların doğaüstüne erişimi imkânsız olduğu için doğaüstü yoktur sonucunu çıkarmaları mantıklı değildir. Erişim sağlamanın imkânsız olması, onun var olmadığı anlamına gelmez yâni o aslında bilinemezdir.

İslam dini inanç sistemine göre Evreni yaratan Tanrı yâni Allah, doğaüstü bir varlık olarak bu imkânsız durumu bildiği için, doğrudan değil ancak dolaylı olarak insanlara kendi varlığını ve ölümden sonra ne olacağını Kitabı ile bildirmiştir. İnsanların bunları bilmelerinin teknik olarak mümkün olmadığını bildiği için de "Ey inananlar!" hitabını kullanmıştır, "Ey bilenler! / Ey uğraşırlarsa bilecek olanlar!" gibi hitaplar değil. Eğer Allah'ın nasıl bir varlık olduğunu bir parça anlayabilirseniz ve İslam dininin Hz. Muhammed'in uydurması veya eski kaynaklardan derlemesi olduğu iddialarının geçersiz olduğunu görebilirseniz tercihiniz belki değişebilir. Bu arada din adına yapılan çok büyük ve itici kötülüklerin aslında dinin doğru olması ile ilgisi olmadığını ve bunlara bakarak dini inancın uydurma olduğu görüşüne varmanın doğru bir hayat stratejisi olmadığını da bilmeniz gerekiyor. Umarım görüşünüzü gözden geçirme ihtiyacı hissedersiniz. İyi sosyaller.

Küçük bir hatırlatma: Cevabım için beğenmediyseniz sadece üzgün ifadesini bırakın.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Sonsuz mutluluk yoktur seni mutlu eden her şey bir süre sonra normalleşir. Cennet meselesi tamamen insanın inancına bağlı fakat hiç kimse bunun gerçek olup olmadığını bilmiyor.
 
Dostum tamamen uydurma diyebilmek için bilmek gerekiyor. Oysa bilinemeyecek bir şeyden bahsediyoruz. Bilinemeyecek bir şeyin var olduğunu veya olmadığını bilimsel bilgi ile yâni gözlem-ölçüm-hipotez-teori aşamaları ile ispatlamak imkânsız olduğu için o şeyin var olduğuna veya olmadığına ancak inanılabilir veya inanılmayabilir. Siz ikincisini tercih etmişsiniz ve bilemeyeceğiniz için öyle olduğuna aslında inanıyorsunuz demektir.

Uydurmanın gerekçesini de insanların kendini avutmak zorunda olması ve bunun sebebinin de ölüm ve yalnızlık korkusu olması şeklinde düşünüyorsunuz yanlış anlamadıysam. Uydurmalar gerçek olmadığı için de bunların yalan olduğu sonucuna varıyorsunuz. Klasik ateizm mantığı ile de öldükten sonra bilincin kapanacağını ve biyolojik bedenin toprağa karışacağını düşünüyorsunuz.

Karşı görüş sahipleri de tıpkı sizin gibi bilmiyorlar ama inanıyorlar. İnanmaları için mantıklı sebebler olması gerekir. Dini inanç işte bunun için ortaya çıkmıştır. Sorun, bu ortaya çıkışın sebebinin insanların avuntusu ile mi üretildiği yoksa doğaüstü bir kaynağa mı dayanıyor olduğudur. Doğaüstü kaynak kavramı, Evrenin dışında olan ve dolayısıyla bilimsel bilgi ile erişim sağlanamayacak bir varlık alanı ile igilidir. İkinci sorun, doğaüstü var mıdır yok mudur sorusunun cevabıdır. Elbette bilimsel bilgi ile önce "doğaüstü yoktur" denilebileceği düşününülebilir ama burada mantıksal bir çelişki ortaya çıktığını da görmek gerekir. Çünkü bilimsel bilginin elde edildiği gözlem-ölçüm-hipotez-teori aşamaları sadece Evrenin içinde yapılabildiği için, Evrenin dışında olan yâni fizik ötesi bir varlık alanı ile ilgili hiçbir gözlem ve ölçüm verisi elde edilemeyeceği için aslında doğru bir sınama aracı elimizde yok demektir. Sonuçta, doğaüstü yâni fizik ötesi bir varlık alanının gerçek olmadığı sonucunun doğruluk derecesi sıfırdır. Kısacası insanların doğaüstüne erişimi imkânsız olduğu için doğaüstü yoktur sonucunu çıkarmaları mantıklı değildir. Erişim sağlamanın imkânsız olması, onun var olmadığı anlamına gelmez yâni o aslında bilinemezdir.

İslam dini inanç sistemine göre Evreni yaratan Tanrı yâni Allah, doğaüstü bir varlık olarak bu imkânsız durumu bildiği için, doğrudan değil ancak dolaylı olarak insanlara kendi varlığını ve ölümden sonra ne olacağını Kitabı ile bildirmiştir. İnsanların bunları bilmelerinin teknik olarak mümkün olmadığını bildiği için de "Ey inananlar!" hitabını kullanmıştır, "Ey bilenler! / Ey uğraşırlarsa bilecek olanlar!" gibi hitaplar değil. Eğer Allah'ın nasıl bir varlık olduğunu bir parça anlayabilirseniz ve İslam dininin Hz. Muhammed'in uydurması veya eski kaynaklardan derlemesi olduğu iddialarının geçersiz olduğunu görebilirseniz tercihiniz belki değişebilir. Bu arada din adına yapılan çok büyük ve itici kötülüklerin aslında dinin doğru olması ile ilgisi olmadığını ve bunlara bakarak dini inancın uydurma olduğu görüşüne varmanın doğru bir hayat stratejisi olmadığını da bilmeniz gerekiyor. Umarım görüşünüzü gözden geçirme ihtiyacı hissedersiniz. İyi sosyaller.

Küçük bir hatırlatma: Cevabım için beğenmediyseniz sadece üzgün ifadesini bırakın. (Kahkaha ifadesi, aslında düzgün bir karşı cevap veremeyen âciz üyelerin çaresizliğini gösterir.)
Düzgün ve anlaşılır bir cevaba neden kahkaha atayım ki?. Işte dinler sadece inanç meselesi ve gerçekliği dorğulanamaz veya yalanlanamaz olduğu için agnostiğim. Fakat, düşüncem ve dediğiniz gibi kendi inancım var olmadığı kanaatinde. Çünkü olursa mantıksız olur. Kendi inancım kendi düşüncem.
 

Geri
Yukarı