Kader çelişkisi

Zaten insanın hayatı boyunca baştan sona doğru Allah ne yapacağını biliyor. Bu da zaten önceden belirlenen bir senaryoyu oynamak gibi. Şöyle örnek vereyim : Otomattan bir su alacaksın mesela parayı verdin numarasına tıkladın ve aldın. Şimdi suyu kendi isteğinle almış gibi gözüküyorsun ama Allah zaten önceden yazmış, yani kendi seçiminle değil kaderin öyle yazıldığı için alıyorsun. Burada da çelişki başlıyor işte.
Böyle değil ama neyse. Üstte dediğim gibi. Senaryo seçim üzerine kurulu. Senaryonun neresinde olacağını seç, ununu ele eleğini as. Ben şuan senaryonun kazanan tarafındayım, dosdoğru devam edersem dünyada da ahirette de kazanan benim. Tavsiye ederim.
 
Tek sorun bu değilki daha kaç çelişki var.
Onlara girersek konudan çok saparız boş ver.

Böyle değil ama neyse. Üstte dediğim gibi. Senaryo seçim üzerine kurulu. Senaryonun neresinde olacağını seç, ununu ele eleğini as. Ben şuan senaryonun kazanan tarafındayım, dosdoğru devam edersem dünyada da ahirette de kazanan benim. Tavsiye ederim.
Böyle değil yazmakla bir şey olmuyor. Neden olmadığını yaz , biz de öğrenelim.
 
Böyle değil yazmakla bir şey olmuyor. Neden olmadığını yaz , biz de öğrenelim.
Allah sana seçenekleri yaratıyor cüzi iradenle seçeneklerden seçim yapıyorsun. Sen seçim yapınca takdir gerçekleşiyor. Nasıl açıklayabilirim bunu başka. Ortada çelişkili bir durum yok yani.
 
Allah sana seçenekleri yaratıyor cüzi iradenle seçeneklerden seçim yapıyorsun. Sen seçim yapınca takdir gerçekleşiyor. Nasıl açıklayabilirim bunu başka.
Kader kavramı ile bakarsan olaya bunun çelişki doğurduğunu yazdım. Öyle seçimleri ben yapıyorum falan olmuyor o iş.
 
Kader konusunda derinlere inersek kendi irademizle bir çelişki yaratmaktadır. Bunun sonucunda dünyada kendi yaptığımız kararları biz vermediğimiz anlaşılıyor. Kendim bu soruya cevap bulamadım, bu bir çıkmaza mı giriyor?

Yaptığın seçimlerin sonucunu yaşarsın. Eğer akıllanmayıp sürekli yanlış seçimleri(aynı hataları) yapıyorsan buna kader diyerek kendini avutursun. Ha kaza olayları falan başka.
 
Kader kavramı ile bakarsan olaya bunun çelişki doğurduğunu yazdım. Öyle seçimleri ben yapıyorum falan olmuyor o iş.
İnanmak istemiyorsun sadece. Sen olmuyor o iş dediğinde o iş olmamış olmuyor dostum. Ne yazık ki ilahi adalet işte, keşke bizim anlama düzeyimize kalsaydı ama biz birşeyleri anlayana kadar iş işten geçiyor.
 
Zamanın üstündeki varlığın bilmesi gerekir tabii de bunun tercihe ya da bizim kararlarımıza etkisi nedir?
Yaratması yeterlidir. Yaratıktan sonra benim tüm yaşamımı bilmesi, benim iradeden yoksun olduğumu gösterir.

Kararlarımıza etkisine gelirsek, zaten Tanrı insan ile iletişime geçtiğinde kararlarımıza etki etmiş oldu zaten..

"Bak, ben buradayım. Şunları, şunları yapın. Bu böyledir. Bunu anlat."

Bunun devamı, tüm bunları neden yarattıya giden ve cevabi verilemeyecek sorular silseline dönüşür. Yaratılmış her şeyden uzak bir varlığın neyi neden yaptığına cevap verilebilmesi mümkün değil.
Zaten bunun tartışılmaması gerektiğini önceden savundum. Çünkü ortada gözleme ya da deneye dayalı veri yok. Adı üstünde inanç.

Kierkegaard'ın dediği gibi inanç sıçraması yapması gereklidir bir inançlı kimsenin.

Zikir ve temel zaten bozulmuyor. Tartışılanlar ise genelde ana konudan ziyade daha muğlak hususlar hakkında, yoksa Eski Ahit'te de uyulması veya yapılması gerekenler aralardan seçilebiliyor.
Zikir ve temel nedir? Ben 21. yüzyılda yaşayan biri olarak soruyorum. Temelin değiştirilmediğine dair, bir dayanak var mı? Sepete attığım elma gibi ortada inceleyebileceğim bir madde yok.

Kaynak bulabiliriz ama ona da ne kadar güvenebiliriz?

Şu an teolojiyle fazlasıyla ilgileniyorum. Araştırmalar yapmaya çalışıyorum kendimce. Ve gördüklerim, okuduklarım hiç iç açıcı değil. Çok fazla bozulma olmuş.
 
Son düzenleme:
Ben 21. yüzyılda yaşayan biri olarak soruyorum. Temelin değiştirilmediğine dair, bir dayanak var mı?

Pek çok farklı fikir veya inançta ortak noktalar barizdir. Çalış, israf etme, paylaş, adil ol, merhamet et, yalan söyleme, ikiyüzlü olma, gıybet ve dedikodudan uzak dur, başkasının malını haksız yere yeme, zandan kaçın, nefsini ve kendini bil, suç ve ceza denkliği vs. vs. ama nedense bu ortaklıklara değil de isimlerdeki farklılıklara odaklanmak daha ilginç geliyor. Çünkü insan her daim kendini kollamaya meyillidir. Yaptıklarını düzeltmektense, onların geçerliliğini ölesiye savunmakta bir beis görmez. Bir sürü varlık, insanın eğrisini veya doğrusunu belirlemektedir lakin bunu kendi tercihi zanneder.
 
Son düzenleme:
Pek çok farklı fikir veya inançta ortak noktalar barizdir. Çalış, israf etme, paylaş, adil ol, merhamet et, yalan söyleme, ikiyüzlü olma, gıybet ve dedikodudan uzak dur, başkasının malını haksız yere yeme, zandan kaçın, nefsini ve kendini bil, suç ve ceza denkliği vs. vs
İşte burada da devreye ben giriyorum. İnançsız biri olarak, ben de bu davranışları kötü görüyorum ve yapmamaya çalışıyorum.
ama nedense bu ortaklıklara değil de isimlerdeki farklılıklara odaklanmak daha ilginç geliyor.
Peki bu davranışları, bir inançsız da sergiliyorsa; demek ki dinin farklı olması gereklidir. Bu farklılık sadece Tanrıya inanmak olmamalıdır.

Bu yüzden farklı noktalara değinmek amacında olabilir miyiz?
 

Technopat Haberler

Geri
Yukarı