Bende kavgayı sevmem. Çünkü kavgada kendimi kaybediyorum.
En son sınıf arkadaşım ile hırlaştığımızda çocuk karşımda, sınıftayız, ben öğretmen masasında, sandalyeye oturdum. Çocuk da sağımda. Masalarda da kız arkadaşlarımız var. Bir hır-gür çıktı.
Çocuğun boğazını sıkıp kafasını bir cama, bir duvara vurmaya çalışıyordum. Bu arada ben, 1.95 boyunda, 130 kiloluk birisiyim. Beni yaklaşık 4 kişi ayırdı.
Sonradan sakinleşince düşündüm, ya cam kırılıp çocuğun kafasını yarsa, ya duvara vururken travma geçirse.
Çok basit bir örnek, sokakta seni her türlü tahrik etti. Küfürler, aşağılamalar. Geldi sana bıçak çekti. Sende onu refleks olarak ittin, düştü, başını kaldırıma vurdu. Beyin kanaması ve adam öldü. Adam mezara, sen hapise.
Artık gelene geçene abimsin diyorum. Karşımdaki ile teke tek çıksa Anadolu'dan Avrupa'ya, boğazı yüze yüze geçecek elemanlara alttan alıyorum.
Gerçekten yapacak bir şey yok. Beni bu düşünce frenliyor. Ya adam düşüp elini, kolunu kırsa. Zerre acımam, canım, vicdanım yanmaz ama ölse, ben pisi pisine hapise gireceğim. Böyle tipler için de hapise girilmez.
Ama, kendimi de ezdirmem. Her türlü laf yarışına girerim. Hırlaşmaya falan tamam, ama olası bir kavgada zaten ayırırlar, ayırmazlar ise yapacak bir şey yok.