Doğrudan yaratan tanrı

Tanrı kavramını zaman ve mekanın ötesinde bir güç olarak kabul etmemiz gerekirse, tanrı zamana dahil olmuyor. Dolayısıyla tanrının bakış açısına göre olaylar bir süreç içersinde gerçekleşmiyor olmalı. Çünkü bize göre var olan zaman algısı her şeyin belli bir aşamada gerçekleştiğini gösteriyor. Öte yandan zamana dahil olmamak gibi bir olayın nasıl bir şey olabileceğine dair en ufak fikrimiz yok. Bu konu hakkında sadece "süreç" kavramının tanrı için var olmadığını düşünebiliriz. Yani onun bakış açısına göre "doğrudan" yaratıyor olmalı.
 
Tanrı kavramını zaman ve mekanın ötesinde bir güç olarak kabul etmemiz gerekirse, tanrı zamana dahil olmuyor. Dolayısıyla tanrının bakış açısına göre olaylar bir süreç içersinde gerçekleşmiyor olmalı. Çünkü bize göre var olan zaman algısı her şeyin belli bir aşamada gerçekleştiğini gösteriyor. Öte yandan zamana dahil olmamak gibi bir olayın nasıl bir şey olabileceğine dair en ufak fikrimiz yok. Bu konu hakkında sadece "süreç" kavramının tanrı için var olmadığını düşünebiliriz. Yani onun bakış açısına göre "doğrudan" yaratıyor olmalı.
Farklı bir bakış açısı, çok şey kattı. Sağ olun.
 
Dogmaları felsefe diye pazarlayan arkadaşlar görüyorum. :) Neyse, oralara çok girmeyeyim, alıştık sonuçta. Ama benim kafama takılan nokta, bir Tanrı demişsin, bir Allah demişsin. Ben şimdi Allah'a göre mi cevap yazayım sana yoksa Tanrı'ya göre mi? Tanrı diyorsan da nasıl bir Tanrı bu? Sonlu bir gücü mü var yoksa sonsuz bir gücü mü var?
Yavaş yavaş yaptı. Zira her şeyi doğrudan yapsaydı, yer yüzüne insanoğlu geldiği vakit geçmişi sorguladığında doğrudan oluşan tarihsiz bir dünya oluşumu çıkmaz mıydı? Kuran-ı Kerim'de parça parça indirildi. Doğrudan indirilmedi. Ayı ikiye böldürttüren, suyu ikiye yaran Allah'ın kudreti buna da yeterdi ama insanoğlu bu sefer geçmişi araştıramazdı oluşumlar olmazdı çünkü. Mülk suresinde "O yedi göğü kat kat yaratandır. Rahman'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözü(nü) çevir (de bir bak) hiçbir çatlaklık görüyor musun?" ayeti geçmektedir. Yani yer yüzünü araştırın diyor Allah. Her şey doğrudan olsaydı, biz yer yüzünü araştıramazdık. Umarım sualine cevap olmuşumdur.
Allah'ın insanı yaratma amacı onu imtihan etmektir. Bu yüzden özellikle İslam tarihinde "büyük" olarak görülen dinciler, bu Dünya'yı basitleştirir, öteki Dünya'yı kutsallaştırır. Yani bu Dünya "o kadar önemli değilken", Allah'ın milyarlarca yıllık bir yaratım süreci tercih etmesini geç, milyarlarca galaksi yaratması zaten çok abes kaçıyor.

Bunun akla yatkın en iyi açıklaması, İslam'ı oluşturan kişi ve kişilerin maksimum güneş sistemi ve yıldızlardan ibaret bir perspektiflerinin olmasıdır. Gerisini siz düşünün.
@MaxBeyin Paradoks, sonu olan bir şey değil. Her şeyi birden yaratsaydı da ne acelesi varmış diye sorgulayabilirdik. Dünyadaki yoksulluğu bitirmeye de gücü yeter ama "Onların mallarında isteyen ve isteyemeyenler için bir pay vardır" diyerek yoksullukla mücadele etme görevini insana yüklüyor. İnsanlara kötülük yapanları anında yeryüzünden silmeye de gücü yeter ama onların cezası için belli bir günü beklediğini söylüyor. Hatta olumsuz hiçbir şeyin, hiçbir kötülüğün olmadığı bir dünya yaratmaya da gücü yeterdi. Ama o zaman insanın bir amacı kalmazdı. Çünkü bilinci olan bir varlık olarak insan başıboş gezip eğlensin diye yaratılmış bir varlık değil. Var oluş amacını sorgulayıp o amaç doğrultusunda işler yapmakla görevli. Kötülük yaptığımız an cezalandırılsaydık kötülükten vazgeçmeye şansımız kalır mıydı? Veya kötülük yapmak diye bir şansımız hiç olmasaydı, kötülük yapamadığımız için ödüllendirilmemiz anlamlı olur muydu? Dünyanın kendi tarihi olmasa insanın sorgulayabileceği bir geçmişi de olmazdı. Sorgulamadığınız sürece de Allah'ın istediği insan olamazsınız. Hem kendisi de süreçleri bekleyerek size sabretmeyi öğretiyordur belki, sizin nereden baktığınızla alakalıdır belki konu.
Tamamen hatalı zorunluluklara inşa edilmiş bir argüman. Kolayca çöküyor. Allah'ın insanı imtihan etmesinin zorunlu olduğunu varsayarsınız kuracağınız argüman en fazla bu olur. Asıl önemli olan imtihanın geçtiği Dünya'yı değil, imtihanın ta kendisini sorgulamak.

Bunun dışında bilinçle ilgili yazdıklarınız hatalı çünkü sadece insanların bilinci varmış gibi söylemişsiniz. Ek olarak "kötülük yapma ve kötülük yapmayı engelleme" konulu yazdıklarınız da hatalı çünkü özgür irade yoktur, bu nedenle imtihan da geçersizdir.
 
Dogmaları felsefe diye pazarlayan arkadaşlar görüyorum. :)Neyse, oralara çok girmeyeyim, alıştık sonuçta. Ama benim kafama takılan nokta, bir Tanrı demişsin, bir Allah demişsin. Ben şimdi Allah'a göre mi cevap yazayım sana yoksa Tanrı'ya göre mi? Tanrı diyorsan da nasıl bir Tanrı bu? Sonlu bir gücü mü var yoksa sonsuz bir gücü mü var?

Allah'ın insanı yaratma amacı onu imtihan etmektir. Bu yüzden özellikle İslam tarihinde "büyük" olarak görülen dinciler, bu Dünya'yı basitleştirir, öteki Dünya'yı kutsallaştırır. Yani bu Dünya "o kadar önemli değilken", Allah'ın milyarlarca yıllık bir yaratım süreci tercih etmesini geç, milyarlarca galaksi yaratması zaten çok abes kaçıyor.

Bunun akla yatkın en iyi açıklaması, İslam'ı oluşturan kişi ve kişilerin maksimum güneş sistemi ve yıldızlardan ibaret bir perspektiflerinin olmasıdır. Gerisini siz düşünün.

Tamamen hatalı zorunluluklara inşa edilmiş bir argüman. Kolayca çöküyor. Allah'ın insanı imtihan etmesinin zorunlu olduğunu varsayarsınız kuracağınız argüman en fazla bu olur. Asıl önemli olan imtihanın geçtiği Dünya'yı değil, imtihanın ta kendisini sorgulamak.

Bunun dışında bilinçle ilgili yazdıklarınız hatalı çünkü sadece insanların bilinci varmış gibi söylemişsiniz. Ek olarak "kötülük yapma ve kötülük yapmayı engelleme" konulu yazdıklarınız da hatalı çünkü özgür irade yoktur, bu nedenle imtihan da geçersizdir.
Tanrı olarak tasvir ettiğimizin varlığın mutlak gücü olması gerekmez mi zaten ? Allah ile Tanrı arasındaki fark sizce nedir ? Sınandığımız bağlamı sorgulamamak bir paradoks değil midir, zira sınandığımızı var sayarsak sınandığımız dünyanın sorgulanmasına muktedir olmak zorunda değil miyiz, o halde sınandığımızı nasıl anlarız ? Dogma diye konu aldığınız noktayı da pek anlamadım. Ben sınanmayı öbür tarafta da yapabilirdim. (öbür taraf varsa) ancak bu dünyadayım ve bu dünya da oluşum sebebi mi bulamazsam öbür dünya ile ilgili sonuçlar benim için anlamsızdır.
Dogmaları felsefe diye pazarlayan arkadaşlar görüyorum. :)Neyse, oralara çok girmeyeyim, alıştık sonuçta. Ama benim kafama takılan nokta, bir Tanrı demişsin, bir Allah demişsin. Ben şimdi Allah'a göre mi cevap yazayım sana yoksa Tanrı'ya göre mi? Tanrı diyorsan da nasıl bir Tanrı bu? Sonlu bir gücü mü var yoksa sonsuz bir gücü mü var?

Allah'ın insanı yaratma amacı onu imtihan etmektir. Bu yüzden özellikle İslam tarihinde "büyük" olarak görülen dinciler, bu Dünya'yı basitleştirir, öteki Dünya'yı kutsallaştırır. Yani bu Dünya "o kadar önemli değilken", Allah'ın milyarlarca yıllık bir yaratım süreci tercih etmesini geç, milyarlarca galaksi yaratması zaten çok abes kaçıyor.

Bunun akla yatkın en iyi açıklaması, İslam'ı oluşturan kişi ve kişilerin maksimum güneş sistemi ve yıldızlardan ibaret bir perspektiflerinin olmasıdır. Gerisini siz düşünün.

Tamamen hatalı zorunluluklara inşa edilmiş bir argüman. Kolayca çöküyor. Allah'ın insanı imtihan etmesinin zorunlu olduğunu varsayarsınız kuracağınız argüman en fazla bu olur. Asıl önemli olan imtihanın geçtiği Dünya'yı değil, imtihanın ta kendisini sorgulamak.

Bunun dışında bilinçle ilgili yazdıklarınız hatalı çünkü sadece insanların bilinci varmış gibi söylemişsiniz. Ek olarak "kötülük yapma ve kötülük yapmayı engelleme" konulu yazdıklarınız da hatalı çünkü özgür irade yoktur, bu nedenle imtihan da geçersizdir.
Sanırım imtihan olarak dünya da olduğumuza da eminsiniz. Umarım ''Argüman'' adı altında kümelediğiniz bir haklı çıkarınız vardır.
 
Tanrı olarak tasvir ettiğimizin varlığın mutlak gücü olması gerekmez mi zaten ?
Böyle bir gereklilik niye olsun? Hatta mutlak gücü olmaması daha iyi çünkü mutlak gücü olursa ortaya çok fazla problem çıkıveriyor ve bunların hepsini çözemezsiniz. Allah mutlak güce sahip tanrılar arasında olduğu için, mutlak güçteki tanrıları kapsayan non-teist argümanlar ile direkt İslam'ı çürütmeniz mümkün, ayet bile okumanıza gerek yok. :)

Zaten bu sebeple önemli olan Tanrı dediğimiz şeyin mantığını anlamak ve nasıl oluştuğunu incelemek. O zaman hiçbir dini incelemenize gerek kalmaz ve hepsini çöpe atarsınız.
Allah ile Tanrı arasındaki fark sizce nedir ?
Tanrı derken ya genel Tanrı dediğimiz şeyi demek istiyoruz. Her Tanrı, Allah değildir ama Allah bir Tanrı'dır. Böyle düşünürseniz mantığı oturtursunuz.
Sınandığımız bağlamı sorgulamamak bir paradoks değil midir, zira sınandığımızı var sayarsak sınandığımız dünyanın sorgulanmasına muktedir olmak zorunda değil miyiz, o halde sınandığımızı nasıl anlarız ? Dogma diye konu aldığınız noktayı da pek anlamadım. Ben sınanmayı öbür tarafta da yapabilirdim. (öbür taraf varsa) ancak bu dünyadayım ve bu dünya da oluşum sebebi mi bulamazsam öbür dünya ile ilgili sonuçlar benim için anlamsızdır.
Dogma derken sizi kastetmemiştim. Kimi kastettiğimi bilen iyi biliyor. Size bir şey demedim.
Sanırım imtihan olarak dünya da olduğumuza da eminsiniz. Umarım ''Argüman'' adı altında kümelediğiniz bir haklı çıkarınız vardır.
Burada ne demek istediğini tam anlamadım. Biraz daha ayrıntılı yazabilir misin?
 
Böyle bir gereklilik niye olsun? Hatta mutlak gücü olmaması daha iyi çünkü mutlak gücü olursa ortaya çok fazla problem çıkıveriyor ve bunların hepsini çözemezsiniz. Allah mutlak güce sahip tanrılar arasında olduğu için, mutlak güçteki tanrıları kapsayan non-teist argümanlar ile direkt İslam'ı çürütmeniz mümkün, ayet bile okumanıza gerek yok. :)

Zaten bu sebeple önemli olan Tanrı dediğimiz şeyin mantığını anlamak ve nasıl oluştuğunu incelemek. O zaman hiçbir dini incelemenize gerek kalmaz ve hepsini çöpe atarsınız.

Tanrı derken ya genel Tanrı dediğimiz şeyi demek istiyoruz. Her Tanrı, Allah değildir ama Allah bir Tanrı'dır. Böyle düşünürseniz mantığı oturtursunuz.

Dogma derken sizi kastetmemiştim. Kimi kastettiğimi bilen iyi biliyor. Size bir şey demedim.

Burada ne demek istediğini tam anlamadım. Biraz daha ayrıntılı yazabilir misin?
Dediğiniz şeyleri daha iyi anladım. Kendi haklı argümanınızı dinlerin yönünde olduğunu sandım bir anlık. Dediklerinize katılıyorum. Tanrının mantığını kavramak için dine gerek yok.
 
Bu konu kilitlenir ama hadi hayırlısı :)
Tamamen hatalı zorunluluklara inşa edilmiş bir argüman. Kolayca çöküyor. Allah'ın insanı imtihan etmesinin zorunlu olduğunu varsayarsınız kuracağınız argüman en fazla bu olur. Asıl önemli olan imtihanın geçtiği Dünya'yı değil, imtihanın ta kendisini sorgulamak.
Felsefe alanında bir iddia sahibi değilim. Yanlış düşünüyor olabilirim ama benim inancıma göre yanlış da olsa düşünmek hiç düşünmemekten iyidir. Yanlışlardan geçe geçe doğruyu bulacağız :) Ben sadece İslam dinine mensup biri olarak 'İslamiyet bu konuya ne diyor'un yorumunu yaptım. Hem imtihanın geçtiği evreni hem imtihanın kendisini sorgulama taraftarıyım ben.
Bunun dışında bilinçle ilgili yazdıklarınız hatalı çünkü sadece insanların bilinci varmış gibi söylemişsiniz.
Kendisinin ve yaşadığı dünyanın farkında olan insanla kendi kuyruğunu tehdit sanıp onu kovalamaya çalışan bir köpek aynı bilince mi sahiptir? Bir köpek ne yaptığının farkında olarak mı yapar, içgüdüsel olarak mı yapar?
Ek olarak "kötülük yapma ve kötülük yapmayı engelleme" konulu yazdıklarınız da hatalı çünkü özgür irade yoktur.
Benim bir silahım olsa, bu silahla birini vuramaz mıyım? Özgür irade yoksa ben nasıl bir insanı öldürmek ve öldürmemek arasında seçim yapabiliyorum?
 
Kendisinin ve yaşadığı dünyanın farkında olan insanla kendi kuyruğunu tehdit sanıp onu kovalamaya çalışan bir köpek aynı bilince mi sahiptir? Bir köpek ne yaptığının farkında olarak mı yapar, içgüdüsel olarak mı yapar?
Bilinç denilen şeyi çok abartıyorsunuz. Sesler, görüntüler, birtakım aksiyonlar bir araya geliyor ve "sizi" oluşturuyor. Buna da bilinç deniyor kabaca. Bilinç kesintisiz gözükse de geçmişi ve şimdiyi içeren bir yapı ve kesintilere uğruyor siz farkına varmadan. Bilinç, insanı insan yapan şey değildir ve dediklerime biraz kafa yorarsanız hayvanlarda da böyle bir yapı bulunması gerektiğini anlarsınız.

Farkındalık, içgüdü, bilinç vb. kavramların anlamını iyi bilmediğiniz ya da bu konuda sadece başkalarının dediklerini hafızanıza kaydettiğiniz için gelişigüzel kullanıyorsunuz bunları. Evet, hayvana göre daha yüksek bir farkındalığa sahip olabilirsiniz. Yani ne olmuş?
Benim bir silahım olsa, bu silahla birini vuramaz mıyım? Özgür irade yoksa ben nasıl bir insanı öldürmek ve öldürmemek arasında seçim yapabiliyorum?
Çok basit. İradeyi sadece bir şeyi seçmek ya da seçmemek olarak gördüğünüz için özgür irade var zannediyorsunuz. Ayrıca özgür irade olmadığında da insanın her seçimi de belli olabilir diye düşünüyorsunuz. Özgür irade tartışmaları hep determinizm, eylemlerin tahmin edilmesi, beynin bilmem neye bilmem kaç saniye önce tepki vermesi gibi şeyler ile aranmaya çalışıldığı için bir arpa boyu yol alamıyoruz.

Her nasıl bir kadının makyajlı hâliyle, makyakjız hâli bir değil, bu olaya da öyle bakacaksınız. Bir şeyi seçmek ya da seçmemek, kadının makyajıdır. Sizin makyajın ardındakine bakmanız gerek.

Bununla ilgili daha önce yazdığım bir mesajım vardı, aynen alıntılıyorum:
Özgür irade yoktur. Beyin, geçmiş tecrübelerini (hafızasını) yorumlayarak bir seçim yapar. Bu seçimler birike birike yeni bakış açıları kazandırır ve bu bakış açıları da geçmiş tecrübeleri yorumlama şeklini değiştirir. Böyle böyle insan sürekli bir değişim içerisindedir.

Özgür irade yok derken, seçim yapmakta özgürsünüz. Bir kukla olmanızdan bahsetmiyorum. Özgür olduğunu zanneden ama özgür olmanın yanından bile geçemeyecek kadar utanç verici sınırlı bir özgürlükle, arzularımızın peşinden koşan canlılarız biz.

İnsan ilk doğduğunda birtakım tecrübelere sahip olabilir. Bu muhtemelen içgüdü dediğimiz şey. Bundan sonrası doğduğumuz ortama, ailemize, birtakım genlerimizden gelen özelliklere (mesela tipimiz ya da bizim bir şeye olan yatkınlığımızı etkileyecek ölçüdeki genler) göre tecrübeler elde ederiz.

Bu işin zaten başı bize bağlı olmadığı için, sonrası hiç bağlı değildir! Eğer bu mesajımı okuduktan sonra özgür iradenin olmadığını düşünüyorsanız, bu da size bağlı değildir. Ben tarayıcımın geçmişine basıp, bir arama sonucu yanlışlıkla Technopat'a basmasam bu konuyu görmeyecektim.

Siz de bu mesajımı okumayacaktınız ve fikirlerinizde herhangi bir etkide bulunmayacaktım. Bu size bağlı değildi. Sizin kontrolünüzde değildi. Burada yazdığım şeyler, sizin fikirlerinizi kesinlikle etkileyecek. Ne tür bir etki yaratacağını tahmin edemezsiniz.

Fikirler beyin tarafından kabul edilmese bile saklanır. Bir süre sonra hiç beklemediğiniz kadar güçlü bir şekilde tezahür edebilir. Uygun koşullarda, uygun çıkarlarda, insana kabul ettiremeyeceğiniz hiçbir şey yoktur arkadaşlar. Bunu unutmayın.

Ayrıca şöyle bir şey daha var: Mesela diyebilirsiniz "Benim babam X dinine inanıyordu ve beni de X dinine inançlı olacak şekilde büyüttü ama ben büyüyünce X dinine inanmaktan vazgeçtim. Yani çevrem bana etki etmedi. Ben gene kendi yoluma baktım."

Arkadaşlar, eğer böyle düşünüyorsanız vahim bir hatanın içerisindesiniz ve bunun farkında bile değilsiniz. Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta, çevreden gelen tecrübelerin (ve telkinlerin) illa beklenen etkiyi yaratma zorunluluğu yoktur.

Muhtemelen baban seni o X dinine bağlı büyütürken ufak bir mimik yaptı ve bu da ileride beyninde patlayıp, seni dinden çıkardı. Belki de baban militan bir Ateist olsa, sen çeşitli olaylar sonucu gidip o X dinine inanacaktın :)

Yani bu çevreden gelen tecrübelerin insan üzerinde korkunç bir etkisi olduğu doğru, ama bu her zaman beklenen etkiyi yaratmaz. Ters etki yaratabilir, ahan elinizde patlar.

Bu din olayı elbette örnek ama en iyi böyle anlatılabilirdi.
 
Önce dinozorlar yaratılmadı. Zaten bütün canlıların kökeni 4 milyar önce yaratılmış tek hücreli bir canlıydı. Neden insan türünden önce dinozorlar evrimleşti olarak soruyorsanız bunun cevabı da eğer dinozorlar 65 milyon yıl önce yok olmasalardı bugün insan diye bir tür de olamazdı.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı