Kaderimiz belli ise neden yaşıyormuş gibi davranıyoruz?

Ben "tanrı insanın kaderini belirliyor." diye bir ifade kullanmadım. Aksine kaderimizi tanrıın belirlemediğini belirttim.
Siz kaderimizi tanrının belirlediğine nasıl ulaştınız?
Parantezin içindeki ifadeye okumadınız sanırım.
Ben
Ama böyle bir şeyi bilebiliyorsan önceden belirlenmiş olduğu için bilebilirsin. Önceden belirlenmeyen bir şeyi bilemezsin, sonsuz ihtimal olduğunu bilebilirsin yalnızca.

Örneğin bugün evden çıktığımda tercih edeceğim yol bile hayatımda büyük değişimlere sebep olabilir. Birinde gasp edilebilirim ve bu benim insanlara olan güvenimi azaltıp nispeten daha kötü / önyargılı birisi olmamı sağlar. Diğerinde ise sorunsuz bir şekilde ulaşımımı sağlarım.

Eğer iki ihtimali de biliyorsam tabii ki de zararsız olan yolu tercih ederim. Ama iki ihtimali ben bilmiyorsam ve yalnızca tanrı biliyorsa zararlı yoldan gittiğimde hayatımda doğacak olan sonuçlardan neden ben sorumlu olurum? İki ihtimali de ne tanrı ne de ben bilmiyorsam tanrı kavramının bir anlamı kalmıyor.
Katılıyorum.
 
Kaderimiz tam olarak belli değil dostum. İdare sahibi canlılarız. Eğer islam dini üzerinden gitmemi istersen şöyle diyeyim. İki farklı irademiz var. Külli ve cüzi irade. Örneğin; annenin babanın kim olduğunu, yaşadığın yeri ve zamanı sen seçemezsin. Bu külli iradedir. Ama hayatın boyunca önüne çıkan sonsuz seçim arasında seçimini yapmak senin tercihin ve iradene bağlıdır. Yaptığın seçimler sonucunda cezasını veya mükafatını verir. Tanrının senin seçimini ve seçiminden doğan sonucu bilemsi irade kavramına ters mi düşüyor? Hayır düşmüyor. Umarım açık olmuştur.
 
Dediğim gibi hipotezimi çürütmenizi bekliyorum.
Kaderimizin belli olup olmadığıyla ilgilenmiyorum. Ancak karşılaştığım her iyi şeyi olabildiğince lehime çevirmeye çalışıyorum her kötü şeyden ise uzak durmaya çalışıyorum. Çevremdeki insanlarla da bunu yapıp yapmadığına göre yargılayıp samimiyet kuruyorum.

Yaşıyormuş gibi davranmak bence yanlış bir şey. Kendine bir amaç edinmelisin. Zaten inancını yitiren insanların genellikle düştüğü ilk boşluk yaşama amacını bulamamanın verdiği boşluk oluyor. Bunu bulamadığın için yaşıyormuş gibi yapıyorsun.

Araman gereken şey bu. Tabiri caizse kaderi falan sallayıp kendine bir amaç edinmelisin. Kariyer yapmak, öğrenmek, sorgulamak, aile kurmak, düşünmek, inancını yaymak ve benzeri şeyler olabilir.
Kader bence kişinin çabasına bağlı. Evde oturup Netflix izlersen kaderin buna göre şekillenir. Ama hayallerin için çalışırsan yine buna göre şekillenir.
Katılıyorum. İnsan yaşantısı yazılanı yaşamaktan çok uzak. Yazılanı yaşıyorsak bile sonsuz ihtimalin yazıldığı bir şeyden bahsetmek zorundayız. Çünkü bugün çorbamıza attığımız tuzun miktarından tercih ettiğimiz yaşam tarzına kadar her şey geleceğimizi (kader demiyorum geleceğimiz diyorum) şekillendiriyor.

Yani kader varsa ve böyle değişebiliyorsa canlı bir olgu olmalıdır.
 
Eğer iki ihtimali de biliyorsam tabii ki de zararsız olan yolu tercih ederim. Ama iki ihtimali ben bilmiyorsam ve yalnızca tanrı biliyorsa zararlı yoldan gittiğimde hayatımda doğacak olan sonuçlardan neden ben sorumlu olurum? İki ihtimali de ne tanrı ne de ben bilmiyorsam tanrı kavramının bir anlamı kalmıyor.

Eğer bu dünyaya sınav için geldiysek bilmemen gerekir. Tercihlerinden ders ala ala ilerleyeceksin. Bu dünyanın olayı bu değil mi?

Parantezin içindeki ifadeye okumadınız sanırım.

Okudum "bana göre" yazmışsınız. Bende "tanrının insanların kaderini belirlediği" düşüncesine nasıl ulaştığınızı sordum.
 
Bir futbol maçı izlediniz. Sonrasında tekrarını izliyorsunuz. Futbolcu bir pozisyonda şut çekmek ve pas vermek arasında kalıyor. Tabii siz tekrarı izlediğiniz için şut çekeceğini biliyorsunuz ve şut çekiyor. Futbolcu tekrarda şut çektiği için değil o an şut çekmeye karar verdiği için tekrarda da şut çekiyor. Kader de seçimlerimizin bilinmesidir.
 
Kader ile yazgı, farklı kavramlardır. Yazgı, pagan inancından günümüze devşirilip "kader" ile denklenmiştir; lakin kader, ölçü manasındadır ve islami düşüncede yaratılış, insanın istemesi ve Allah'ın "Ol" diyerek onaylaması şeklinde süreklilik arzetmektedir ki insan "Allah isteseydi/dileseydi ben inananlardan olurdum" (Örnek, En'am 148/149) diyerek kendini temize çıkaramayacaktır.

Ayrıca kader konusunda İmam Maturidi der ki;

“Kaderin iki yönü vardır: Biri, bir şeyi; hayır-şer, güzel-çirkin, hikmet ve sefihlik şeklinde oluşturmanın ölçüsüdür. Bu, hikmeti gereği, Allah’ın her şeyi kendi özellikleriyle ve en uygun şekilde oluşturmasıdır. Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Biz, her şeyi bir kadere (ölçüye) göre yaratmışızdır” (Kamer 54/49).

İkincisi de her şeyin ölçüsünü, zamana ve mekâna göre hak ve batıl diye oluşturarak onun sevabını ve cezasını açıklamaktır."

Ölçü ve hüküm Allah'ındır ve insan da iradesinin karşılığını alacaktır.
 
Son düzenleme:
Okudum "bana göre" yazmışsınız. Bende "tanrının insanların kaderini belirlediği" düşüncesine nasıl ulaştığınızı sordum.
Bende onu tartışıyordum zaten.
Bir futbol maçı izlediniz. Sonrasında tekrarını izliyorsunuz. Futbolcu bir pozisyonda şut çekmek ve pas vermek arasında kalıyor. Tabii siz tekrarı izlediğiniz için şut çekeceğini biliyorsunuz ve şut çekiyor. Futbolcu tekrarda şut çektiği için değil o an şut çekmeye karar verdiği için tekrarda da şut çekiyor. Kader de seçimlerimizin bilinmesidir.
İyide hayatın tekrarı yok hocam hangi kanaldan izleyelim :)
 
Bu konuda uzun uzadiya konusmam isterim fakat riskli konular olduğu için imanida riske atmayalım durduk yere derim kendimce. 😅 en son konuyu kendi icimde aynı şu bulmaca örnegi gibi "Baslangıç belli, finish belli. Sen iradenle yolu seçer ve hayatı yasarsın. Dönemsel olarakta checkpointler ile tercihlerinin büyük suprizleri karsına cıkar." Diyip kapattım.
 

Dosya Ekleri

  • SmartSelectImage_2022-02-19-19-42-16.png
    SmartSelectImage_2022-02-19-19-42-16.png
    862,2 KB · Görüntüleme: 40

Geri
Yukarı