Hafızanın yalnız duyulardan gelen verilerle ve zaten hafızada olan verilerin birbiriyle etkileşime girmesiyle dolabileceğini düşünüyorum. Ve zekanın da farklı hallerde bilinç ve bilinçaltında bulunup farklı görevler üstlendiğini düşünüyorum. Bir duygu hissetmek için zekanın şart olmadığını düşünüyorum. Haliyle bu bakış açımla olay herkesin hafızasındaki verilerin beraberinde bilinç ve bilinçaltının farklılığı sebebiyle herkesin kendi hakikati ve kendi duygu mekanizmaları olmuş oluyor. Tek bir hakikatten bahsetmek mantıksız oluyor çünkü zaten bu bakış açımdan dolayı insanın düşünceleri doğuştan gelen bilinç ve bilinçaltı yapısıyla doğduğu çevrenin birbirlerini şekillendirmesinin ürününden ibaretken insan bilgi olarak çevresinin ötesine gene yalnız deneyimlediği çevreyle geçebilir. Örnek veriyorum. Kapı görürsün ve pembe bir duvar görürsün. Sonra hayatın boyunca hiç deneyimlemediğin pembe kapıyı hayal edersin. Deneyimlediğin çevrenin ötesine geçtin ama bunu gene çevreden deneyimlediğin verileri kombine ederek geçtin. Herkesin bilinç ve bilinçaltı doğuştan farklı parametrelere sahipken ve doğduğu çevreyle bilinç ve bilinçaltının birbirlerini sürekli şekillendirmesiyle sürekli herkesin kendi hakikati ve kendi duygu mekanizmaları söz konusu olduğundan "insanın nihai amacı mutlu olmaktır" vb. söylemlerle tutarlı bir genelleme yapılamaz. En fazla genellemeyi yapan kişi için pratik ama tutarsız genellemeler yapılabilir.