Kuran’da zariyat suresinin 47. ayetinin hiçbir yerinde “evren genişliyor” yazmadığı gibi evrenin genişlediği imasının çıkarılması dahi mümkün değildir. Ayet ve içindeki kelimelerin birebir çevirisi tam olarak şu:
ves semae beneynaha bi eydin ve inna le musiune: ve gök, onu güç ile biz inşa ettik ve kuşkusuz biz
musiyiz.
ves semae: “ve gök ve sema” demek.
Muhammed döneminde arapların bugünkü anlamıyla evren diye bir kelimeleri yoktu. Kainat arapçadır ancak kainat “kane” yani olmak kökünden gelir. Varolanların tümü demektir, evren demek değildir. Evren bugünkü anlamı ile “universe” yani içinde bizim galaksimiz olan samanyolu galaksisinin de bulunduğu görülebilen, bilinebilen yaklaşık 100 milyarlarca
galaksinin içinde bulunduğu alan anlamına 1923 yılında Edwin Hubble’ın teleskobu ile samanyolu galaksisinin dışını da görebildikten bile çok daha sonra kavuştu. Yani biz samanyolu galaksisi dışında galaksiler de olduğunu öğreneli daha 100 yıl bile olmadı.
Yedi kat sema diye bir şey de yok. Kuran yazıldığı dönemde ciddi bir bilimsel çaba içine girmiş evet ancak hiçbir ölçüm yapmadan girdiği bu çaba içinde bulunduğumuz yüzyılda tamamıyla çökmüş durumda. Kuranın kozmolojiye dair bütün öngörüleri yanlış çıktı. Dünyanın sınırsal anlamda bir sonu yok, önce dünya sonra evren yaratılmadı, güneş dünyanın sonunda bir balçığın içine batmıyor, dünya düz değil kıble diye bir yönün olması mümkün değildir. Bir tane bile tutturamadı.
beneynaha bi eydin : “Onu biz güç ile bina ettik” demek.
Burada “beneynaha” kelimesi içindeki “beneyna” kısmı ile bizim türkçede kullandığımız “bina” aynı kökten gelme “be, nun, ye”. Beneyna: biz bina/inşa ettik, sondaki “ha” ise “onu” anlamı ekliyor fiile.
Şimdi burada yine mantıksal bir sorun var. “Göğün bina edilmesi” tam olarak ne anlama geliyor? Gök bina edilmiş. Bizim bildiğimiz kadarı ile
Big Bang denilen olay en az 3–4 farklı yöntemle varlığı ispatlanmış bir şeydir. Mesela kozmik mikrodalga geri plan ışınımı bulundu, mesela helyum ve hidrojenin oranları üzerinden evrenin yaşı hesaplandı gibi. Şimdi kuran zaten gök derken bir andromeda galaksisini bu göğün içine katmıyor da hadi katıyor diyelim “göğü bina etmek” ne demek?Burada kullanılan ve yukarıda çekiminden ufak bir kısmını yazdığım “bina etmek” fiili “bir şeyin üzerine inşa etmek” anlamına gelir. Yoksa büyük patlama ile bir kaosun ortasından bir düzen çıkarmayı ifade etmiyor, buna dair en ufak bir ipucu da vermiyor. Arz dediği bizim üzerinde yaşadığımız somut varlık. Yer/arz burası, bu dünya ve bunun üzerine bir göğü, semayı bina ediyor adam. Oysa arzın yani dünyanın üzerine sema falan inşa edilmedi. Sema diye somut bir şey de yok. Bir uzay zamanın içindeyiz sadece. Ama kuranın bütününde “önceden bir dünya olduğu ve göklerin sonradan onun üzerine inşa edildiği” kabulü var. Mesela bakara suresi
29.ayette “önce yer sonra gök yaratıldı” demiyor mu?
ve inna le musiune: “kuşkusuz biz musiyiz” demek.
Bu ifadenin tam olarak neresi “evren genişliyor” anlamına geliyor acaba? Bir kere kuran evren diye bir şeyin varlığından habersiz. 7 Kat gök diye ilkel efsaneleri sayıyor. 7 Kat gök yok, uzay zaman var. Bükülebilen bir uzay var ve görülebilen uzayda gelecekte görülmesi muhtemel olanlarla birlikte 200 milyar galaksi var. 7 kat gök neresi tam olarak?
Bu da Ibni Abbas'ın çevirisi.
Daha fazla söylemek istediğin yalan varsa buyur bakalım.