Sorular sorgular ve insanın haddi

Andar Han

Megapat
Katılım
17 Aralık 2019
Mesajlar
8.115
Makaleler
3
Çözümler
54
Nedense sorgulama denilen her ne ise, anda kendinin dışındaki alanda gerçekleşmektedir. Ben ne yapıyorum? Benim payıma düşen görev nedir? Demekten aciz olanların sorguladığı ve kendini bilmeden vardıkları hükümler neticesinde karşıdakinde doğurdukları haksızlık illeti sebebi ile iyiye dair her şey kişiye has bir haldedir. Bu durum içinde şu sorular sorulsa mesela; had ya da sınır öğretilmedi ise sınırsızlıktan bahsedilebilir mi? Ya da sınırsızlıktan bahsediyor isek kendi hakkımızdan bahsedilebilir mi?
 
Nedense sorgulama denilen her ne ise, anda kendinin dışındaki alanda gerçekleşmektedir. Ben ne yapıyorum? Benim payıma düşen görev nedir? Demekten aciz olanların sorguladığı ve kendini bilmeden vardıkları hükümler neticesinde karşıdakinde doğurdukları haksızlık illeti sebebi ile iyiye dair her şey kişiye has bir haldedir. Bu durum içinde şu sorular sorulsa mesela; had ya da sınır öğretilmedi ise sınırsızlıktan bahsedilebilir mi? Ya da sınırsızlıktan bahsediyor isek kendi hakkımızdan bahsedilebilir mi?
Öncelikle kelimeleri kullanışınız ve cümle kurma kabileyetiniz çok iyi. Bol bol kitap okuyorsunuz herhalde. Gelelim konuya. Kimse kendisini sorgulamaz insanın yapısı böyle tâ ki yaptığı hareketlerin olumlu yada olumsuz (genellikle olumsuz olur) ben ne yaptığım, ben nasıl böyle bir şey yaparım edasından söylemlerde bulunur. Ve kendisini sorgular bazen saniyeler bazen aylar alır. Kimse sınırsız özgürlüğe yada hakka sahip değildir. Hep bir kısıtlama vardır. İlkokul hayat bilgisi hocamın şu sözü aklımda kalmış senin hakların başkasının haklarının başladığı yerde biter. Bu konuya çok fazla mesaj gelmeyecektir. Ben bile o kadar kitap okumama rağmen zar zor anladım. Belki de anlayamamışımdır.
 
Bana göre had ya da sınır denilen şeyleri, ilk doğduğumuzdan andan beri öğreniyoruz. Konuyu daha açmak istersem, burada had veya sınır dediğimiz şeyler bir değişken ibaret olmuş oluyor. Zamana, duruma ve her insanın birbirinden farklı olmasını sağlayan onlarca neden dolayı, bu kalıplar tam bir anlama kavuşmuş olmuyorlar. Sadece yüzeysel olarak, herkesin bildiği ama bir o kadar da bilmediği bir kelime oluyor.

Peki doğuştan beri had ve sınır gibi kavramlarla iç içe isek, sınırsızlık nedir peki? İnsanın bir şeyin sonunu bilememesi, o şeyin sınırsız olduğu anlamına mı gelir yoksa insanın bilgisizliğinden kaynaklı bir tanımlama mı olur?

Cevap, her ikisi de. Çünkü sınırsızlık dediğimiz şey, kendi hayal dünyamızda uydurduğumuz efsanevi bir kelime. Bilmediğimiz, adlandıramadığımız, korktuğumuz şeyleri, akıl dünyamıza sığdırmaya çalışırken, bize yardımcı olması dileğiyle kullandığımız bir kelime. Bir insan sınırsızlık ifadesinden bahsediyorsa, o kelimenin ne anlama geldiğini biliyordur zaten.

Sonuç olarak, had veya sınır dediğimiz şeyleri doğuştan itibaren öğreniyoruz. Sınırsızlık dediğimiz şey ise, insanın kendini kandırmasından öteye giden bir şey değildir.
 
Öncelikle kelimeleri kullanışınız ve cümle kurma kabileyetiniz çok iyi. Bol bol kitap okuyorsunuz herhalde.
Teşekkürler. Anlayabilmek için okumak gerekir değil mi? Ve her okuma başka bir kaynağa yönlendirir.
Kimse kendisini sorgulamaz insanın yapısı böyle tâ ki yaptığı hareketlerin olumlu yada olumsuz (genellikle olumsuz olur) ben ne yaptığım, ben nasıl böyle bir şey yaparım edasından söylemlerde bulunur. Ve kendisini sorgular bazen saniyeler bazen aylar alır.
Bu durumdaki kişinin kendini sorgulaması "ben bu işten nasıl zararlı çıktım?. Bu olay neden bana kâr getirmedi?" çerçevesinde kalır ise bu da hayatı anlamaktan çok, kendini kurtarma odaklı oluyor galiba.
İlkokul hayat bilgisi hocamın şu sözü aklımda kalmış senin hakların başkasının haklarının başladığı yerde biter.
Bu noktada Rousseau'nun işareti aklın bir köşesinde tutulmalı diye düşünüyorum. "İnsan için özgürlüğün, istediğini yapmaktan çok istemediğini yapmamak olduğuna her zaman inanmışımdır." der. Burada tabi ki mevzu üşengeçlik değildir. Pek çok durumda "yapmamak" kişiden sebep olan kötülükleri engelleyebilir.
 
İnsanoğluna ne kadar özgürlük tanınırsa o kadar azacaktır, bunun en büyük örneklerinden birisi ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü kulağa hoş gelir fakat diğer durumlar gibi bu durum da suistimal edilebilir ki ediliyor zaten. Amerika Birleşik Devletleri’nde bir adam YouTube platformunda canlı yayın açarak Donald Trump’ın annesine sövebiliyor, bu duruma bazıları “Ne kadar güzel, ifade özgürlüğü var.” diyebilir fakat durum pek de öyle değil. Kim olursa olsun, kim ne yapmış olursa olsun kimse hakareti kendine yediremez. Doğanın kanunun işte, hayvan psikolojisi. İfade özgürlüğü adı altında hakaret edilecekse eğer o zaman buna derhal sınırlama getirilmelidir. Sınırlama getirilince bu sefer de “Siz baskıcı mısınız, neden bize engel oluyorsunuz?” diyebiliyor bazı insanlar. Her düşünce ve fikre saygı gösterilmelidir, kesinlikle buna engel olunmamalıdır. Fakat ifade özgürlüğünü kullanarak da devlet büyüklerine sallamak, acizliktir. “Türkiye’de ifade özgürlüğü var mıdır?” sorusuna cevabımız tabii ki hayır olacaktır, eleştiri bile yapılamıyor. Sırf ekonomi ve terör örgütleri hakkında bilgi verdiği için tutuklanan gazeteciyi unutmadık, tanımadan etmeden “Vatan haini!” ithamlarında bulunanlar da var. Onların oyları neden ve nasıl etkili oluyor o da tartışılır.
 
İnsanın sorgulaması sadece kendisi dışındaki şeyler içindir. Asla kendini sorgulamaz. Çünkü yapımız gereği önce hatayı karşıda ararız veya bulmaya çalışırız. En basitinden bitmiş bir ilişkiden çıkınca direkt olarak "yeter artık çekemem onu, bu ne abi her gün ayrı bir trip" deriz:) Ama aradan biraz zaman geçtikten sonra "aslında orda ben de öyle dememeliydim/yapmamalıydım" düşüncesi akla gelmeye başlar. Çünkü mantık devreye girer:)
 
Uyarı! Bu konu 5 yıl önce açıldı.
Muhtemelen daha fazla tartışma gerekli değildir ki bu durumda yeni bir konu başlatmayı öneririz. Eğer yine de cevabınızın gerekli olduğunu düşünüyorsanız buna rağmen cevap verebilirsiniz.

Geri
Yukarı