Bana göre had ya da sınır denilen şeyleri, ilk doğduğumuzdan andan beri öğreniyoruz. Konuyu daha açmak istersem, burada had veya sınır dediğimiz şeyler bir değişken ibaret olmuş oluyor. Zamana, duruma ve her insanın birbirinden farklı olmasını sağlayan onlarca neden dolayı, bu kalıplar tam bir anlama kavuşmuş olmuyorlar. Sadece yüzeysel olarak, herkesin bildiği ama bir o kadar da bilmediği bir kelime oluyor.
Peki doğuştan beri had ve sınır gibi kavramlarla iç içe isek, sınırsızlık nedir peki? İnsanın bir şeyin sonunu bilememesi, o şeyin sınırsız olduğu anlamına mı gelir yoksa insanın bilgisizliğinden kaynaklı bir tanımlama mı olur?
Cevap, her ikisi de. Çünkü sınırsızlık dediğimiz şey, kendi hayal dünyamızda uydurduğumuz efsanevi bir kelime. Bilmediğimiz, adlandıramadığımız, korktuğumuz şeyleri, akıl dünyamıza sığdırmaya çalışırken, bize yardımcı olması dileğiyle kullandığımız bir kelime. Bir insan sınırsızlık ifadesinden bahsediyorsa, o kelimenin ne anlama geldiğini biliyordur zaten.
Sonuç olarak, had veya sınır dediğimiz şeyleri doğuştan itibaren öğreniyoruz. Sınırsızlık dediğimiz şey ise, insanın kendini kandırmasından öteye giden bir şey değildir.