Biz neden yaşıyoruz?

Yaşama amacımız nedir? Dünyaya bi' kere gelmiyor muyuz? Peki geliyorsak yaşadığımız süre boyunca yaptığımız her şey boşa gidecek. O zaman ne diye yaşıyoruz?
Bunu güzelce anlatabilecek birilerine ihtiyacım var. Cennet Cehenneme bağlamadan, dini bu konuya katmadan.
Saraylari izlemek icin
 
@eater, siz de insan denilen varlığın insan vücudu ile aynı şey demek olduğunu düşünen bir kişisiniz. Oysa insan denilen varlığın kişiliği yâni ruhu, aslında "düşünüyorum, öyleyse varım" düşüncesini üreten varlıktır, yâni "Ben" zamiridir. Her insanda bulunan "Ben" zamiri ise insan vücudu gibi maddesel bir varlık değildir. "Ben" zamiri, kişinin iç sesidir ve soyuttur. İnsan vücudunun nasıl meydana geldiği biyoloji bilimi ile açıklanmıştır ve bütün oluşum evreleri bilinir ama "Ben" zamirinin yâni kişinin, o vücutta nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı, yapısının ve kökeninin ne olduğu asla bilinemez çünkü soyut varlıktır. Evet kişilerin asıl varlıkları olan benlikleri yâni "Ben" diye ifade ettikleri şahsiyetleri vardır ama bu şahsiyetler yâni kişilikler aslında maddesel olmayıp madde ötesi soyut varlıklardır ve bu yüzden de izole edilip insan vücudu gibi bilimsel olarak incelenemezler. Demek ki, insan denilen varlığın iki bileşeni vardır: (1) maddesel olan insan vücudu ve (2) maddesel olmayan ve aslında onun yâni insan vücudunun kullanıcısı olan insan kişiliği yâni ruhu veya kısaca "Ben" zamiri.

Bilimsel yöntemlerle maddesel olan varlıklar ve enerji formunda olan varlıklar yâni Evrende bulunan fiziksel varlıklar gözlemlenebilir, ölçülebilir, incelenebilir ve bunların uydukları doğa yasaları yâni fizik, kimya, biyoloji yasaları teorilerle ortaya konabilir.

Oysa yukarıda belirtildiği gibi bilimsel yöntemlerle gözlemlenemeyen, ölçülemeyen, incelenemeyen soyut yâni metafizik varlıklar da vardır ve en şaşırtıcı olanlarından birisi de insanın ruhudur. Bilimin yâni bilimsel yöntemlerin cevap vermesi mümkün olmayan metafizik varlık alanı ile ilgili en mantıklı açıklama kaynağı ise sizin bu konuya katılmasını istemediğiniz son din olan İslam dinidir. Aradığınız cevapları o veriyor fakat bu konuya katılmasını istemediğiniz için burada noktalıyorum.

Fakat son olarak şunu ekleyebilirim : İnsanlar, biyolojik çoğalma sonucunda insan vücudu ile dünyaya gelerek, "Hayat" denilen bir oyuna âdeta zorunlu olarak başlatılmış oluyorlar. (Önce insan vücudu oluşuyor ondan sonra ise insan kişiliği oluşuyor ki, bu da aslında insan vücudu ile insan kişiliğinin aynı şeyler olmadığını gösteren bir kanıttır.) Hayat oyunundan çıkmak mümkün olmadığı gibi kazanmak da gerekiyor. Bu oyunu kazanmak için gerekli kuralların ne olduğunu ise yine İslam dini açıklıyor ama bu konuya katılmasını istemediğiniz için burada tekrar noktalıyorum.
 
@eater, siz de insan denilen varlığın insan vücudu ile aynı şey demek olduğunu düşünen bir kişisiniz. Oysa insan denilen varlığın kişiliği yâni ruhu, aslında "düşünüyorum, öyleyse varım" düşüncesini üreten varlıktır, yâni "ben" zamiridir. Her insanda bulunan "ben" zamiri ise insan vücudu gibi maddesel bir varlık değildir. "ben" zamiri, kişinin iç sesidir ve soyuttur. İnsan vücudunun nasıl meydana geldiği biyoloji bilimi ile açıklanmıştır ve bütün oluşum evreleri bilinir ama "ben" zamirinin yâni kişinin, o vücutta nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı, yapısının ve kökeninin ne olduğu asla bilinemez çünkü soyut varlıktır. Evet kişilerin asıl varlıkları olan benlikleri yâni "ben" diye ifade ettikleri şahsiyetleri vardır ama bu şahsiyetler yâni kişilikler aslında maddesel olmayıp madde ötesi soyut varlıklardır ve bu yüzden de izole edilip insan vücudu gibi bilimsel olarak incelenemezler. Demek ki, insan denilen varlığın iki bileşeni vardır: (1) maddesel olan insan vücudu ve (2) maddesel olmayan ve aslında onun yâni insan vücudunun kullanıcısı olan insan kişiliği yâni ruhu veya kısaca "ben" zamiri.

Bilimsel yöntemlerle maddesel olan varlıklar ve enerji formunda olan varlıklar yâni evrende bulunan fiziksel varlıklar gözlemlenebilir, ölçülebilir, incelenebilir ve bunların uydukları doğa yasaları yâni fizik, kimya, biyoloji yasaları teorilerle ortaya konabilir.

Oysa yukarıda belirtildiği gibi bilimsel yöntemlerle gözlemlenemeyen, ölçülemeyen, incelenemeyen soyut yâni metafizik varlıklar da vardır ve en şaşırtıcı olanlarından birisi de insanın ruhudur. Bilimin yâni bilimsel yöntemlerin cevap vermesi mümkün olmayan metafizik varlık alanı ile ilgili en mantıklı açıklama kaynağı ise sizin bu konuya katılmasını istemediğiniz son din olan İslam dinidir. Aradığınız cevapları o veriyor fakat bu konuya katılmasını istemediğiniz için burada noktalıyorum.

Fakat son olarak şunu ekleyebilirim: İnsanlar, biyolojik çoğalma sonucunda insan vücudu ile dünyaya gelerek, "hayat" denilen bir oyuna âdeta zorunlu olarak başlatılmış oluyorlar. (önce insan vücudu oluşuyor ondan sonra ise insan kişiliği oluşuyor ki, bu da aslında insan vücudu ile insan kişiliğinin aynı şeyler olmadığını gösteren bir kanıttır.) hayat oyunundan çıkmak mümkün olmadığı gibi kazanmak da gerekiyor. Bu oyunu kazanmak için gerekli kuralların ne olduğunu ise yine İslam dini açıklıyor ama bu konuya katılmasını istemediğiniz için burada tekrar noktalıyorum.

"Ben" dediğimiz olgunun tam olarak ne olduğu hakkında nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsunuz?
Çünkü dediğiniz gibi kökenini, ne zaman var olmaya başladığı veya ne zaman son bulduğunu bilmiyoruz dolayısıyla bu konuda kesin bir çıkarım yapamayız. Nasıl var olduğunu ve ne olduğunu bilemeyeceğimiz bu "ben" olgusunun da tam olarak ne kadar somut ve soyut olduğunu da bilemeyiz çünkü dediğiniz gibi madde ötesi bir oluşumdan bahsediyorsak, böyle bir şeyin var olduğunu bile bulamayız dolayısıyla hakkında fikir sahibi bile olamayız. "ben" olgusunun saf soyut bir olgu olduğunu nasıl varsayıyorsunuz? Dediğiniz gibi bildiğimiz her şeyden öte fizik ötesi bir varlık da olabilir, tamamiyle genetik ve çevre etkisiyle ölçüm yapabileceğimiz bir oluşum da olabilir. Dediğim gibi kesin bir sonuca varamayız çünkü bilmiyoruz, algılayamıyoruz.
Bundan birkaç yüzyıl önce radyasyon denen şeyin ne olduğunu bilmiyorduk bu radyasyon denen şeyin var olmadığı anlamına gelmiyor. Radyasyon her zaman vardı ama biz yeteri bilgi birikimine sahip değildik. Belki de bilinç dediğimiz şey de böyledir, ölçebileceğimiz, değiştirebileceğimiz bir olgudur sadece yeterince teknolojiye sahip değilizdir.
Hayat denen oyunu kazanmak gerekir derken tam olarak neyi kastediyorsunuz?
Hayat dediğiniz oyunu tam olarak hangi eşikten sonra kazanıp, kaybettiğinize karar verebilirsiniz? İster dünyaın öncü teknoloji devinin CEO'su ol istersen ıssız bir vadide yaşayan göçebe ol sonunda yine öleceksin. Öldükten sonra tam olarak ne olduğunu bilemeyeceğimiz için de kazanıp kazanılamayacak bir şeyin olup olmadığından bile emin olamayız çünkü kazanmamız için önce bir yarışın içinde olmalıyız peki bu yarış ne yarışı? İçinde yaşadığımız dünyayı inceledeğimizde hayatta kalma yarışından başka bir yarış gözükmüyor.
Bir şeyin ne olduğunu bilmediğimiz veya olup olmadığından emin olmadığımız şey hakkında neden ve nasıl kesin yorum yapabiliriz? Belirli bir bilgiye ve deneyime bağlı olmadığı sürece yaptığımz şey bir varsayımdan öteye gidebilir mi? Peki bu varsayım bir sebep midir yoksa bir bahane mi? Ayrıca bir insanın hayatını varsayımlar üzerine inşa etmesi ne kadar sağlıklı sonuçlar verir veya ne kadar fazla sağlıklı sonuç verir?
 
Hocam hani Allah'a kulluk için dünyaya geldik ya ben öyle biliyorum yani dinde eleştiriye kapalı diye biliyorum bu yüzden yoksa kişisel çok bir şey yok.
Benim bildiğim kapalı değil. Kapalı olsaydı bi' yandan da saçma olurdu. Herkes sorgusuz sualsiz müslüman olarak takılırdı. Beynimizin pek bir işlevi kalmazdı dine bağlı olsaydık.
 
Benim bildiğim kapalı değil. Kapalı olsaydı bi' yandan da saçma olurdu. Herkes sorgusuz sualsiz Müslüman olarak takılırdı. Beynimizin pek bir işlevi kalmazdı dine bağlı olsaydık.

Hocam sanırım öyle bir şey değil şey gibi hani neden namaz kılıyoruz? Ve ya neden şu günah gibi olabilir bu arada eleştiriye kapalı olduğunu da geçen felsefe dersinden öğrendim. Ben zaten eleştirmiyorum ama isterseniz gidip bir öğrenin imamdan falan.
 

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı