Biz neden yaşıyoruz?

@377660, beni fikir jimnastiği yapmak zorunda bırakan cevabınız için teşekkürler. Maalesef biraz farklı düşünüyorum:

İnsan türü kedi, köpek ve maymunların da dahil olduğu memeli canlılar sınıfındadır yâni yavrusunu anne sütü ile büyüten yüksek yapılı kara canlılarından sayılır. Fakat medeniyet kurduğu için onlardan tamamen ayrılır ve bu yüzden insan da bir hayvandır görüşünüz çok yüzeyseldir.

İnsan türündeki eşleşme eyleminin hayvanlardaki gibi tamamen içgüdüsel olduğu iddiası tartışmalıdır ve insan türünde bir erkek bireyin bir kadın bireyle eşleşmek istemesinin biyoloji-psikoloji ve sosyoloji tabanlı oldukça karmaşık bir alt yapısı vardır. Fakat insan bedenindeki görme-işitme-tat alma-koku alma-dokunma olarak bilinen 5 duyunun tamamen istemsiz yâni kendi kendine çalışması ama bunlardan tamamen farklı olarak, bana göre altıncı duyu olan cinsî duyunun sadece istemli olarak çalışması konuyu daha iyi anlamak için bir ipucu verebilir. Erkek bireyin cinsî istemini-güdüsünü veya dürtüsünü ortaya çıkaran düşünce ve kararın sebepleri ise ancak edinilmiş kültür ve bilgi ile açıklanabilir ve eşleşme eylemi kesinlikle bedenin hayatiyetini sürdürmesi için gerekli olan zorunlu bir fizyolojik ihtiyaç değildir. Evet, kanda dolaşan hormon denilen doğal kimyasal haberci görevi yapan bazı maddeler vardır ama bunların asıl görevleri, sadece cinsî organlarının düzgün çalışmasını sağlamaya yardımcı olmaktır, ama eşleşme eylemi düşüncesi ve kararı erkek bireyin kişiliği yâni bilinci tarafından oluşturulur. Dolayısıyla zihinsel bir sonuç olduğu için edinilmiş kültür ve bilgiye dayalıdır. Bu edinilmiş kültür ve bilgiye göre erkek bireyler, bir kadın bireyle eşleşme eyleminin duyumsal ve bilişsel olarak neredeyse hiç vazgeçilemeyecek derecede istendik bir cinsî haz verdiğini bilmektedirler ve birinci sebebleri bu olduğu için bu eylemi hep talep etmektedirler. Erkek bireyi ve kadın bireyi bir aile olarak yaşamaya muhtaç etmek için mükemmel bir gerekçe oluşturan bu mekanizmanın, hayvanlarda olduğu gibi bir içgüdü olduğunu söylemek mümkün müdür?

Öte yandan insan bedeninin çalışması yâni yaşaması için solunum-beslenme-sindirim-dolaşım-boşaltım-uyku gibi zorunlu fizyolojik ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Erkek bireyin istemi yâni talebi ile etkinleşen cinsî duyunun çalıştırılması işleminin, zorunlu bir fizyolojik ihtiyaç olmadığı açıktır. İsteğe bağlı etkinleştiğine göre ilgili talepten belirli sürelerle vazgeçmek, ancak çok çok az sayıda sağlıklı erkek birey için olabilse de, mümkündür. Bunun mümkün olabilmesi için erkek ve kadın kelimeleri ile ifade edilen cinsiyet kavramının kökenine ulaşmak ve anlamak gerekiyor. Ama bu, başka sıkıntılar getireceği için önerilmez.

İnsan türü, hayatta kalmaya çalışma gibi zor durumlarda da pekâlâ aklıyla hareket edebilir. Hayatta kalmak için aklını kullanmaya çalışır çünkü hayatta kalmak için hayvanlarda olduğu gibi doğuştan gelen bir içgüdüsü hiç olmamıştır ki! Eşleşme eylemi isteğe bağlı bir durum olduğu için ve bireyler için zorunlu bir fizyolojik ihtiyaç sayılmadığı için onun gerçekleşmemesi hayatta kalmaya çalışma örneğinde olduğu gibi zor bir durum belirtmez. Bununla birlikte türün devamının sağlanması, medeniyetin devamını sağlamak için gerekli olduğu için, beslenme-barınma-korunma gibi insanın üç temel ihtiyacına ilaveten dördüncü ihtiyaç olarak çoğalma ihtiyacı eklenmelidir. Çünkü çoğalma ihtiyacının karşılanması için eşleşme eyleminin gerçekleştirilmesinin, bireyler için zorunlu bir fizyolojik ihtiyaç sayılmasa bile, türün devamını sağlamak için zorunlu bir toplumsal ihtiyaç olduğu söylenebilir.

İnsan türünün devamını isteyen ve “aman türümüz yeryüzünden silinmesin aksi halde filanca başka bir canlı türü yerimizi alacak” diye endişe duyup üzülen ve kendini paralayan bir insan birey var mıdır acaba? İnsanların neredeyse tamamı için eşleşme eyleminin amacı, türümüzün devam etmesine katkıda bulunmak gibi sözde ulu bir gâye için değildir, sadece ve sadece edinilmiş kültür ve bilgi ile öğrenmiş oldukları duyumsal ve bilişsel kazanımı olabildiğince uzun süre elde edebilmektir. Bak fark ettiysen insan türünün amacının aslında kendini devam ettirebilmek olduğunu falan demiyorum. Özellikle bir erkek bireyin asıl amacının, sevdiği kadın bireyden cinsî olarak âzami sayıda ve âzami sürede faydalanmak olduğunu söylemek istiyorum.:) Saygılar.
 
İnsan türü kedi, köpek ve maymunların da dahil olduğu memeli canlılar sınıfındadır yâni yavrusunu anne sütü ile büyüten yüksek yapılı kara canlılarından sayılır. Fakat medeniyet kurduğu için onlardan tamamen ayrılır ve bu yüzden insan da bir hayvandır görüşünüz çok yüzeyseldir.
Bilimde insan-hayvan ayrımı yoktur. Ben bilimsel konuşuyorum.
hayvanlarda olduğu gibi bir içgüdü olduğunu söylemek mümkün müdür?
Evet, mümkündür. Bahsettikleriniz zekaya dayanıyor. Kuşlarda kanat var sende yok deyip ikiniz ile karşılaştırma yapsam aynı şey.
yâni talebi ile etkinleşen cinsî duyunun çalıştırılması
Siz olayı anlamamışsınız. Sizin "istekli cinsellik" dediğiniz olay hayvanlarda da var. Erkek bireyler her zaman çiftleşmez mesela. Hep dişi birey reddecek diye bir şey yok. Ha, insan zekasını cinsellik ile bağdaştırıyorsanız orası bambaşka bir konu.
İnsan türü, hayatta kalmaya çalışma gibi zor durumlarda da pekâlâ aklıyla hareket edebilir. Hayatta kalmak için aklını kullanmaya çalışır çünkü hayatta kalmak için hayvanlarda olduğu gibi doğuştan gelen bir içgüdüsü hiç olmamıştır ki
Hocam insan da bir zamanlar doğada yaşayan, çiğ et yiyip avlanan bir hayvandı ve o zamanki alışkanlıklar, içgüdüler (mesela hiç bilmediğimiz veya farklı bir yerde uyuyunca beynin yarısının açık kalması, ani düşme hissi) devam etmektedir.
"İnsanın hiç hayatta kalma içgüdüsü olmamıştır" çok ama çok yanlış bir cümle. Başka yerde kurmayın vallahi dalga geçerler. Günümüzde doğan her bireyin yaşama, hayatta kalma içgüdüsü vardır. Kendinizi zeka dışında hayvanlardan üstün görmeyin. Gerçi insan egoist bir canlı, bakın "insan" dedim, "hayvan" demedim.
İnsan türünün devamını isteyen ve “aman türümüz yeryüzünden silinmesin aksi halde filanca başka bir canlı türü yerimizi alacak” diye endişe duyup üzülen ve kendini paralayan bir insan birey var mıdır acaba?
Hocam siz tartışmayı baştan sona yanlış kavramışsınız. O kadar saçma cümleler var ki.. Bir yerden sonra sırf yazmak için yazmış gibi görünmüşsünüz. Ben "İnsanlar/Hayvanlar türünü devam ettirmek için yaşar" derken bundan bahsetmedim. İçgüdüsel olarak türünü devam ettirirler, her canlının amacı budur. Sizin dediğiniz gibi sadece zekamızı konuşturmak için gelseydik hayatta kalma içgüdülerimiz boşa gelişmiş olurdu. Saygılarımla...
 
@Fluie, 7. sayfadaki #65 numaralı mesajınıza 10. sayfadaki #91 numaralı mesajımla cevap vermiştim. Muhtemelen okumuşsunuzdur. Cevabımı yeterli bulup bulmadığınızı merek etmiştim. Eğer okumamışsanız okumanızı ve değerlendirmenizi rica etmek isterdim. Bu mümkün olabilirse çok sevinirim, saygılar.
@377660, tekrar merhaba. Faydalı ve öğretici cevabınız için teşekkürler. Daha kısa cevap veremediğim için üzgünüm, özürlerimi kabûl edin lütfen.

1- Yanlış anlamalar ve buna bağlı değerlendirmeler forumlarda beklenen durumlardır çünkü forum üyelerinin alıntı yaptığı diğer kaynaklar veya kendi eklediği bilgileri ifade etmek için kullandığı terminoloji kimi zaman buna yol açabilir. Mesela içgüdü kelimesinin belirttiği kavram için ortada bir kavram kargaşası olduğundan söz edilebilir çünkü canlı organizmaların hareket ve davranışlarını ortaya çıkartan sebepler üzerinde kesinleşmiş bir bilimsel uzlaşma değil hâlâ devam eden bir tartışma vardır. Örneğin şu 6 farklı kaynaktan yâni görüş sahibinden yapılan alıntıları okuyun:

“(1) İçgüdü Kavramı: Hayvanlar belirli durumlarda ve belirli uyaranlar karşısında son derece "klişeleşmiş" standard davranışlar gösterirler. Bu tür davranışlara içgüdüsel davranış adı verilir. Bu davranışlar doğuştan vardır, öğrenilmemişlerdir. İçinde güdü kelimesi yer almasına karşın gerçekte psikolojinin tarif ettiği anlamda içgüdüler (İngilizcesi: instinct) açlık, susuzluk veya cinsellik gibi biyolojik bir gereksinme sonucunda ortaya çıkmazlar. Bu nedenle aslında konu başlığında yer alan Cinsellik, Temel Bir "İçgüdü" yanlış kullanılmış bir ifadedir ve bu nedenle "içgüdü" kelimesi tırnak içine alınmıştır. Doğrusu Güdü olmalıdır. Psikoloji Bilimiyle uğraşan bilim adamları, insanların içgüdüleri konusunda birbirleriyle sürekli tartışma içindedirler.

(2) Dürtü ile içgüdü aynı şey mi?: İçgüdü ve dürtü kesinlike aynı şey değildir. İçgüdü türün bütün üyelerinde aynı olup doğuştan edinilmiştir. İçgüdü biyolojik olana, biyolojik işleyişe bir göndermedir. Dürtü ise beden ile kültür arasındadır.

(3) İçgüdü, türe göre davranışlarıdır ve türün tüm üyelerinde aynı şekilde görülür. İnsanda içgüdü yoktur.

(4) Güdü kelimesi, kullanım itibariyle daha çok psikoloji biliminde kullanılmaktadır. Canlı türlerinin istemli veya istemsiz olarak davranışlarda bulunmasına neden olan uyarıcı anlamına gelmektedir.

(5) Psikoloji biliminde herhangi bir şeyin eksikliğine ihtiyaç denir, bu eksikliği gidermek için bireyde dolayısıyla organizmada beliren yönlendirici güce ise dürtü denir.

(6) Fizyolojik Güdüler (İç dürtüler) :Açlık, susuzluk, cinsellik, annelik, enerji harcama, uyuma, dinlenme, organizmaya yaramayan maddeleri dışarı atma, sıcaktan, soğuktan, ağrı ve sızıdan uzaklaşma gibi fizyolojik gereksinmelerden kaynaklanan ve bunların giderilmesi için organizmayı belirli davranışlar yapmaya zorlayan güdülere denir. Fizyolojik güdüler, doğuştan var olan ya da olgunlaşmayla kazanılan öğrenilmemiş güdülerdir. Bazılarının fizyolojik temeli vardır, bazılarının yoktur. Açlık ve susuzluk, fizyolojik kökenli güdülerdir. Cinsel güdüler, analık güdüsü, hayvanlarda hormonlarla düzenlenirken, insanlarda hormonların önemi daha azdır. İnsan ve hayvanlarda duyusal uyarılma, faaliyette bulunma ve nesneleri kurcalama gibi güdüler de vardır.
İçgüdü Davranışları : Hayvanlara özgü olan, bir türün tüm bireylerinde görülen, öğrenilmemiş, evrimleşmeyen, bazen çevre etkisiyle biçim değiştirebilen, organizma tarafından amacı bilinmeyen davranışlara içgüdü davranışları denir. Örneğin, leyleklerin yazları serin, kışları sıcak ülkelere göçmesi, arıların altıgen petek yapmaları birer içgüdü davranışıdır. İçgüdüsel davranışların temel özellikleri şunlardır:
(a) İçgüdü davranışları doğuştandır. Öğrenilmiş değildir.
(b) İçgüdü davranışları türe bağlıdır. Bir türe mensup bütün bireyler aynı içgüdü davranışında bulunurlar. Örneğin, örümcekler ağ örerler, kuşlar türlerine göre öterler ve yuva yaparlar. Bunlar türe özgü davranışlardır. Hem içgüdü hem de iç dürtü (fizyolojik güdü) doğuştandır. Fakat, içgüdülerde canlının hareket biçimi ve düzeni önceden belirlenmiştir. Oysa iç dürtüler canlıların hareket biçimini önceden belirlemezler. Örneğin, havlama içgüdüsü, bütün köpeklerde aynıdır. Oysa susuzluk iç dürtüsü söz konusu olduğunda, bunun giderilmesine yönelik faaliyet tarzı, her bireyde farklılık gösterir.”

Bu alıntılar ve kendi bilgilerim ışığında insan türündeki eşleşme eylemi istemini ortaya çıkaran sebebin içgüdü ile değil, ancak edinilmiş kültür ve bilgiden kaynaklı bireysel karar ile açıklanabileceğini düşünmekteyim. Çünkü birey için bu istemin sonucunda çok istendik bir duyumsal ve bilişsel kazanım yâni cinsî haz gerçekleşmektedir. Ama bunun görülen asıl sonucu ise türün sürekliliğinin yâni biyolojik çoğalmanın güvence altına alınmasıdır.

Bu mekanizma, evrim teorisi savunucularına göre doğanın tercih ettiği işleyiştir, bana göre ise Yaratıcının tercih ettiği çok amaçlı bir toplum tasarımıdır. Bunu görebilen kişiler, insan türünde görülen eşleşme eylemi isteminin aslında seçmeli olduğunu ama bu doğal seçimi tercih etmemek için geçerli mantıklı bir sebebin de ortalarda görülmediğini anlayabilirler. Aslında varsayılan doğal tercihi seçmeyen insan bireyler tarih boyunca var olmuştur. Oysa hayvanlar için böyle aykırı bir tercih söz konusu olmamıştır. Bu da insan türü için cinsî içgüdü tezini geçersiz kılmaktadır. Elbette insan türünde adına cinsî içgüdü değil ama cinsî dürtü demenin daha yerinde olduğunu düşündüğüm yönlendirici gücün, özellikle sağlıklı erkek bireylerin tamamında ortaya çıkması bir gerçektir ve çok çok az sayıdaki sağlıklı erkek bireyin ise bunu herhangi bir ilaç veya benzer madde kullanarak değil, sadece kişisel karar ile bloke edebildiği bilinmektedir. Kişisel kararla bloke edilebilen bir dürtü veya güdünün içgüdü olarak sayılamayacağı, en azından insan türünün tamamı için geçerli bir davranış kalıbı olamayacağı sizce de açık değil midir? Halbuki hayvanlar için eğer bir manüpilasyon yapılmazsa doğal olarak bu mümkün değildir.

2- Uyardığınız için teşekkürler, lâkin insan türünde hayatta kalma içgüdüsü olarak belirttiğiniz olgunun, aslında beslenme-barınma-korunma olarak bilinen, insan türünün üç temel amacından korunma temel amacı olduğunu hatırladığımdan ve buna acaba içgüdü denilebilir mi diye düşündüğümden dolayı öyle bir cümle kurmuştum. İlkesel olarak içgüdü kavramının hayvanlara özgü olarak kullanılması gerektiğini düşündüğüm için insanlarda korunma içgüdüsünden değil dürtüsünden veya güdüsünden bahsedilebileceğini dolaylı olarak anlatmak istemiştim. Çünkü hayvanlar öğrenilmemiş olarak âdeta otomatik olarak bu amaca sahiptir ama insan türünde bu amaç ancak öğrenilmiş olarak yâni otomatikleşmiş olmadan kişisel düşünce ve karar ile anlaşılıp kabûl edilmiştir. En zavallı canlı birey olan, insan türünün yeni doğan bir yavrusunda sizce hayatta kalma içgüdüsü var mıdır? Tamamen muhtaç ve aciz zavallı bir bebeğin belli bir süre geçmeden kendi varlığının farkına varması ve bedeninin koruması gerektiğini öğrenmesi gerekmez mi? Öğrenilmiş bilgilere göre insan bireyin kendi bedenini koruması yâni hayatta kalmak için gerekenleri uygulaması, sizce içgüdü olarak tanımlanabilir mi?

3- Konuyu baştan sona yanlış kavramış olduğumu düşünmekte belki kendinize göre gerçekten de haklı sayılabilirsiniz.“Canlılar, türlerini devam ettirmek için yaşarlar. İçgüdüsel olarak türlerini devam ettirirler, her canlının amacı budur.” ifadeniz güzel bir ifadedir ama yorum zenginliğine sebep olabileceğini göz ardı etmeyin.

Kurgulu oyuncakların veya mekanizmaların tasarlandıkları amaca göre işlemeleri örneğinde olduğu gibi, canlıların da benzer bir döngüsel kurgu içinde olabilecekleri varsayımı, acaba gerçek hayatta geçerli olabilir mi? Eğer bu geçerli ise canlıların türlerini devam ettirmeleri, onların önceden tasarlanmış davranış kalıplarından birisi olur veya amaç gibi gözüken bu davranış kalıbının sonuçları aslında daha önceden tasarlanmış demektir. (Bana göre türlerin kendilerini devam ettirmek için gerekeni yapmaları, bir tür tasarlanmış yönlendirme ile tekrarlanıyor gibi görünüyor.) Eğer bu döngüsel kurgu varsayımı geçerli değilse, yâni canlıları şu anda zannettiğimiz gibi tamamen otonom kabûl edersek, o zaman hayvan türlerindeki içgüdünün değişmeden tekrarlanmasının sebepleri daha çok tartışma götürür diye düşünmekteyim. İnsan türü için de kısmen benzer düşünceler ifade edilebilir ama insan türün devam ettirilmesinin sebebinin içgüdüsel olduğu varsayımı da aynı şekilde daha çok tartışma götürür. Saygılar.
 
Son düzenleme:
İçgüdü, türe göre davranışlarıdır ve türün tüm üyelerinde aynı şekilde görülür. İnsanda içgüdü yoktur
İçgüdü vardır. Yukarıdaki örneklere bile baksanız anlarsınız. Yukarıda da demişim zaten "akıl ile içgüdü bambaşka bir konu" diye.

Diğer mesajlarınız da güdü falan anlatmışsınız. Ben mesajımda güdüden değil, içgüdüden bahsettim. İkisi farklı şeyler.
İçgüdü Davranışları : Hayvanlara özgü olan
İnsanın da hayvan olduğunu kaç defa söyleyeceğim?
Yaratıcının tercih ettiği
Konu Din falan değil. Bu mesajınızı, cümlenizi veya belirtmenizi gereksiz buluyorum.
Uyardığınız için teşekkürler, lâkin insan türünde hayatta kalma içgüdüsü olarak belirttiğiniz olgunun, aslında beslenme-barınma-korunma olarak bilinen, insan türünün üç temel amacından korunma temel amacı olduğunu hatırladığımdan ve buna acaba içgüdü denilebilir mi diye düşündüğümden dolayı öyle bir cümle kurmuştum. İlkesel olarak içgüdü kavramının hayvanlara özgü olarak kullanılması gerektiğini düşündüğüm için insanlarda korunma içgüdüsünden değil dürtüsünden veya güdüsünden bahsedilebileceğini dolaylı olarak anlatmak istemiştim. Çünkü hayvanlar öğrenilmemiş olarak âdeta otomatik olarak bu amaca sahiptir ama insan türünde bu amaç ancak öğrenilmiş olarak yâni otomatikleşmiş olmadan kişisel düşünce ve karar ile anlaşılıp kabûl edilmiştir. En zavallı canlı birey olan, insan türünün yeni doğan bir yavrusunda sizce hayatta kalma içgüdüsü var mıdır? Tamamen muhtaç ve aciz zavallı bir bebeğin belli bir süre geçmeden kendi varlığının farkına varması ve bedeninin koruması gerektiğini öğrenmesi gerekmez mi? Öğrenilmiş bilgilere göre insan bireyin kendi bedenini koruması yâni hayatta kalmak için gerekenleri uygulaması, sizce içgüdü olarak tanımlanabilir mi?
Hocam ben insanı hayvan olarak görüyorum, siz hayvandan ayrı. İkimiz zıt düşüncelerde yüzüyoruz. Benim anlattığım benim kabul ettiğim "İnsan Hayvandır" metodunu kabul edenler için mantıklı, sizin gibi düşünenler için akıl kurcalayıcı olur. İnsan olgunlaşma çağına gelsin, gelmesin içgüdüleri hep vardır. Sizin dedikleriniz akıl ve içgüdü. Benim dediğim hayvansal içgüdü. Mesela acıktığımız zaman (fazlasıyla) koku, ses duyumuz hassaslık kazanır ve beyin yemek arama, hayatta kalma moduna geçer. Kısacası fikir çakışması olduğu sürece birbirimizi anlayamayacağız.
Konuyu baştan sona yanlış kavramış olduğumu düşünmekte belki kendinize göre gerçekten de haklı sayılabilirsiniz.“Canlılar, türlerini devam ettirmek için yaşarlar. İçgüdüsel olarak türlerini devam ettirirler, her canlının amacı budur.” ifadeniz güzel bir ifadedir ama yorum zenginliğine sebep olabileceğini göz ardı etmeyin.
Evet, biraz eksik belirtme kullanmışım. Ancak tartışmada artık ne anlatmak istediğimi az çok anlamışsınızdır. Ona göre tartışmayı yürütelim :)
Kurgulu oyuncakların veya mekanizmaların tasarlandıkları amaca göre işlemeleri örneğinde olduğu gibi, canlıların da benzer bir döngüsel kurgu içinde olabilecekleri varsayımı, acaba gerçek hayatta geçerli olabilir mi? Eğer bu geçerli ise canlıların türlerini devam ettirmeleri, onların önceden tasarlanmış davranış kalıplarından birisi olur veya amaç gibi gözüken bu davranış kalıbının sonuçları aslında daha önceden tasarlanmış demektir. (Bana göre türlerin kendilerini devam ettirmek için gerekeni yapmaları, bir tür tasarlanmış yönlendirme ile tekrarlanıyor gibi görünüyor.) Eğer bu döngüsel kurgu varsayımı geçerli değilse, yâni canlıları şu anda zannettiğimiz gibi tamamen otonom kabûl edersek, o zaman hayvan türlerindeki içgüdünün değişmeden tekrarlanmasının sebepleri daha çok tartışma götürür diye düşünmekteyim. İnsan türü için de kısmen benzer düşünceler ifade edilebilir ama insan türün devam ettirilmesinin sebebinin içgüdüsel olduğu varsayımı da aynı şekilde daha çok tartışma götürür.
Çok değişken cevaplar verilebilir. Başka bir zaman bu konuyu tartışırız :)
Saygılar hocam.
 
İçgüdü vardır. Yukarıdaki örneklere bile baksanız anlarsınız. Yukarıda da demişim zaten "akıl ile içgüdü bambaşka bir konu" diye.

Diğer mesajlarınız da güdü falan anlatmışsınız. Ben mesajımda güdüden değil, içgüdüden bahsettim. İkisi farklı şeyler.

İnsanın da hayvan olduğunu kaç defa söyleyeceğim?

Konu Din falan değil. Bu mesajınızı, cümlenizi veya belirtmenizi gereksiz buluyorum.

Hocam ben insanı hayvan olarak görüyorum, siz hayvandan ayrı. İkimiz zıt düşüncelerde yüzüyoruz. Benim anlattığım benim kabul ettiğim "İnsan Hayvandır" metodunu kabul edenler için mantıklı, sizin gibi düşünenler için akıl kurcalayıcı olur. İnsan olgunlaşma çağına gelsin, gelmesin içgüdüleri hep vardır. Sizin dedikleriniz akıl ve içgüdü. Benim dediğim hayvansal içgüdü. Mesela acıktığımız zaman (fazlasıyla) koku, ses duyumuz hassaslık kazanır ve beyin yemek arama, hayatta kalma moduna geçer. Kısacası fikir çakışması olduğu sürece birbirimizi anlayamayacağız.

Evet, biraz eksik belirtme kullanmışım. Ancak tartışmada artık ne anlatmak istediğimi az çok anlamışsınızdır. Ona göre tartışmayı yürütelim :)

Çok değişken cevaplar verilebilir. Başka bir zaman bu konuyu tartışırız :)

Saygılar hocam.
Hocam ben de komik bi soru sorabilirmiyim?
 

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı