6 Şubat Depremleri ve Yaşadıklarım

Carven

Hectopat
Katılım
16 Mart 2020
Mesajlar
670
Çözümler
1
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Gaziantep'te yaşadığımdan dolayı 6 şubat depremini en net hisseden insanlardan biriyim. İlk depremin merkez üssü ile evimin arası 80 veya 90 km arasındaydı. Deprem fobisi olan biriyim ve bu konuya aşırı kafamı takıyordum önceden. Şimdi de takıyorum. Yaşadığım yerin defalarca deprem riskini araştırdım, yazılanları okudum. Lakin hiçbir zaman bu kadar büyük ve yıkıcı etki de deprem üretebileceğini hiç düşünmedim. 6 Şubat'tan önce en ufak hissettiğim 2 saniyelik küçük depremlerde dahi o gün uyuyamazdım. 6 şubat depremini yaşadıktan sonra ayaktayken veya oturuyorken her an sallanıyormuş gibi hissediyorum. Depremin ilk gününden beri akşamları gözüme uyku girmiyor. Güneş doğduğu zaman ortalama 4 veya 5 saat arası uyuyorum. Kafamı dağıtmayı deniyorum ama bir şekilde 24 saatin en azından 5 saati aklımın içinde sorular dönüyor depremle alakalı. Belirsizliğin insanları korkuttuğuna inanan biriyim. Bu yüzden aklıma takılan birkaç soruyu cevabını bilenler veya fikir belirtmek isteyenler olur diye açıyorum bu konuyu. Buradaki amacım bilgisizliğimin doğurduğu belirsizliği ortadan kaldırarak bir nebze de olsa deprem korkumu bastırmak. Ayrıca içimi de dökmek isterim.

Depremin ilk gününden beri neredeyse her hocayı dinledim ve haberleri okudum. Profesörlerin büyük bir çoğunluğu depremin olduğu yerde büyük bir deprem üretecek enerji kalmadığını söylüyor. Doğu Anadolu fay hattı, Kuzey Anadolu fay hattına nazaran daha uzun sürede enerji biriktiren bir fay hattıymış. Kısaca aynı bölge de tekrardan yıkıcı deprem olma olasılığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir bilim sayfası takip ediyorum. Sayfa, çevrede bu depremden etkilenen faylarda enerjinin sönümlenmeye başladığını söylüyor. Bu konu hakkında bir bilginiz, duyumunuz var mı? Türkiye'de bu tarz yıkıcı bir deprem üretecek nereler var? Artçılar ne zamana kadar devam edebilir? Kahramanmaraş depremini çevre illerden nereler hissetti? Yakın illerden bahsetmiyorum, onların hissetmeme gibi bir olasılığı yok. Ankara, Afyonkarahisar gibi iller hissetti mi? Son olarak bu sallanma hissi ne zaman geçer veya nasıl geçer? Çünkü her an irkiliyorum.

Burası işin soru tarafıydı, biraz içimi dökmek isterim. Öncellikle belirtmek isterim ki biraz uzun yazacağım.

Gerçek hayatımda insanlara kendimi anlatamıyorum ve anlatacak pek bir yakınım da yok ailem dışında. O yüzden yazmak iyi geliyor.

Depreme uykuda yakalandığım için ilk başlarda anlamamıştım ne olduğunu. Kitaplıktan kitaplar düştüğü zaman avizeye bakınca anladım deprem olduğunu. Depremin bitmesini bekledik ve biter bitmez vanaları kapatıp aşağıya indik. İnsanlar can havli ile terlikle, ayakkabısız bir şekilde ve atletle inmişlerdi. Çoğu insan ağlıyordu olayın psikolojik baskısından dolayı. Ben hala yaşadığımız felaketin büyüklüğünü kavrayamadığımdan, tek derdim bir an önce binalardan uzaklaşıp sakin bir yere götürmekti arabayı. Ailem geldi ve binalardan uzaklaştık. Deprem olduğu andan itibaren kar ve yağmur başlamıştı. O an insanlar, ulaşabildikleri yakınlarını aramaya çalışıyorlardı. Depremin ilk dakikasından itibaren trafik kilitlenmişti. Sabaha kadar araçta olanları sosyal medya üzerinden takip ediyorduk. Sosyal medyada göçük altındaki insanların yardım Tweetlerini görünce olayın farkına varabilmiştim. İlk ay çok büyük artçılar oldu ve bu yüzden evlere girmedik. Tek katlı evlerde veya çadırlarda kaldı insanlar. O an ki çaresizliğimi hiçbir zaman unutmayacağımın farkına varıyorum zaman geçtikçe. Polis veya asker değilim. Hayatım boyunca hiçbir zaman bir çatışmanın ortasında da kalmadım. Kısacası hiçbir zaman ölümle yakın olmadım. Erken yaşta öleceğimi hiç düşünmedim ama o gün avizeye bakarken hissettiğim tek şey çaresizlik ve ölüm korkusuydu. Hiç bu kadar uzun süreceğini düşünmedim bir depremin. İlk 10 saniye durmasını bekledim ama devam ettikçe artık evin buna dayanamayacağını ve çökeceği fikri aklımın her yerine ulaşmıştı. Bu esnada insanın aklına hep ailesi geliyor. Hiç inanmazdım ama ilk defa hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Hayallerim, anılarım, sevdiklerim hepsi. İnsanlar depremde göçük altında kalmayan insanların kurtulduğunu sanıyor ama göçük altında kalan insanlar kadar onlarda yaşam mücadelesi veriyormuş, o zaman anladım.

Biraz deprem gününü anlatmak isterim.

Depremden kurtulan insanlar havanın çok soğuk olması nedeniyle donma tehlikesi ile karşı karşıya geldiler. Hatta enkaz altındaki insanların çoğu da deprem sırasında hayatta kalmasına rağmen soğuk yüzünden hayatını kaybetti. İnsanlar çocuklu kadınlara arabalarını açtılar, bebekler ve çocuklar soğuktan donmasın diye. Arabalara sığmayanlarda mecburen dışarıda sabahı bekledi. Ben ilk defa hükümetin acizliğini o an fark ettim. İnsanlar ilk bir hafta doğru düzgün yiyecek yemek, içecek su bulamadılar. Bebeklere verilecek mama arayan insanlarla doluydu etraf. Devlet doğru düzgün hiçbir yere ulaşamamıştı depremin üstünden saatler geçmesine rağmen. Herkes, Devlet yetkililerinin çıkıp bir açıklama yapmasını bekliyordu. Çünkü dediğim gibi insanları bence belirsizlik korkutuyor. Bu konuda siyaset yapacak biri değilim ki bu konu siyaset üstü. İnsan canı söz konusu. Lakin bu felaketi yaşamış biri olarak hükümete aşırı kızgınım. Deprem bölgesinde en büyük yardımı halk birbirine yaptı. Hükümet doğru düzgün hiçbir yere ulaşamamıştı ilk günlerde. Çorap satan bir amca vardı, depremin ilk günü arabaları dolaşıp, sattığı çorapları insanlara bedava veriyordu. Yine hakeza battaniye dağıtan oldu. Bahsettiğim gibi insanlar, tanımadığı kadınlara, çocuklara ve yaşlılara arabalarını açtılar. Yani hükümetin yapamadığını halk birbirine yaptı. Çıkarabildiklerini enkazdan kendi imkanları ile çıkarttılar.

Unutmanızı istemem.

Bu tarz felaketler her zaman dönemin hükümeti tarafından milat seçilir. Gölcük depremi de milattı ama hiçbir şey yapılmadı. Hatta üstüne imar affı denilen ucube yasayı da kabul ettiler. Bununda son olmayacağına adım kadar eminim ama hani bir umut belki bu sefer son olur. Oy kullanacağız ve bu hayatımızın ileriye dönük 5 yılını hata daha fazlasını etkileyecek. Bu yüzden bu yaşadıklarımızı unutmadan oy vereceğiniz partiyi seçmenizi istiyorum. Bugün bunları Güneydoğu halkı yaşadı ama yarın Bingöl ve çevresi, ertesi gün Marmara'daki illerde yaşayanlar yaşayacak. Oy verirken bunlar hep aklınızda bulunsun. Doğal afetlerin şakası olmuyor. Deprem bir gerçek ve kimse bununla ilgili önlem almıyor.

Şimdiden fikir belirten veya okuyan herkese teşekkür ederim. Zaman geçiyor ve kimseyi beklemiyor. Bu yüzden sevdiklerinize sevdiğinizi söylemek için geç kalmayın. İyi geceler ve iyi forumlar.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Deprem yıkmaz ahlaksızlık yıkar, denetimsizlik yıkar... Maalesef ülkemiz bir deprem ülkesi ve gördüğümüz gibi hiçbir yerde yapı denetim, kentsel dönüşüm falan yok. Ben de gece vakti yaklaşık 6.1 şiddetinde (Düzce) depremini yaşadım. Kdz. Ereğli'de oturuyorum ve o günkü deprem beni çok etkiledi. Yatarken sanki artçı deprem oluyor gibi hissediyordum... Bu arada çok geçmiş olsun umarım iyisinizdir.
 
Deprem yıkmaz ahlaksızlık yıkar, denetimsizlik yıkar... Maalesef ülkemiz bir deprem ülkesi ve gördüğümüz gibi hiçbir yerde yapı denetim, kentsel dönüşüm falan yok. Ben de gece vakti yaklaşık 6.1 şiddetinde (Düzce) depremini yaşadım. Kdz. Ereğli'de oturuyorum ve o günkü deprem beni çok etkiledi. Yatarken sanki artçı deprem oluyor gibi hissediyordum... Bu arada çok geçmiş olsun umarım iyisinizdir.
Kdz. Ereğlide okuyorum aynı şekil hem maraş depremi hem de düzce depremine gece 4 sularında yakalanmıştık, cümlemize geçmiş olsun.
 
Hocam ben de Malatya'da yakalandım. Bayramdan sonra döneceğiz biz Malatya'ya okullar açılacağı ve hem annem hem babam öğretmen olduğu için. Belki diğer illerde de olmuştur bilmiyorum ama Malatya'da deprem günü kar yağıyordu kar tatiliydi zaten o gün ama gün içinde yağmura dönüştü o yüzden berbattı her yer Malatya'da da.
 
Hocam ben de Malatya'da yakalandım. Bayramdan sonra döneceğiz biz Malatya'ya okullar açılacağı ve hem annem hem babam öğretmen olduğu için. Belki diğer illerde de olmuştur bilmiyorum ama Malatya'da deprem günü kar yağıyordu kar tatiliydi zaten o gün ama gün içinde yağmura dönüştü o yüzden berbattı her yer Malatya'da da.
Gaziantep'te de okullara kar yüzünden ara verilmişti. Arabada yatarken ayağımda iki çorap ve ayakkabı olmasına rağmen ayağım soğuktan uyuşuyordu. Isınacak doğru düzgün elektrik ve ısıtıcı olmadığından odun veya ne bulursak yakıyorduk. Bu da üstümüzü kirletiyordu ve hijyen konusunu aşırı riske atıyordu. Şansımıza herhangi bir hastalık kapmadan atlattık ilk bir ayı.
 
Geçmiş olsun. Allah yardım eder inşAllah. Ben de 24 Ocak depremini merkez üssü Elazığ'da yaşamış biri olarak senin şu anki yaşadığın korkuyu çok iyi anlayabiliyorum. Şunu bilmeni isterim ki deprem korkusu gelip geçici bir duygu. Bizim ev ağır hasar görmüştü.

Taşınma sürecinde ben annemgilin yanında değildim. Tunceli'de dedemgilin yanındaydım. Ona rağmen artçılar devam ediyordu ve hissediyordum. Yaklaşık 6 ay artçılar küçüklü büyüklü sürer.

Ben de senin gibi yatamıyordum. Babaanneme sürekli bana doğru dönmesini rica ediyordum. Hatta kiraya çıktığımız evde de ablama sürekli bana dön diyordum. Babaannem de "Sana dönsem depremi mi elimle tutacağım?" diyordu. 🙂

Bu süreç gelip geçici. Önemli olan kafa dağıtacak, insanı meşgul edecek işlerde bulunmak. Hayatımız tüm bu olanlara rağmen devam ediyor. Biz de tüm bu olanlardan dersimizi çıkarıp, gelecekteki depremler için önlemimizi alacağız.

Tekrardan geçmiş olsun. 🙏
 
Gaziantep'te yaşadığımdan dolayı 6 şubat depremini en net hisseden insanlardan biriyim. İlk depremin merkez üssü ile evimin arası 80 veya 90 km arasındaydı. Deprem fobisi olan biriyim ve bu konuya aşırı kafamı takıyordum önceden. Şimdi de takıyorum. Yaşadığım yerin defalarca deprem riskini araştırdım, yazılanları okudum. Lakin hiçbir zaman bu kadar büyük ve yıkıcı etki de deprem üretebileceğini hiç düşünmedim. 6 Şubat'tan önce en ufak hissettiğim 2 saniyelik küçük depremlerde dahi o gün uyuyamazdım. 6 şubat depremini yaşadıktan sonra ayaktayken veya oturuyorken her an sallanıyormuş gibi hissediyorum. Depremin ilk gününden beri akşamları gözüme uyku girmiyor. Güneş doğduğu zaman ortalama 4 veya 5 saat arası uyuyorum. Kafamı dağıtmayı deniyorum ama bir şekilde 24 saatin en azından 5 saati aklımın içinde sorular dönüyor depremle alakalı. Belirsizliğin insanları korkuttuğuna inanan biriyim. Bu yüzden aklıma takılan birkaç soruyu cevabını bilenler veya fikir belirtmek isteyenler olur diye açıyorum bu konuyu. Buradaki amacım bilgisizliğimin doğurduğu belirsizliği ortadan kaldırarak bir nebze de olsa deprem korkumu bastırmak. Ayrıca içimi de dökmek isterim.

Depremin ilk gününden beri neredeyse her hocayı dinledim ve haberleri okudum. Profesörlerin büyük bir çoğunluğu depremin olduğu yerde büyük bir deprem üretecek enerji kalmadığını söylüyor. Doğu Anadolu fay hattı, Kuzey Anadolu fay hattına nazaran daha uzun sürede enerji biriktiren bir fay hattıymış. Kısaca aynı bölge de tekrardan yıkıcı deprem olma olasılığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir bilim sayfası takip ediyorum. Sayfa, çevrede bu depremden etkilenen faylarda enerjinin sönümlenmeye başladığını söylüyor. Bu konu hakkında bir bilginiz, duyumunuz var mı? Türkiye'de bu tarz yıkıcı bir deprem üretecek nereler var? Artçılar ne zamana kadar devam edebilir? Kahramanmaraş depremini çevre illerden nereler hissetti? Yakın illerden bahsetmiyorum, onların hissetmeme gibi bir olasılığı yok. Ankara, Afyonkarahisar gibi iller hissetti mi? Son olarak bu sallanma hissi ne zaman geçer veya nasıl geçer? Çünkü her an irkiliyorum.

Burası işin soru tarafıydı, biraz içimi dökmek isterim. Öncellikle belirtmek isterim ki biraz uzun yazacağım.

Gerçek hayatımda insanlara kendimi anlatamıyorum ve anlatacak pek bir yakınım da yok ailem dışında. O yüzden yazmak iyi geliyor.

Depreme uykuda yakalandığım için ilk başlarda anlamamıştım ne olduğunu. Kitaplıktan kitaplar düştüğü zaman avizeye bakınca anladım deprem olduğunu. Depremin bitmesini bekledik ve biter bitmez vanaları kapatıp aşağıya indik. İnsanlar can havli ile terlikle, ayakkabısız bir şekilde ve atletle inmişlerdi. Çoğu insan ağlıyordu olayın psikolojik baskısından dolayı. Ben hala yaşadığımız felaketin büyüklüğünü kavrayamadığımdan, tek derdim bir an önce binalardan uzaklaşıp sakin bir yere götürmekti arabayı. Ailem geldi ve binalardan uzaklaştık. Deprem olduğu andan itibaren kar ve yağmur başlamıştı. O an insanlar, ulaşabildikleri yakınlarını aramaya çalışıyorlardı. Depremin ilk dakikasından itibaren trafik kilitlenmişti. Sabaha kadar araçta olanları sosyal medya üzerinden takip ediyorduk. Sosyal medyada göçük altındaki insanların yardım Tweetlerini görünce olayın farkına varabilmiştim. İlk ay çok büyük artçılar oldu ve bu yüzden evlere girmedik. Tek katlı evlerde veya çadırlarda kaldı insanlar. O an ki çaresizliğimi hiçbir zaman unutmayacağımın farkına varıyorum zaman geçtikçe. Polis veya asker değilim. Hayatım boyunca hiçbir zaman bir çatışmanın ortasında da kalmadım. Kısacası hiçbir zaman ölümle yakın olmadım. Erken yaşta öleceğimi hiç düşünmedim ama o gün avizeye bakarken hissettiğim tek şey çaresizlik ve ölüm korkusuydu. Hiç bu kadar uzun süreceğini düşünmedim bir depremin. İlk 10 saniye durmasını bekledim ama devam ettikçe artık evin buna dayanamayacağını ve çökeceği fikri aklımın her yerine ulaşmıştı. Bu esnada insanın aklına hep ailesi geliyor. Hiç inanmazdım ama ilk defa hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Hayallerim, anılarım, sevdiklerim hepsi. İnsanlar depremde göçük altında kalmayan insanların kurtulduğunu sanıyor ama göçük altında kalan insanlar kadar onlarda yaşam mücadelesi veriyormuş, o zaman anladım.

Biraz deprem gününü anlatmak isterim.

Depremden kurtulan insanlar havanın çok soğuk olması nedeniyle donma tehlikesi ile karşı karşıya geldiler. Hatta enkaz altındaki insanların çoğu da deprem sırasında hayatta kalmasına rağmen soğuk yüzünden hayatını kaybetti. İnsanlar çocuklu kadınlara arabalarını açtılar, bebekler ve çocuklar soğuktan donmasın diye. Arabalara sığmayanlarda mecburen dışarıda sabahı bekledi. Ben ilk defa hükümetin acizliğini o an fark ettim. İnsanlar ilk bir hafta doğru düzgün yiyecek yemek, içecek su bulamadılar. Bebeklere verilecek mama arayan insanlarla doluydu etraf. Devlet doğru düzgün hiçbir yere ulaşamamıştı depremin üstünden saatler geçmesine rağmen. Herkes, Devlet yetkililerinin çıkıp bir açıklama yapmasını bekliyordu. Çünkü dediğim gibi insanları bence belirsizlik korkutuyor. Bu konuda siyaset yapacak biri değilim ki bu konu siyaset üstü. İnsan canı söz konusu. Lakin bu felaketi yaşamış biri olarak hükümete aşırı kızgınım. Deprem bölgesinde en büyük yardımı halk birbirine yaptı. Hükümet doğru düzgün hiçbir yere ulaşamamıştı ilk günlerde. Çorap satan bir amca vardı, depremin ilk günü arabaları dolaşıp, sattığı çorapları insanlara bedava veriyordu. Yine hakeza battaniye dağıtan oldu. Bahsettiğim gibi insanlar, tanımadığı kadınlara, çocuklara ve yaşlılara arabalarını açtılar. Yani hükümetin yapamadığını halk birbirine yaptı. Çıkarabildiklerini enkazdan kendi imkanları ile çıkarttılar.

Unutmanızı istemem.

Bu tarz felaketler her zaman dönemin hükümeti tarafından milat seçilir. Gölcük depremi de milattı ama hiçbir şey yapılmadı. Hatta üstüne imar affı denilen ucube yasayı da kabul ettiler. Bununda son olmayacağına adım kadar eminim ama hani bir umut belki bu sefer son olur. Oy kullanacağız ve bu hayatımızın ileriye dönük 5 yılını hata daha fazlasını etkileyecek. Bu yüzden bu yaşadıklarımızı unutmadan oy vereceğiniz partiyi seçmenizi istiyorum. Bugün bunları Güneydoğu halkı yaşadı ama yarın Bingöl ve çevresi, ertesi gün Marmara'daki illerde yaşayanlar yaşayacak. Oy verirken bunlar hep aklınızda bulunsun. Doğal afetlerin şakası olmuyor. Deprem bir gerçek ve kimse bununla ilgili önlem almıyor.

Şimdiden fikir belirten veya okuyan herkese teşekkür ederim. Zaman geçiyor ve kimseyi beklemiyor. Bu yüzden sevdiklerinize sevdiğinizi söylemek için geç kalmayın. İyi geceler ve iyi forumlar.
İnanın sizinle aynı kaderim var maalesef. Gaziantep Şahinbey'de oturuyorum. Oturduğum mahallede herhangi bir yıkım yok ama evlerin %50'si orta hasarlı. İnanın aklıma hiç bir şekilde bu kadar yıkıcı bir deprem olacağı gelmez ve gelemezdi. Güvenerek oturuyordum.

Depremin ilk anında kalktım. Evimiz 11. Katta. Dolapların kapakları açılıp duruyordu. O ses ve o çıkan enerji açığı dahil her şeyi gördüm. Tam deprem bitti dediğim anda tekrardan vuruyor ne yapacağımı şaştım. O anlık telaş ile en olmayacak şeyi yaptım. Masanın altına girdim. Ama ev yıkılmadı. Şanslı olduğum nadir günlerden biri. Aşağı indik. Her yer ana baba günü. Evimizin önündeki parkta kaldık. Ama dışarısı felaket soğuk. Özel hastaneye girdik içerisi tıklım tıklım. Bir yanda soğuktan hasta olanlar, kalbinden rahatsızlananlar, telaştan herkesi aramaya çalışan kişiler. Evimiz nasıl durumda diye meraktan ölen kişiler. Herkes vardı. Hastane deprem olacak diye bizi çıkardı. Şerefsizler o havanın soğuğunda bizi donmaya terk ettiler. Siteye geri geçtik. Sitenin girişinde ateş yaktık. Saat 8 olunca petrole gideyim ufak atıştırmalıklar alayım dedim kapının önüne kadar kuyruk var. Akrabalarımız bize sahip çıktı. Arabaya binip Büyükşahinbey (Körkün) bir müstakil eve geldik. Depremin ilk 4-5 gününü orada geçirdik. Evde 35 kişi kalıyorduk. Evin yükünü hafifletmek için 60. Yıl'da bir eve geçtik. Orada 7-8 gün kaldıktan sonra eninde sonunda eve geçtik. Evin hasarı çok büyük değil zaten 19 Şubat günü az hasarlı çıktı. Ama solumuz ve önümüzdeki evler orta hasarlı. Şöyle bir video bırakıp bitirmek istiyorum.

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı