Liberalizm nedir?

Şu konu altında, demagojiye bulaşan ya da emojileri gereksiz yere kullanan kişilerin; liberalliğin, kendi içindeki paradoksa cevabi nedir? Merak ediyorum. Konunun özünde, "birey, toplumdan ve toplumu oluşturan halklardan üstündür" diyen bir ideolojide, toplumu meydana getiren bireylerin arasında bir üstünlük ya da sınıf sistemi oluşması doğaldır. Bu durumda, özgürlük dediğin de üstün olan bireyin sınırına tabii olmayacak mıdır? Acaba aranan, üstünlüğün korunması kaygısı mıdır? Liberal bakış "kuvvetler ayrılığını" içinde, sözde barındırır ama onu yaşatamaz. Peki, bunun olandan farkı nedir? O ona bunu demiş, bu onu bu şekilde isimlendirmiş, bana karşıysan senin bu olman lazım. Taraftarlıktan öte, fikre dair bir şey yok. İlk cümledeki tanımlamanin dışında kalanları tenzih ederim.
 
Son düzenleme:
Şu konu altında, demagojiye bulaşan ya da emojileri gereksiz yere kullanan kişilerin; liberalliğin, kendi içindeki paradoksa cevabi nedir? Merak ediyorum. Konunun özünde, "birey, toplumdan ve toplumu oluşturan halklardan üstündür" diyen bir ideolojide, toplumu meydana getiren bireylerin arasında bir üstünlük ya da sınıf sistemi oluşması doğaldır. Bu durumda, özgürlük dediğin de üstün olan bireyin sınırına tabii olmayacak mıdır? Acaba aranan, üstünlüğün korunması kaygısı mıdır? Liberal bakış "kuvvetler ayrılığını" içinde, sözde barındırır ama onu yaşatamaz. Peki, bunun olandan farkı nedir? O ona bunu demiş, bu onu bu şekilde isimlendirmiş, bana karşıysan senin bu olman lazım. Taraftarlıktan öte, fikre dair bir şey yok. İlk cümledeki tanımlamanin dışında kalanları tenzih ederim.
Bir toplumda üst ve alt sınıfların olması doğaldır. Bu konuda katılıyorum, bunu inkar yoluna gidecek hiçbir liberal yoktur zaten. Hayır, bir bireyin özgürlüğü ondan üst sınıfa mensup bir insanın sınırına tabii olmayacaktır. Tabii ilk önce bu sınırdan kastın nedir onu öğrenmek lazım ama sorunun bu hâliyle cevabım hayır.

Aranan kesinlikle hâli hazırda sahip olunan üstünlüğün korunması değildir. Devletin ekonomiye karıştığı sistemler çok büyük şirketler için iyidir, bu şirketler devletle yakınlaşır ve ahbap-çavuş kapitalizmi denilen bir düzen kurar. Buna örnek olan bir ülkede yaşıyoruz. Büyük şirketler rekabetsizlikten yararlanırlar hatta daha fazla regülasyon için lobicilik yaparlar.
 
Bir toplumda üst ve alt sınıfların olması doğaldır.

Doğal değildir. Insan, bu sınıfları oluşturur. Bireysel bazlı ekonomik bir düzende de yönetim, mülk sahiplerinin elinde dönüp duracaktır. Yasa koyucular da bu kişilerin sorunları için calışacaktır.

Devletin ekonomiye karıştığı sistemler çok büyük şirketler için iyidir, bu şirketler devletle yakınlaşır ve ahbap-çavuş kapitalizmi denilen bir düzen kurar.

Devlet; onu meydana getiren insanların iradesidir. Eğer o irade bu dediginize yönelik calışmalar yürütürse, sonuç da bu olacaktır. Toplumu ya da birlikte olduğu diğer bireyleri önceleyen insanlardan oluşan bir toplulukta, bu dediğinizin oluşması pek de mümkün değildir. Bu dediğiniz, kişisel çıkar sebebiyle oluşabilir.
 
Son düzenleme:
Doğal değildir. Insan, bu sınıfları oluşturur. Bireysel bazlı ekonomik bir düzende de yönetim, mülk sahiplerinin elinde dönüp duracaktır. Yasa koyucular da bu kişilerin sorunları için calışacaktır.

Devlet; onu meydana getiren insanların iradesidir. Eğer o irade bu dediginize yönelik calışmalar yürütürse, sonuç da bu olacaktır. Toplumu ya da birlikte olduğu diğer bireyleri önceleyen insanlardan oluşan bir toplulukta, bu dediğinizin oluşması pek de mümkün değildir. Bu dediğiniz, kişisel çıkar sebebiyle oluşabilir.
Doğaldır. Bazı insanların daha başarılı veya şanslı olması sayesinde diğer insanlardan refahsal açıdan daha üstün konumda olmaları normal bir durumdur. Yönetimin sürekli mülk sahiplerinin elinde olacağının düşünmenizin arkasında mantıklı bir sebep yoktur çünkü böyle bir ülkede de demokrasi her ülkede nasıl işliyorsa yine aynı şekilde işler. İnsanlar sistemden şikayetçiyse sistemi değiştirir. Yasa koyucuların büyük şirketler için çalışması durumu devletin her şeyde etkin rol oynadığı durumlarda olur. Devletin üst seviye yetkileri yoksa büyük şirketler devleti bir araç olarak kullanamazlar.
 
Şu konu altında, demagojiye bulaşan ya da emojileri gereksiz yere kullanan kişilerin; liberalliğin, kendi içindeki paradoksa cevabi nedir? Merak ediyorum. Konunun özünde, "birey, toplumdan ve toplumu oluşturan halklardan üstündür" diyen bir ideolojide, toplumu meydana getiren bireylerin arasında bir üstünlük ya da sınıf sistemi oluşması doğaldır. Bu durumda, özgürlük dediğin de üstün olan bireyin sınırına tabii olmayacak mıdır? Acaba aranan, üstünlüğün korunması kaygısı mıdır? Liberal bakış "kuvvetler ayrılığını" içinde, sözde barındırır ama onu yaşatamaz. Peki, bunun olandan farkı nedir? O ona bunu demiş, bu onu bu şekilde isimlendirmiş, bana karşıysan senin bu olman lazım. Taraftarlıktan öte, fikre dair bir şey yok. İlk cümledeki tanımlamanin dışında kalanları tenzih ederim.

Bence buradaki "birey toplumdan ustundur" sozu tam olarak bireyselcilikle ortusmuyor.

Kolektif olarak toplumun yonetilmesi ve bireylerin buna gore oryante edilmesinden ziyade, bireylerin hak ve ozgurluklerinin korunmasi ve hedeflerine ulasabilmeleri icin onlerinin acilmasini ifade ediyor. Bence aradaki en kritik fark su -> bireylere toplumun ihtiyaclarina gore dayatma yapilmamasi.

Bir birey, icinde bulundugu toplumun ihtiyaclarini, toplumun bir ferdi olarak zaten analiz edip gerekli hedefleri koyabilecek kapasitededir. Ayni sekilde toplumdan bagimsiz ve sadece kendini dusunerek de yasama ozgurlugune sahiptir.

Akil Oyunlari filminden alinti yapacagim:

“Best result comes from everyone in the group doing what's best for himself. Incomplete. Incomplete. Because the best result will come when everyone in the group doing what's best for himself and the group.”

Bireyler, bir durum karsisinda kaldiklarinda en mantikli secimin toplumun da yararina olacagi secimleri olabilecegini kendi analiz yetenekleriyle bulabilirler. Ornegin bir mahallede bakkal yoksa, devletin "Buraya bakkal acilmasi icin ihale verelim" demesine gerek yoktur. Serbest piyasa geregince bireyler "Buraya bakkal acsam iyi para kazanirim, yok cunku" diye dusunecektir zaten.

Elbette ustte verdigim ornek her zaman uygun gelmez, bu yuzden Keynes prensipleri takip edilebilir ama konuyu derinlestirmeyecegim.

Felsefi olarak dusunursek, insan ozunde bencildir. Devleti yoneten kimseler de ellerindeki yetkileri kullanarak toplumu dusunmektense oncelikle kendi cikarlarini dusunurler. Buna ornek vermeme gerek yok diye dusunuyorum. O sebeple birilerinin toplumun cikarlarini dusunmesindense, bireysel gelismenin onune acmasi ve hukuk - asayis gibi konulari saglamasi yeterli olacaktir. Bireyler serbest birakildiginda kimsenin aklina gelmeyecek oyle isler yapar, oyle sanayi alanlarina on ayak olurlar ki onlarca zeki devlet adami bir araya gelse dahi akil edemez bunu.

Aslinda bu biraz dogal seleksyon - evrim iliskisine de benziyor. Bir ust akilin cikip da "Su canli soyle yapsin" demesine gerek yoktur. Var olan sartlar altinda bireyler adapte olacak ve sistemin devamliligini saglayacak en optimal yonde baskiyi zaten omuzlarinda hissederler.

Liberalizmin ayricalikli bir upper class yaratabilecegi elestirisine de katiliyorum. Bazi bireyler daha ustundur ve daha ustun sekilde de yasamalidir. Bence bu doganin kanunu.

Imkani olmayan bireylerin ezilmemesi icin gerekli onlemler alinmali ( fakir insanlarin egitim ve saglik hizmeti almasi gibi ) ama bunun calisan kesime de getirecegi gereksiz yukun onu kesilmeli. Yani saglik ucretsiz oldugu icin hastaneye gezmeye gelen teyzelerin onu kapanmali. Nasil yapilir ben de bilmiyorum, bu son paragraf biraz wishlist.
 
Bahsettiğiniz organizasyon her ne ise, yasama organı olmayacak herhalde. Bu büyük şirketler de melekler tarafından kontrol ediliyor galiba.
Hayır, olacak.

Böyle bir düzendeki adalet, ideolojik olarak bağımsız bir adalet olacaktır. "Devleti insanlar oluşturuyor, eğer liberal insanlar devleti oluşturursa devlet sadece zenginlere çalışır." gibi bir mantık oldukça düz olduğu gibi aynı zamanda yanlıştır. Liberal bir düzende yasamada oluşan herhangi bir sorun ideolojik olmayacaktır. Yasama tamamen insan haklarına göre çalışacaktır/çalışması gereklidir. Onun haricinde liberal düşünce zaten zenginlere özel bir hitap etmez. Yasamanın zenginlere hitap etmesinde bir amaç yoktur.

Büyük şirketleri denetleyecek bir kuruma ihtiyacımız yok. Aksine böyle bir kurum şirketlerin kendi pisliğini örtmesi için aracı olabilir. Rekabet ortamında şirketler zaten yapacaklarına dikkat etmelidirler. Yaptıkları "hatalar" diğer şirketler tarafından farkına varılırsa zaten o şirketler tarafından kendilerine acı çektirecek seviyede kullanılır.
Bence buradaki "birey toplumdan ustundur" sozu tam olarak bireyselcilikle ortusmuyor.

Kolektif olarak toplumun yonetilmesi ve bireylerin buna gore oryante edilmesinden ziyade, bireylerin hak ve ozgurluklerinin korunmasi ve hedeflerine ulasabilmeleri icin onlerinin acilmasini ifade ediyor. Bence aradaki en kritik fark su -> bireylere toplumun ihtiyaclarina gore dayatma yapilmamasi.

Bir birey, icinde bulundugu toplumun ihtiyaclarini, toplumun bir ferdi olarak zaten analiz edip gerekli hedefleri koyabilecek kapasitededir. Ayni sekilde toplumdan bagimsiz ve sadece kendini dusunerek de yasama ozgurlugune sahiptir.

Akil Oyunlari filminden alinti yapacagim:

“Best result comes from everyone in the group doing what's best for himself. Incomplete. Incomplete. Because the best result will come when everyone in the group doing what's best for himself and the group.”

Bireyler, bir durum karsisinda kaldiklarinda en mantikli secimin toplumun da yararina olacagi secimleri olabilecegini kendi analiz yetenekleriyle bulabilirler. Ornegin bir mahallede bakkal yoksa, devletin "Buraya bakkal acilmasi icin ihale verelim" demesine gerek yoktur. Serbest piyasa geregince bireyler "Buraya bakkal acsam iyi para kazanirim, yok cunku" diye dusunecektir zaten.

Elbette ustte verdigim ornek her zaman uygun gelmez, bu yuzden Keynes prensipleri takip edilebilir ama konuyu derinlestirmeyecegim.

Felsefi olarak dusunursek, insan ozunde bencildir. Devleti yoneten kimseler de ellerindeki yetkileri kullanarak toplumu dusunmektense oncelikle kendi cikarlarini dusunurler. Buna ornek vermeme gerek yok diye dusunuyorum. O sebeple birilerinin toplumun cikarlarini dusunmesindense, bireysel gelismenin onune acmasi ve hukuk - asayis gibi konulari saglamasi yeterli olacaktir. Bireyler serbest birakildiginda kimsenin aklina gelmeyecek oyle isler yapar, oyle sanayi alanlarina on ayak olurlar ki onlarca zeki devlet adami bir araya gelse dahi akil edemez bunu.

Aslinda bu biraz dogal seleksyon - evrim iliskisine de benziyor. Bir ust akilin cikip da "Su canli soyle yapsin" demesine gerek yoktur. Var olan sartlar altinda bireyler adapte olacak ve sistemin devamliligini saglayacak en optimal yonde baskiyi zaten omuzlarinda hissederler.

Liberalizmin ayricalikli bir upper class yaratabilecegi elestirisine de katiliyorum. Bazi bireyler daha ustundur ve daha ustun sekilde de yasamalidir. Bence bu doganin kanunu.

Imkani olmayan bireylerin ezilmemesi icin gerekli onlemler alinmali ( fakir insanlarin egitim ve saglik hizmeti almasi gibi ) ama bunun calisan kesime de getirecegi gereksiz yukun onu kesilmeli. Yani saglik ucretsiz oldugu icin hastaneye gezmeye gelen teyzelerin onu kapanmali. Nasil yapilir ben de bilmiyorum, bu son paragraf biraz wishlist.
Çok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık. Birkaç konuda katılmasam da (Keynes prensiplerinin takip edilebilirliği gibi) genel olarak katılıyorum.

Özgür bir toplumda ayrıcalıklı bir kesmin oluşması zaten oldukça doğaldır. Eğer kişilerin önünde bir engel yoksa, kendilerinden daha az zekaya sahip ve daha az başarılı olan insanlara göre çok yükselmesi bir bardağı yere fırlatınca kırılması gibi normaldir. Buna bir eleştiri getirmenin bir anlamı yoktur.

İmkanı olmayan bireylerin ezilmemesi için Friedman'in düşünceleri konuşulabilir, Keynes'in aksine.
 
Türkiye'de bilinmeyen görüşün adıdır liberalizm. Liberalizm kelime anlamıyla "özgürlük" demektir. Kurucusu john locke kabul edilir. Liberal görüşün 5 tane temel ilkesi mevcuttur:

1-temel hak ve özgürlükler.
2-hukukun üstünlüğü.
3-serbest piyasa.
4-sınırlı devlet.
5-bireycilik

Liberalizm topluma her türlü özgürlüğü vermektedir. İfade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, protesto özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü gibi birçok özgürlüğü verir. Özgür olan bir toplumda her türlü düşünce ifade edilir ve gerçek ile yanlış ortaya çıkar. Görüşleri yasaklayarak hiçbir yere varamazsınız. Türkiye'de ne yazık ki özgürlük sorunu var. Türkiye'de hakaret cezasının kesinlikle kaldırılması gerekir. Hakaret cezası, özgürlüğün önünde engeldir.

Hukukun üstünlüğünün sağlanması gerekir. Türkiye'de hukuk ihlal edilmektedir. Hukukun üstünlüğüne sağlarsanız sosyo-ekonomik olarak toplumda kalkınma olur. Singapur'un 3,5 milyon iş gücüne(çalışabilir nüfus) sahiptir. Yıllık 70 milyar doların üzerinde doğrudan yabancı sermaye çekiyor. Yani yabancılar yıllık Singapur'a 70 milyar dolar yatırım yapmışlar, mal ve hizmet üretimi için yeni tesisleri kuruluyor ve Singapur'da işsizlik %3. hiç düşündünüz mü o para niye Türkiye'ye gelmiyor? Türkiye'nin 30 milyon iş gücüsü var, 300 dolar asgari ücret var iken niye gelmiyorlar? Sebebi hukukun üstünlüğünün olmaması. Siz hukukun üstünlüğü olmayan, özgürlük olmayan ve tek kişinin istediğini yaptığı bir bankaya paranızı yatırır mısınız? Singapur'un sosyo-ekonomik olarak gelişmesi yabancı sermaye ile olmuştur. Yabancı sermaye içinde hukuk ve özgürlük gerekir.

Dünya'da devletçi ekonomiyle gelişen ve ayakta kalan herhangi bir ülke yok. Çünkü devletçi ekonomide rekabet olmaz, en fazla memur olursunuz. Girişimcilik ruhu yoktur. Devletçi ekonomiler sosyo-ekonomik olarak kalkınmamıştır. Örnek olarak; Kuzey Kore, Vietnam ve Küba. Bunlar devletçi ekonomik modele sahipler; bunların hangisi gelişmiş ve kalkınmış? Hiçbiri. Serbest piyasa ile ahbap-çavuş kapitalizmi birbiriyle çok karıştırılıyor. Türkiye'de ahbap-çavuş kapitalizmi mevcut. Serbest piyasa ise hukukun üstünlüğü, özgürlüğün ve adil rekabet ortamının olduğu ortamdır. Adil rekabet ortamını sağlarsanız ülkenizde gelişme olur. Devlet yerine ekonomiyi özel sektör yönetmesi gerekir. Devlet, denetleyici olacak. Mesela iki tane baklava üreten şirket olsun. X şirketi, devlete ait. Y şirketi de özel sektöre ait olsun. X ve Y şirketi de aşırı kötü baklava üretiyor, alan insanlar aldıklarına pişman oluyorlar. X ve Y şirketi zarar eder. X şirketi yani devlete ait olan, zarar ettiği zaman, zararını kapatmak için vergilere yüklenecek. Halktan aldığı vergilerle, zararını kapatacak. X şirketi kötü baklava üretiyor, zarar ediyor ve zararını da vergilerle kapatıyor. Hatta X şirketinde çalışan personellerinde maaşı vergilerle ödeniyor. Y şirketi yani özel sektöre ait olan da zarar etti. Zararını kendi cebinden karşılar. Y şirketinde çalışan personellerin maaşını kendi cebinden verecek. Y şirketi bir daha zarar etmemek için kötü baklava üretmez ve kaliteli baklava üretir. X şirketi de zaten vergilerle zararını kapattığı için, zarar yapması hiç umurunda olmaz. Bu örnek yeter. Devlet, rekabetin önüne engeldir. Devlet ile rekabet edilemez.

Devlet kesinlikle sınırlı olacak. Devlet her işe el atarsa aynı Kuzey Kore gibi olursunuz. Kuzey Kore devleti çok büyük. Medya, ulaşım, ekonomi, eğitim, sağlık gibi konularda söz sahibi. Tabi ki bunlarda çalışan insanlar var. O insanların maaşını ödemek için halktan vergi toplayacak. Devlet ne kadar büyük olursa vergilerde o kadar büyük olur. Vergilerin büyük olması halkın fakirleşmesi demektir. Devlet sınırlı olursa, vergilerde düşük olur ve halk zenginleşir. Mesela Singapur'da vergiler düşük ve insanlar refah içinde. Devleti büyük olan Kuzey Kore'ye bakın. Devleti sınırlandıran Singapur'a bakın. Devlet büyük olursa, özgürlük falan olmaz.

Birey özgür olacak. Sosyo-ekonomik-dini özgür olacak. Örnek olarak ebeveynler, çocuklarının düşüncelerini/dinlerini belirlemeyecek. Çocuklar olgunluğa erdikleri zaman kendileri karar vermeleri gerekir.

Dünya'da bazı liberal ülkeler; Kanada, Almanya, Amerika, İsveç, İsviçre, Danimarka, Norveç, Singapur, Hollanda, Finlandiya, Güney Kore, Japonya, İngiltere, Yeni Zelanda ve Avustralya.

Güzel konu. Belki 200 yıl sonra Orta Doğu'da liberalizmin kırıntılarını torunumuzun torunlarının çocukları görür.
 
Akil Oyunlari filminden alinti yapacagim:

“Best result comes from everyone in the group doing what's best for himself. Incomplete. Incomplete. Because the best result will come when everyone in the group doing what's best for himself and the group.”

Aslında en iyi sonuç; gruptaki kişilerin, yeteneklerine göre en iyi oldukları konuda çalışmaları sayesinde sağlanabilir.

Imkani olmayan bireylerin ezilmemesi icin gerekli onlemler alinmali ( fakir insanlarin egitim ve saglik hizmeti almasi gibi ) ama bunun calisan kesime de getirecegi gereksiz yukun onu kesilmeli. Yani saglik ucretsiz oldugu icin hastaneye gezmeye gelen teyzelerin onu kapanmali.

Bu da yine sosyal bir devlete ihtiyaç duyuyor. Kamunun, bir şekilde kaynak sahibi olması veya vergi ile birilerinden bu giderleri karşılayabilmesi gerekiyor.

Eğer kişilerin önünde bir engel yoksa, kendilerinden daha az zekaya sahip ve daha az başarılı olan insanlara göre çok yükselmesi bir bardağı yere fırlatınca kırılması gibi normaldir.

En başta eğitim konusunda bir denklik mevcut degilse, üstün zekali pek çok insan da kırılan bardaklara karışabilir. Ya da ortalama bir zekaya sahip bir kişi, ailevi imkanlari sayesinde hayata bir kaç adım önde başlayabilir.
 
Özgür bir toplumda ayrıcalıklı bir kesmin oluşması zaten oldukça doğaldır. Eğer kişilerin önünde bir engel yoksa, kendilerinden daha az zekaya sahip ve daha az başarılı olan insanlara göre çok yükselmesi bir bardağı yere fırlatınca kırılması gibi normaldir. Buna bir eleştiri getirmenin bir anlamı yoktur.

Bu konuda benim kafam karisik acikcasi.

Soyle 2 tane grafik cizerek anlatmaya calisalim, hatam varsa duzeltin.

Simdi ideal kominizm su sekilde:

1637235139669.png


Sadece "100" refah seviyesinde bir orta sinif var. Baska da bir sey yok. Birey ne kadar zeki - caliskan - atletik - yakisikli vs olursa olsun ederi bu.

Liberteryen bir toplumda da asagi yukari su sekilde:

1637235192149.png


"Ust" ve "Uber" sinifi ( ben salliyorum bu arada sinif isimlerini ) goz ardi edersek birbirine yakin refah seviyesinde farkli siniflar olusuyor. Burada "alt" sinifin refahi 100 civari. Yani liberteryen bir toplumda en dusuk sinifin dahi basarili bir kominist uygulamada elde edilen ortalama civari olacagini dusunuyorum. Ama tartismak istedigim nokta bu degil.

Kafami kurcalayan soru su : Daha iyisini yapabilir miyiz?

Uber ve ust siniftan biraz alarak, alt ve orta-alt sinifa verebilir miyiz?

Iste buna yonelik politikalar belirledigin an liberal ekonomiden cikmaya basliyorsun. Cunku ozunde bir bireyi cok basarili oldugu icin cezalandirmaya basliyorsun.

Bilmem anlatabiliyor muyum problemi. Yani aslinda bence ortada elestirilecek bir sey var. Hatta her zaman var elestirilecek sey.
 

Geri
Yukarı