Ruh, kader, dinler, burclar vs komple uydurma.
Yanlislanamayacak konseptlerin varligini tartismak da zaman kaybi. Ama zevkli, hepimiz yapiyoruz.
Dostum, maddesel varlıklar ölçümlenebilir ve bilim işte bunu yapıyor. Fakat düşünen varlık veya bilinç de denilen ruh, maddesel olmadığı için ölçümlenemez. Sen konuştuğunda sesini karşındaki duyar, çünkü o, dış sestir ve akustik ve linguistik bilimlerinin konusudur. Fakat düşündüğünde karşındakinin duymadığı ama sadece senin duyumsadığın kendi
iç sesin vardır ve işte senin
ben dediğin o varlık,
ruhundur veya ruh denilen, işte o dışarıdan duyulamayan
iç sestir. Peki bu varlığın labaratuvar ortamında izole edilip mikroskopla incelenmesi veya bir tomografisinin çekilmesi veya akla gelen başka bir cihazla ölçümlenmesi mümkün müdür? Tabii ki hayır, çünkü maddesel olmadığı için ölçümlenemez, o halde metafiziktir yâni fiziğin ötesindedir ve uydurma değildir, açıkça vardır. Kısacası iki tane "ben" öznesi vardır: birincisi ve herkesin kendisi ile özdeş olduğunu zannettiği biyolojik
ben, yâni vücut, ikincisi ise çok çok ve çok çok az kişinin farkedebildiği ve biyolojik
ben'i bir tür araç olarak kullanan psikolojik
Ben, yâni ruh! İşte bunun için derviş Yunus Emre "Bir
Ben vardır
bende,
benden içeride." demiştir. Bilimin konusu, içinde bulunduğumuz evreni incelemek ve doğa yasalarını keşfedip teknoloji oluşturmaktır. Ölümden sonra ne olduğu onun konusu değildir, o istese bile olamaz çünkü, ölçüm alanı dışındadır veya kestirmeden bunu reddedip, "ölümden sonra ceset toprağa karışır" gözlemi ile bitirir. Fakat, beden ölmüşse de ruh ne olmuştur sorusunun cevabı artık bilimin konusu değil, inancın konusudur. İşte o inanç dediğimiz din, bize sonrasının cevabını veriyor. Kader ve burçların uydurma olduğu ihtimali güçlüdür, ama şimdilik onları düşünmeye gerek yoktur düşüncesindeyim.