Enam, 92:
Bu (kur’an), ümmü’l-kurâ (mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır.
Şura, 7:
Şehirlerin anası (olan mekke’de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle arapça bir kur’an vahyettik.
Gördüğünüz gibi, Kuran’ın diğer dünya ülkeleriyle pek alakası yok. Hatta arap coğrafyasıyla bile tam olarak alakası yok. Mekke ve çevresi’ne hitap ediyor. Bu ayetteki ‘ümmü’l-kura’, Mekke’nin diğer adıdır. Mekke’nin başka adları da var, bekke gibi mesela. Yine mesela, Medine’nin diğer adı Yesrib’dir. şehirlerin birden fazla isimleri var o dönemde. Nitekim, kuran’da çok fazla ‘mekke’ kelimesi geçmez, genellikle ‘bekke’ diye geçer.
Ama yorumcular, bu ayetlerdeki durumu fark etmiş olacaklar ki, bu ifadeye ‘sözlük anlamını’ vererek ‘şehirlerin anası’ demişler. Bunu deyince de, ‘şehirlerin anası ve çevresi’ şeklinde bir ifade ortaya çıkmış, bu da (her nasıl olduysa artık) ‘bütün dünya’ anlamına gelivermiş!
Ne kadar inandırıcı öyle değil mi?
Fussilet, 44:
Eğer biz onu, yabancı dilden bir kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki, “ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? arab’a yabancı dilden (kitap) olur mu?”
Ayette ‘apaçık’ şekilde görülüyor ki, Arab’a yabancı dilden kitap indirilseymiş eğer, Arapların buna itiraz hakkı doğacakmış. Eğer Arab’a yabancı dilden kitap olmuyorsa, Türklere de olmaz, Fransızlara da, Çinlilere de… aksi halde bu ayet, kendi içinde çelişmiş olur.
Şimdi biz, türkler olarak soruyoruz, hani tıpkı ayetteki gibi: ‘türklere yabancı dilden (arapça) kitap olur mu?’
Mademki arapların bu durumu göz önünde bulunduruluyor, diğer milletler için de bu durum göz önünde bulundurulmalıydı. Bunun ise tek yolu olabilirdi. Türklere de peygamber gelecekti, Fransızlara da, İngilizlere de… ‘Türkçe kutsal kitap’ indirilecekti mesela. ama İslam inancına göre Muhammed son peygamber. Yani bizim bu hakkımız da baştan elimizden alınmış. Bu ise açık bir çelişkidir.
Ayrıca günümüzde biraz rağbet gören bir yazarın bile kitabı on beş dilde basılırken Allah'ın gücü yok muydu tüm insanlık anlasın diye tüm dillerde basmaya? Kuran çevirilince karmakarışık olacağını öngörememiş miydi?