Materyalizm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şu ana dek düzgün bir reddiye bile sunamadınız dediklerime karşı, yanlışlığını ispatlasanıza. Benimle dalga geçip birbirinize destekleyici mesajlar atıp ego tatmini yapmanın ötesine gidemiyorsunuz. Dediğim neyi anlamadım söylesene ulan.
Biz kanıtları bekliyoruz. Cevap veremeyince okları bize çevirme. 😀
 
Yaparız hocam, yaparız onu da. İslam tarihini de göz önünde bulunduruyorum her şeyi de göz önünde bulunduruyorum. İlk hocası bile Hanefi bir alim. Her neyse tartışmasına tartışırız saatlerce. Kanıtlarım dediklerimi, dediklerinin muhal olduğunu da ispatlarım fakat YKS çalışmam gerek şuan. İyi günler size.
Neye cevap verememişim? Soru sorsana birader. Tanrıyı mı kanıtlayayım, makul.
Burada tanrıdan bahsediyorduk. Kanitlarim dedin devamı yok.
Nasıl kanitlayacagini merak ettim açıkçası.
 
Materyalist olduğun vakit idealizmi reddedersin. Hem ayranım dökülmesin hem yoğurdum ekşimesin kafasında falan mısın?
Materyalist olduğumu kim söyledi? Okuduğundan bunu mu anladın? "davranırsam davranayım" cümle kalıbından ne anlıyorsun?

Maddi dünyada, bilgiye ulaşmak için olaylara empirik, materyalist bakman gerekir ki, metafiziği anlayabilesin. Materyalist, idealizmi reddeder. Ben değil..

Beni tanımadan, sadece kendini haklı çıkarmak için suçlama yapmaktan başka marifetin var mı? Kader üzerine ilgili bir tartışmada, Tanrının varlığını savunmuş birisine yakıştırdığın yaftaya bak..

Şu cümleden bile Tanrı varlığını reddetmediğimi görebilirsin:
bana göre de Tanrıyla ilgili iki ihtimal var. Ya yalancıdır, ya da her şeye kadir değildir.

Söylediğin şeyin de mantıksızlığı üzerinde durmak istiyorum.

Bir materyalist, idealist görüş tarafından olaya bakamaz mı? Bir liberal, bir komünist tarafından... Bir ateist, bir dindar tarafından... ??

Sonrada ağlamayacaksın ama ateistler görmüyor, bakmıyor diye... Tamam mı?

O sırada materyalizme karşı çıkan KANT:

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Son düzenleme:
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla,
En iyi şekilde başarıya ulaştıran Yüce Allah'a (c.c) hamd eder ve O'ndan yoluna hidayet etmesini, tahkikiyle hakkı ilham etmesini isterim. Risaleti için seçilmiş olan kullarına, özellikle de Nebi Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve ailesine salat ve selam kılmasını dilerim.

Yazıdaki amacım vacibu'l vücudun yani tanrının varlığını kanıtlamak olacak, Allah (c.c) doğruyu gösterir inşallah. Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör olamaz, bu dediklerimi gerçekten istekli ve akıl sahibi olan biri okursa hakikate ulaşır inşallah.

Yazımı okumadan evvel Aristoteles ve Platon gibi şahsiyetleri okumanızda fayda var. Temelsiz bir bina, rüzgarın estiği yöne savrulan yapraklar gibi güvensizdir.

Başkasına yönelmeksizin zatı bakımından kendisine yönelinilen her mevcut, ya “kendinde varlık zorunlu olması” bakımından bulunur ya da bulunmaz. Eğer zorunlu olur ise, işte bu, zatından dolayı varlığı zorunlu olan bizatihi haktır. Ve o, kayyum olandır. Eğer zorunlu olmaz ise, şöyle denilemez: O, varsayıldıktan sonra bizatihi mümtenidir. Evet, eğer zatının itibara alınmasıyla nedeninin yokluğu şartı gibi bir şart ile birlikte olur ise, mümteni olur. Eğer onunla birlikte bir şart bulunmazsa, bir nedenin meydana çıkması yoktur. Ve de onun yokluğu kendi zatında kalıcı değildir. Üçüncü bir durum ise imkândır. Buna göre imkan zorunlu ve de mümteni olmayan şey zatı bakımından itibara alındığı zaman olur. Dolayısıyla her mevcut ya bizatihi zorunlu varlıktır ya da zatı bakmamdan mümkün varlıktır.

Kendinde halci kati imkân olan şey, kendi zatından dolayı mevcut olmaz. Onun kendi zatından olan varlığı, mümkün olması bakımından kendi yokluğundan daha önceliklidir. Dolayısıyla eğer ikisinden biridaha öncelikli olursa bu bir şeyin hazır olması veya kaybolmasından dolayıdır. Öyleyse varlığı mümkün olan her şeyin varlığı, başkasındandır.

Bu durumun zincirleme sonsuza kadar gitmesine gelince; zincirin her birimi, kendi zatında mümkünolur ve bütün, onunla alakalı olmuş olur. Dolayısıyla onlarla alakalı olan bütün, yine zorunlu olmayıp başkası sebebiyle zorunlu olur.

Tek tek nedenli olan birimlerden oluşan her bir grup, birimlerinin dışında bir nedeni gerektirir. Bunun nedeni ise şudur: Ya o, esasen bir neden gerektirmeyip dolayısıyla nedenli olmayan zorunlu olur ki o ancak birimleri ile zorunlu iken buna nasıl varılsın? Ya da tamamıyla birimler olan bir nedeni gerektirir ki,bu durumda da kendi zatından dolayı nedenli olur. Çünkü o, grup ve bütün tek bir şeydir. Her biri anlamındaki bütüne gelince, bununla grup zorunlu olmaz. Birimlerin bir kısmının neden olarak gerekmesine gelince, onlardan her biri nedenli olduğu zaman, bunda bir kısmı bir kısmından daha öncelikli değildir. Çünkü onun nedeni, buna daha önceliklidir. Bütün birimlerin dışında bir nedenin gerekmesine gelince, o, kalıcı olandır.

Birimlerinden başka şey olan her bir grubun nedeni, öncelikle birimlerin, sonra grubun nedenidir. Aksi halde birimler ona ihtiyaç duymuyor olsun. Bu durumda grup birimleriyle tamamlanınca ona (nedene) ihtiyaç duymaz. Aksine bazen bir kısmı için değil de birimlerin diğer kısmı için neden olan herhangi bir şey bulunabilir. Bu durumda bu, grubun mutlak nedeni olmaz.

Ardışıklık üzere neden ve nedenlilerden sıralanmış olan her bir grupta, nedenli olmayan bir neden bulunur. Ki o da bir taraftır/uçtur. Çünkü o, orta olsaydı nedenli olurdu.

İster sonlu ister sonsuz olsun neden ve nedenlilerden sıralanmış her bir zincirin ancak kendisinde yalnızca bir nedenli bulunduğu zaman onun dışında bir nedene ihtiyaç duyacağı ortaya çıkmıştır. Fakat neden, kuşkusuz zincire bir taraf olarak bitişir. Ve yine eğer onda nedenli olmayan bir şey bulunursa onun taraf ve son olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla her zincir, bizatihi zorunlu varlıkta son bulur.
 
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla,
En iyi şekilde başarıya ulaştıran Yüce Allah'a (c.c) hamd eder ve O'ndan yoluna hidayet etmesini, tahkikiyle hakkı ilham etmesini isterim. Risaleti için seçilmiş olan kullarına, özellikle de Nebi Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve ailesine salat ve selam kılmasını dilerim.

Yazıdaki amacım vacibu'l vücudun yani tanrının varlığını kanıtlamak olacak, Allah (c.c) doğruyu gösterir inşallah. Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör olamaz, bu dediklerimi gerçekten istekli ve akıl sahibi olan biri okursa hakikate ulaşır inşallah.

Yazımı okumadan evvel Aristoteles ve Platon gibi şahsiyetleri okumanızda fayda var. Temelsiz bir bina, rüzgarın estiği yöne savrulan yapraklar gibi güvensizdir.

Başkasına yönelmeksizin zatı bakımından kendisine yönelinilen her mevcut, ya “kendinde varlık zorunlu olması” bakımından bulunur ya da bulunmaz. Eğer zorunlu olur ise, işte bu, zatından dolayı varlığı zorunlu olan bizatihi haktır. Ve o, kayyum olandır. Eğer zorunlu olmaz ise, şöyle denilemez: O, varsayıldıktan sonra bizatihi mümtenidir. Evet, eğer zatının itibara alınmasıyla nedeninin yokluğu şartı gibi bir şart ile birlikte olur ise, mümteni olur. Eğer onunla birlikte bir şart bulunmazsa, bir nedenin meydana çıkması yoktur. Ve de onun yokluğu kendi zatında kalıcı değildir. Üçüncü bir durum ise imkândır. Buna göre imkan zorunlu ve de mümteni olmayan şey zatı bakımından itibara alındığı zaman olur. Dolayısıyla her mevcut ya bizatihi zorunlu varlıktır ya da zatı bakmamdan mümkün varlıktır.

Kendinde halci kati imkân olan şey, kendi zatından dolayı mevcut olmaz. Onun kendi zatından olan varlığı, mümkün olması bakımından kendi yokluğundan daha önceliklidir. Dolayısıyla eğer ikisinden biridaha öncelikli olursa bu bir şeyin hazır olması veya kaybolmasından dolayıdır. Öyleyse varlığı mümkün olan her şeyin varlığı, başkasındandır.

Bu durumun zincirleme sonsuza kadar gitmesine gelince; zincirin her birimi, kendi zatında mümkünolur ve bütün, onunla alakalı olmuş olur. Dolayısıyla onlarla alakalı olan bütün, yine zorunlu olmayıp başkası sebebiyle zorunlu olur.

Tek tek nedenli olan birimlerden oluşan her bir grup, birimlerinin dışında bir nedeni gerektirir. Bunun nedeni ise şudur: Ya o, esasen bir neden gerektirmeyip dolayısıyla nedenli olmayan zorunlu olur ki o ancak birimleri ile zorunlu iken buna nasıl varılsın? Ya da tamamıyla birimler olan bir nedeni gerektirir ki,bu durumda da kendi zatından dolayı nedenli olur. Çünkü o, grup ve bütün tek bir şeydir. Her biri anlamındaki bütüne gelince, bununla grup zorunlu olmaz. Birimlerin bir kısmının neden olarak gerekmesine gelince, onlardan her biri nedenli olduğu zaman, bunda bir kısmı bir kısmından daha öncelikli değildir. Çünkü onun nedeni, buna daha önceliklidir. Bütün birimlerin dışında bir nedenin gerekmesine gelince, o, kalıcı olandır.

Birimlerinden başka şey olan her bir grubun nedeni, öncelikle birimlerin, sonra grubun nedenidir. Aksi halde birimler ona ihtiyaç duymuyor olsun. Bu durumda grup birimleriyle tamamlanınca ona (nedene) ihtiyaç duymaz. Aksine bazen bir kısmı için değil de birimlerin diğer kısmı için neden olan herhangi bir şey bulunabilir. Bu durumda bu, grubun mutlak nedeni olmaz.

Ardışıklık üzere neden ve nedenlilerden sıralanmış olan her bir grupta, nedenli olmayan bir neden bulunur. Ki o da bir taraftır/uçtur. Çünkü o, orta olsaydı nedenli olurdu.

İster sonlu ister sonsuz olsun neden ve nedenlilerden sıralanmış her bir zincirin ancak kendisinde yalnızca bir nedenli bulunduğu zaman onun dışında bir nedene ihtiyaç duyacağı ortaya çıkmıştır. Fakat neden, kuşkusuz zincire bir taraf olarak bitişir. Ve yine eğer onda nedenli olmayan bir şey bulunursa onun taraf ve son olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla her zincir, bizatihi zorunlu varlıkta son bulur.
Kalem argümanı daha mantıklı geldi.
 
Dediğim tam olarak buydu, böyle ahmakça cevaplar veren sizlere, görmek istemeyen sizlere anlattıklarımın pek bir önemi yok. Tavuğa nasıl ilim öğretemiyorsan sizler için de aynı durum geçerli.

Anlattığın şeylerin kalem argümanından farkı yok zaten. Kısaca sonuç varsa sebepte vardır cart curt hepsi aynı kapıya çıkıyor yazının tamamı bundan ibaret. Tabii sen bir şey bildiğini sandığın ve kendini kanıtlama ihtiyacı duyduğun için bunu komplike anlatmaya çalışıyorsun ama bir şey değişmiyor. Seni eğitemem. Muhtemelen çevrendeki herkes aynı şeyi düşünüyordur.
 
Başkasına yönelmeksizin zatı bakımından kendisine yönelinilen her mevcut, ya “kendinde varlık zorunlu olması” bakımından bulunur ya da bulunmaz. Eğer zorunlu olur ise, işte bu, zatından dolayı varlığı zorunlu olan bizatihi haktır. Ve o, kayyum olandır. Eğer zorunlu olmaz ise, şöyle denilemez: O, varsayıldıktan sonra bizatihi mümtenidir. Evet, eğer zatının itibara alınmasıyla nedeninin yokluğu şartı gibi bir şart ile birlikte olur ise, mümteni olur. Eğer onunla birlikte bir şart bulunmazsa, bir nedenin meydana çıkması yoktur. Ve de onun yokluğu kendi zatında kalıcı değildir. Üçüncü bir durum ise imkândır. Buna göre imkan zorunlu ve de mümteni olmayan şey zatı bakımından itibara alındığı zaman olur. Dolayısıyla her mevcut ya bizatihi zorunlu varlıktır ya da zatı bakmamdan mümkün varlıktır.
Şimdiye kadar İbn-i Sina'nın eserlerini okumamak benim hatam... Bu hatamı kabul ediyorum ve yeni yeni İbn-i Sina'yı okumaya başladım..

Konuya dönecek olursam, yukarıda belirttiklerin Tanrının tanımını yapıyor. Tanrıyı ispatlamıyor. Bu, Modus Tollens tarzı bir argümandır..

(P) ise, o zaman (Q)dur..
(P) değil,

o zaman (Q)de değil..

Sen diyorsun ki(sen demiyorsun bu arada, İbn-i Sina diyor.);

(P) Yaratılmaya ihtiyacı yok ise, o zaman (Q) Zorunlu Varlıktır.
(P) Yaratılmaya ihtiyacı var,
o zaman (Q) Zorunlu Varlık değildir.

Zorunlu varlık olmayan şey, Mümkün Varlıktır.


İtirazıma gelecek olursam, Mümkün varlığın ispatını yapabilirsin. Çünkü mümkün varlığı bu denkleme koyabilirsin, denklem dışında gözlemleyebilirsin de. Demek istediğim;

Yemek yedim, o zaman açım..
Yemek yemedim,
O zaman aç değilim..


Ama burada gözleme dayanan durum şu, benim yemek yemememin sebebi sadece aç olmamam olmayabilir. Açım ama hastayımdır, canım istemiyordur, yiyecek yemeğim yoktur vs vs... Burada sadece argümanı değil, gözlemi de geçerli kılarsın..

Benim yemek yeme sebebimi aç olmama ve biyolojik varlık olup, enerjiye ihtiyaç duymama bağlayabilirsin. Tanrının, benim o anda orada yemek yiyor olmamla ne ilgisi var? Ben varım, Tanrı nerede?

Dediğim tam olarak buydu, böyle ahmakça cevaplar veren sizlere, görmek istemeyen sizlere anlattıklarımın pek bir önemi yok. Tavuğa nasıl ilim öğretemiyorsan sizler için de aynı durum geçerli.
Kusura bakma, artık kendimi seni yermemekten alıkoymayacağım. Ki, bu yine yerme değil eleştiridir. Yukarıda yazdıklarının sana ait değil, büyük ihtimalle İbn-i Sina'ya ait olduğunu düşünüyorum ki, okuduğum zaman göreceğim.

He ama bunun üzerine illa ki düşünmüşündür. Çünkü öyle, kolay anlaşılacak ve kabul edilecek şeyler değiller. Senin de dediğin gibi, "Platon ve Aristoteles'ten başlamak gerek."

Hiç düşündün mü, Sina neden tekfir edildi diye? Sina, Sünni mantığa aykırı konuşmasa tekfir edilir miydi? Sonra da diyorsun ki, "Sina, Sünni'dir."

He 🤬 Sünni..


Ben, senden kanıt istiyorum, sen de başkasının çektiği ve yorumladığı videoyu bana atıyorsun. Ben zahmet edip, 2-3 saat arayıp ait eseri buluyorum ve buna göre "Sizin yanlış anladığınızı düşünüyorum." diyorum. Çünkü, buna gerekçelerim var. Ve sen de "Kanıtlarız." diyorsun pişkin pişkin.

Ben, senin kanıtlamana bir şey demem. Neden diyeyim zaten? Ama başkasının kanıtını sunma. Kendi argümanlarınla gel..

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Son düzenleme:
Hamburger oluyor hocam.

Hamburger olamaz. Hamburger olsaydı, Kentucky Fried Chicken'in "Tavuktan Aldım Bir Tutam" isimli eserinde;

"Tavuk eti, etlerin en etlisidir." demezdi.

Ama tavukburger de var. Ama o sonradan bakmışlar hamburgerin önünü alamıyorlar. Ne yapalım? Hah tavukburger yapalım. Bunlar hep, eti zamana uydurma çabası.

Lütfen, o eli indiriniz.

Tamam gereksiz mesaj ama çok da gereksiz değil gibi. Neyse artık, yaptık bir kere.

Bu arada, "Tanrı'nın kanıtlanması" (madde üstü bir varlığın, madde ile açıklanabilmesi) mevzusu; biraz beyhude bir uğraş ki resullerin böyle bir derdi olmamış. Biz niye dert edinelim? Sağolsun çabalayanlar olmuş ama ontolojik olması sebebiyle, yine idealizmden öteye çıkamıyor. Bireysel idrak ile olabilmesi ya da Tanrı'nın izin verdiği kadar olması gibi değişkenler de söz konusu; kime, hangi konuda, ne bahşedilmiş? Bunların hepsinin birleştiği nokta nedir?
 
Son düzenleme:

Geri
Yukarı