Neden yaşıyoruz?

Hocam şimdi düşünelim her şeyden bağımsız, diyelim ki ahiret yok yani ölümden sonra hayat yok ve şu an dünyadayız. Dürüst olalım eğer Türkiye'de isek maalesef beklentilerimizin altında bir hayat yaşıyoruz ve siz diyorsunuz ki neden rezillik çekelim öleceksek değil mi? Bu bağlamda sizin varlığınız sadece ömrünüz, evrende sizin payınıza düşen 70-80 yıl Türkiye yaşam ortalamasını baz alırsak ben olsam nasıl olsa öleceğiz diyerek bu hayatı zindan etmezdim kendime veya intiharı düşünmezdim. Hiçlikten hiçliğe gitmektense potansiyelimi zorlar kendimi arardım bu kısa sürede.
 
"Neden?" diye sorsak soruların cevabı bitmiyor, bir yerde durup haz almak gerekiyor.
Haz alınmaz ise insanı bitmişliğe yönlendiriyor ve bu düşünce ona ne kadar gereksiz olduğununun farkına vardırıyor.

İntihar düşüncesinin nedeni düşünenin çevresi ve toplumda ki yeri olarak bakılabilir.
Hayatdan bir inancı çıkarınca, hiçlilk ve zorluk arkasında ölüm arzusu açığa çıkıyor ve düşüneni böyle bir eyleme yönlendiriyor.

Neden yaşıyoruz? Sorusunun cevabı çok belirsizdir.
Kimisi bir amaç uğruna yaşar, kimisi inanç uğruna yaşar.
Bunların da "Neden?" soruları vardır. Yukarıda dediğim gibi neden diye sora sora insanı anlamsız şekilde gereksizliğie itiyor. Bir bakıma fazla bilgi ya da fazla merak insanı intihara sürüklüyor olabilir.

Bu soruyu sormamda ki temel sebep intihar piskolojisini anlamaktı. Cevap verenlere teşekkür ederim.
 
Bu soruyu sormamda ki temel sebep intihar piskolojisini anlamaktı.
Yani o kadar genel ki sorular, o kadar relatif cevapları var ki.

"Neden yaşıyoruz?" Biyolojik olarak bakarsan üremek için, genlerini gelecek nesle aktarmak için. Sosyolojik açıdan bakarsan genelde bunun cevabı verilmeden ve soru sorulmadan dünyaya geliyorsun. Çocuk yapan insanlar çocuk yaparken genelde bir amaç uğruna yapmazlar, yapmak isterler veya üzerlerine "mahalle baskısı" yapılır o yüzden çocuk yaparlar. Bir amaç uğruna çocuk yapan insanlar azınlıktır. Mesela köklü bir şirket sahibiysen şirketini devredebileceğin birisi olması için çocuk yaparsın, padişahsındır veliaht olması için çocuk yaparsın. Dünyaya geldiğinde ailen sana bir sorumluluk yüklemiyorsa (default sorumlulukların: okuyup iş sahibi olmak) bu seni kendi amacını bulmaya iter. Sana sorumluluk yüklendiyse (Elon Musk'ın oğlu) sen bu sorumluluğu kabul edersin ve hayatını buna adarsın. Biz çoğunluk olarak başıboş tayfadanız, ailemizin dünya görüşünü geleceğe taşımak yerine kendi görüşlerimizi yaratır ve peşinden gideriz. Sosyolojik olarak toplum böyle ayrılmış.

Bir sorumluluk yüklenmediği için benliğimizi kavradığımızda (15-20 yaş arası) biraz durup "neden" diyoruz. Yaşamanın bir amacı var mı? Yok. Niye amaç arıyoruz? Diğer canlılardan farkımız düşünebilmek ve mantık kurabilmek. Bir şeyi yaparken düşünürüz, bunu neden yapmalıyım? Neden duş almalıyım, çünkü kirleniyoruz ve toplum içerisine kirli çıkarsak hor görülürüz ve bu bizi kötü etkiler. Yarım saatimi ayırıp duş alırsam hem kendimi iyi hissedirim hem de dışarıda kötü tepki almam. Duş almamdaki amaç kendimi kötü hissetmemekmiş. Bu basit konuda bile düşünüp mantık kuruyoruz. Peki her saniyesini yaşadığımız bu hayatı sorgulamayacak mıyız? Sorgulayacağız, biz insanız. Ortada neden yoksa harekete geçmezsiniz, bir eylem nedene ihtiyaç duyar. Amaç/Neden aramak insanın yapacağı bir eylemdir, insansanız devam edelim. Bir at "neden yaşıyorum" sorusunu soramaz fakat insan sorabilir. Bizim bu soruyu sorabiliyor olmamız bu sorunun bir cevabı olması gerektiği anlamına gelmez. İnsanlar da atlar gibi olsaydı kimse "neden yaşıyorum" diye soramayacaktı ve bu konunun önemi olmayacaktı. Bu sorunun net cevabı olmadığı için "bilinmez" kalmasın diye cevap verilmeye çalışıldı (sizi tanrı yolladı, ilahi bir amaç için buradasınız). Canlılığın bir parçası olarak diğer canlılara göre çok farklı bir yola yürüdük. Yaşa, üre, öl zincirini kıran ilk canlı türüyüz. Bu zinciri kırdık ama zinciri kırmak bize bir sürü sorun getirdi. Cahil olmak, düşünmemek, felsefe yapmamak insanları daha mutlu ediyor. Nihilist birisi ile Adıyaman'daki Abdülrezzak amcayı kıyaslayın, birisi nihilist olduğu için yapacağı şeylere karşı daha az istekli ve pragmatik düşünürken diğeri hayatta kalma üzerine yoğunlaşır. Abdülrezzak amca felsefe yapmadığı için daha az düşündü ve birkaç çocuk yapıp öldü. Nihilist birey ise felsefe yapıp düşündüğü için tek sefer geldiği hayatı çok iyi değerlendirdi ve pişman şekilde ölmedi. Abdülrezzak amcaya göre daha fazla mental sorun çekti, daha fazla acı çekti (varoluşsal sancılar D: ). Bu kırdığımız zincir (yaşa, üre, öl) bize mental sorunları getirdi. Depresyon, bipolar, çoklu kişilikler, psikoz vesaire. Bu mental sıkıntıları getirebilmesi için ne gerek? Tabii ki de mental. Düşünebilmek. Düşünüyoruz ve bir sonuca varmak istiyoruz, çevremiz de bu sonucu kabul etsin istiyoruz. Ne kadar çok kişi kabul ederse gönülden inanma ve vicdanınızı rahat hissetme oranınız o kadar artar. Düz dünyaya inanıyorsanız ve sadece sizseniz kabul görmezsiniz, 3.5 milyar kişi inanıyorsa geri kalan 3.5 milyar kişi size itibar etmek zorunda. Doğruluğunu kabul etmeseler bile varlığını kabul etmek zorundalar. Sizin düşüncenizi kabul etmeyen insanlar varsa çevrenizde o düşünce konusunda kendinizi %100 huzurlu hissetmezsiniz. Herkes kabul ederse doğru olduğuna inanmanız kolaylaşır. Neden yaşadığımız konusunda ise milyonlarca ayrı fikir var, milyonlarca amaç var. Bunlardan birini seçmek yerine neden milyonlarca olduğunu sormalıyız. Bir konuda milyonlarca ayrı fikir varsa bunun net bir cevabı/herkesi tatmin edecek bir cevap yoktur demektir. Yaşamanın bir amacı veya nedeni yok. Bir spermdik ve bir yumurta ile birleştik, zigot olduk daha sonra embriyo daha sonra fetus olduk.
ezgif-1-d6b93b6fcd.jpg

Fetus bebek oldu, o bebek annesinin karnından çıktı ve dünyaya geldi. 13 yaşını geçmiş herkesin potansiyel çocukları var zaten. Testislerde bekliyorlar, yumurta ile birleşip döllenmeyi bekliyorlar. Tanrı size çocuk yollamıyor, karnınıza çocuk koymuyor. Kürtaj geldi aklıma o yüzden anlatıyorum burayı, bir çocuğu öldürmüyorsunuz kürtajda. Şu embriyo varya onu öldürüyorsunuz, bunun ölmesine üzülüyorsanız mastürbasyon yaptıktan sonra telef olan spermlere de üzülün çünkü tek farkı yumurta ile buluşması. İnsanlar olarak 1 sperm ve 1 yumurtanın karma haliyiz, diğer canlılardan tek farkımız düşünebilmek. Varlığımızı anlayabilmek bizim farkımız. Hayatımıza anlam yüklemek sadece vicdanımızı rahatlamamıza yarayan bir illüzyon. Hayatına nasıl bir anlam yüklersen yükle hepsi mantıksız olacak çünkü hayatın bir anlamı yok. Hayat anlamsız olduğu için anlam yüklemek de anlamsız olacak. Diğer hayvanlar gibi yaşayıp öleceğiz, kendinize çok anlam yüklemeyin. Sizin o yumurtaya ilk ulaşmanız şans mıydı? Peki ilk ulaştığınıza değdi mi? Mutlu musunuz? Çoğunuz hayır diyecek (kendi içinden tabii ki, kimse burayı alıntılayıp hayır yazmaz D: ). O yumurtaya ulaştığınız için yaşıyorsunuz, yaşayıp geliştiniz ve beyninizi daha işlevsel kullanabilir hale geldiniz. O sperm bugün "neden yaşıyorum" diye soruyor çünkü bunu yapabiliyor. "Neden yaşıyorum?" sorusunun cevabı bu işte.

Bu anlamsızlığın içerisinde kendinizi tatmin edecek bir neden arıyorsanız bunu kendiniz bulmalısınız. İnsan ömrünün net süresi yok, 70 sene yaşayabilmemizin nedeni modern tıp. Modern tıp dediğimiz şey de dönemimizin teknolojisi. Vahşi doğada yaşadığınızı ve doktorların olmadığını düşünün, dışarıda bir sürü tehlike sizi bekliyor, kendi hastalıklarınızı saymıyorum bile. İlk hastalığınızda ölüyorsunuz çünkü iyileştirebilecek kimse yok. Tarihin başından beri ömür yavaşça uzamış; 1 sene, 5 sene, 30 sene, 50 sene ve en son 60-80 sene arasında dolanıyoruz. İleride bu 100 seneyi aşabilir. Bütün bunlara değinme nedenim dışarıda gördüğünüz bir kediden daha değerli olmadığınız gerçeğidir.

Önümüzde ortalama 70 sene ömür var, bunu yaşayıp yok olacağız. Yaşamak zor geliyorsa veya istemiyorsan ne yapacağın sana kalmış, hayat senin. Yaşamak istiyorsan eğer ömrünü değerlendirmelisin, sen bir daha gelmeyeceksin. Kardeşin varsa ona iyi bak, o da sensin fakat farklı bilinçlere sahipsiniz. Ailen 300 milyar çocuk da yapsa senin bilincin tekrar yaşamayacak. 70 sene ömrün varsa ve yaşamak istiyorsan kendini çok kasmamalısın. Hiçbir şey yapmak zorunda değilsin, hiçbir şey başarmak zorunda değilsin. Atatürk bile yok oldu. Bir şeyler başarsan da yok olacaksın o yüzden öldüğündee pişman olmayacağın şekilde hayatını geçir. Dünyayı gezmeye çalış, yaşadığın evreni anlamaya çalış, çevrendeki insanlara tecrübelerini paylaş, yanında olan insanlara yardımcı ol ki güzel bir ömür geçirin.

Bu soruyu sormamda ki temel sebep intihar piskolojisini anlamaktı.
İntihar öğrenilir ve unutulmaz. Çıkış kapısı olarak her zaman aklının bir köşesinde durur. "Neden yaşıyorum, neden uğraşıyorum?" bu sorular intihar etmeyi düşündüğün zamanlarda daha çok seni rahatsız eder. Mutsuz olduğunda, yorgun olduğunda, umutsuz olduğunda aklını sürekli kurcalar. Bu psikolojiyi anlamanın tek yolu içinde bulunmaktır. Ben intihar etmiyorum çünkü sevdiğim insanlar var, onlar ölmeden gitmeye niyetim yok. Onları yalnız bırakmak istemiyorum o yüzden devam ediyorum. Bu foruma da fikirlerimi yazıyorum çünkü belki yaşı genç birisi okuyup kendisini bulmasında yardımcı olurum diye yazıyorum. Hayat kendini öldüreceğin kadar değerli değil, hiçbir duygu sonsuza kadar sürmüyor, hiçbir an sonsuza kadar sürmüyor. "Şimdi ne yapacağım?" dediğim ve çaresiz kaldığım çok an oldu ama o anlar geride kaldı, bu metni yazmaya başladığım zaman dilimi bile geride kaldı. Hepimiz geçeceğiz ve gideceğiz.
 
Yani o kadar genel ki sorular, o kadar relatif cevapları var ki.

"Neden yaşıyoruz?" Biyolojik olarak bakarsan üremek için, genlerini gelecek nesle aktarmak için. Sosyolojik açıdan bakarsan genelde bunun cevabı verilmeden ve soru sorulmadan dünyaya geliyorsun. Çocuk yapan insanlar çocuk yaparken genelde bir amaç uğruna yapmazlar, yapmak isterler veya üzerlerine "mahalle baskısı" yapılır o yüzden çocuk yaparlar. Bir amaç uğruna çocuk yapan insanlar azınlıktır. Mesela köklü bir şirket sahibiysen şirketini devredebileceğin birisi olması için çocuk yaparsın, padişahsındır veliaht olması için çocuk yaparsın. Dünyaya geldiğinde ailen sana bir sorumluluk yüklemiyorsa (default sorumlulukların: okuyup iş sahibi olmak) bu seni kendi amacını bulmaya iter. Sana sorumluluk yüklendiyse (Elon Musk'ın oğlu) sen bu sorumluluğu kabul edersin ve hayatını buna adarsın. Biz çoğunluk olarak başıboş tayfadanız, ailemizin dünya görüşünü geleceğe taşımak yerine kendi görüşlerimizi yaratır ve peşinden gideriz. Sosyolojik olarak toplum böyle ayrılmış.

Bir sorumluluk yüklenmediği için benliğimizi kavradığımızda (15-20 yaş arası) biraz durup "neden" diyoruz. Yaşamanın bir amacı var mı? Yok. Niye amaç arıyoruz? Diğer canlılardan farkımız düşünebilmek ve mantık kurabilmek. Bir şeyi yaparken düşünürüz, bunu neden yapmalıyım? Neden duş almalıyım, çünkü kirleniyoruz ve toplum içerisine kirli çıkarsak hor görülürüz ve bu bizi kötü etkiler. Yarım saatimi ayırıp duş alırsam hem kendimi iyi hissedirim hem de dışarıda kötü tepki almam. Duş almamdaki amaç kendimi kötü hissetmemekmiş. Bu basit konuda bile düşünüp mantık kuruyoruz. Peki her saniyesini yaşadığımız bu hayatı sorgulamayacak mıyız? Sorgulayacağız, biz insanız. Ortada neden yoksa harekete geçmezsiniz, bir eylem nedene ihtiyaç duyar. Amaç/Neden aramak insanın yapacağı bir eylemdir, insansanız devam edelim. Bir at "neden yaşıyorum" sorusunu soramaz fakat insan sorabilir. Bizim bu soruyu sorabiliyor olmamız bu sorunun bir cevabı olması gerektiği anlamına gelmez. İnsanlar da atlar gibi olsaydı kimse "neden yaşıyorum" diye soramayacaktı ve bu konunun önemi olmayacaktı. Bu sorunun net cevabı olmadığı için "bilinmez" kalmasın diye cevap verilmeye çalışıldı (sizi tanrı yolladı, ilahi bir amaç için buradasınız). Canlılığın bir parçası olarak diğer canlılara göre çok farklı bir yola yürüdük. Yaşa, üre, öl zincirini kıran ilk canlı türüyüz. Bu zinciri kırdık ama zinciri kırmak bize bir sürü sorun getirdi. Cahil olmak, düşünmemek, felsefe yapmamak insanları daha mutlu ediyor. Nihilist birisi ile Adıyaman'daki Abdülrezzak amcayı kıyaslayın, birisi nihilist olduğu için yapacağı şeylere karşı daha az istekli ve pragmatik düşünürken diğeri hayatta kalma üzerine yoğunlaşır. Abdülrezzak amca felsefe yapmadığı için daha az düşündü ve birkaç çocuk yapıp öldü. Nihilist birey ise felsefe yapıp düşündüğü için tek sefer geldiği hayatı çok iyi değerlendirdi ve pişman şekilde ölmedi. Abdülrezzak amcaya göre daha fazla mental sorun çekti, daha fazla acı çekti (varoluşsal sancılar D: ). Bu kırdığımız zincir (yaşa, üre, öl) bize mental sorunları getirdi. Depresyon, bipolar, çoklu kişilikler, psikoz vesaire. Bu mental sıkıntıları getirebilmesi için ne gerek? Tabii ki de mental. Düşünebilmek. Düşünüyoruz ve bir sonuca varmak istiyoruz, çevremiz de bu sonucu kabul etsin istiyoruz. Ne kadar çok kişi kabul ederse gönülden inanma ve vicdanınızı rahat hissetme oranınız o kadar artar. Düz dünyaya inanıyorsanız ve sadece sizseniz kabul görmezsiniz, 3.5 milyar kişi inanıyorsa geri kalan 3.5 milyar kişi size itibar etmek zorunda. Doğruluğunu kabul etmeseler bile varlığını kabul etmek zorundalar. Sizin düşüncenizi kabul etmeyen insanlar varsa çevrenizde o düşünce konusunda kendinizi %100 huzurlu hissetmezsiniz. Herkes kabul ederse doğru olduğuna inanmanız kolaylaşır. Neden yaşadığımız konusunda ise milyonlarca ayrı fikir var, milyonlarca amaç var. Bunlardan birini seçmek yerine neden milyonlarca olduğunu sormalıyız. Bir konuda milyonlarca ayrı fikir varsa bunun net bir cevabı/herkesi tatmin edecek bir cevap yoktur demektir. Yaşamanın bir amacı veya nedeni yok. Bir spermdik ve bir yumurta ile birleştik, zigot olduk daha sonra embriyo daha sonra fetus olduk.
Fetus bebek oldu, o bebek annesinin karnından çıktı ve dünyaya geldi. 13 yaşını geçmiş herkesin potansiyel çocukları var zaten. Testislerde bekliyorlar, yumurta ile birleşip döllenmeyi bekliyorlar. Tanrı size çocuk yollamıyor, karnınıza çocuk koymuyor. Kürtaj geldi aklıma o yüzden anlatıyorum burayı, bir çocuğu öldürmüyorsunuz kürtajda. Şu embriyo varya onu öldürüyorsunuz, bunun ölmesine üzülüyorsanız mastürbasyon yaptıktan sonra telef olan spermlere de üzülün çünkü tek farkı yumurta ile buluşması. İnsanlar olarak 1 sperm ve 1 yumurtanın karma haliyiz, diğer canlılardan tek farkımız düşünebilmek. Varlığımızı anlayabilmek bizim farkımız. Hayatımıza anlam yüklemek sadece vicdanımızı rahatlamamıza yarayan bir illüzyon. Hayatına nasıl bir anlam yüklersen yükle hepsi mantıksız olacak çünkü hayatın bir anlamı yok. Hayat anlamsız olduğu için anlam yüklemek de anlamsız olacak. Diğer hayvanlar gibi yaşayıp öleceğiz, kendinize çok anlam yüklemeyin. Sizin o yumurtaya ilk ulaşmanız şans mıydı? Peki ilk ulaştığınıza değdi mi? Mutlu musunuz? Çoğunuz hayır diyecek (kendi içinden tabii ki, kimse burayı alıntılayıp hayır yazmaz D: ). O yumurtaya ulaştığınız için yaşıyorsunuz, yaşayıp geliştiniz ve beyninizi daha işlevsel kullanabilir hale geldiniz. O sperm bugün "neden yaşıyorum" diye soruyor çünkü bunu yapabiliyor. "Neden yaşıyorum?" sorusunun cevabı bu işte.

Bu anlamsızlığın içerisinde kendinizi tatmin edecek bir neden arıyorsanız bunu kendiniz bulmalısınız. İnsan ömrünün net süresi yok, 70 sene yaşayabilmemizin nedeni modern tıp. Modern tıp dediğimiz şey de dönemimizin teknolojisi. Vahşi doğada yaşadığınızı ve doktorların olmadığını düşünün, dışarıda bir sürü tehlike sizi bekliyor, kendi hastalıklarınızı saymıyorum bile. İlk hastalığınızda ölüyorsunuz çünkü iyileştirebilecek kimse yok. Tarihin başından beri ömür yavaşça uzamış; 1 sene, 5 sene, 30 sene, 50 sene ve en son 60-80 sene arasında dolanıyoruz. İleride bu 100 seneyi aşabilir. Bütün bunlara değinme nedenim dışarıda gördüğünüz bir kediden daha değerli olmadığınız gerçeğidir.

Önümüzde ortalama 70 sene ömür var, bunu yaşayıp yok olacağız. Yaşamak zor geliyorsa veya istemiyorsan ne yapacağın sana kalmış, hayat senin. Yaşamak istiyorsan eğer ömrünü değerlendirmelisin, sen bir daha gelmeyeceksin. Kardeşin varsa ona iyi bak, o da sensin fakat farklı bilinçlere sahipsiniz. Ailen 300 milyar çocuk da yapsa senin bilincin tekrar yaşamayacak. 70 sene ömrün varsa ve yaşamak istiyorsan kendini çok kasmamalısın. Hiçbir şey yapmak zorunda değilsin, hiçbir şey başarmak zorunda değilsin. Atatürk bile yok oldu. Bir şeyler başarsan da yok olacaksın o yüzden öldüğündee pişman olmayacağın şekilde hayatını geçir. Dünyayı gezmeye çalış, yaşadığın evreni anlamaya çalış, çevrendeki insanlara tecrübelerini paylaş, yanında olan insanlara yardımcı ol ki güzel bir ömür geçirin.


İntihar öğrenilir ve unutulmaz. Çıkış kapısı olarak her zaman aklının bir köşesinde durur. "Neden yaşıyorum, neden uğraşıyorum?" bu sorular intihar etmeyi düşündüğün zamanlarda daha çok seni rahatsız eder. Mutsuz olduğunda, yorgun olduğunda, umutsuz olduğunda aklını sürekli kurcalar. Bu psikolojiyi anlamanın tek yolu içinde bulunmaktır. Ben intihar etmiyorum çünkü sevdiğim insanlar var, onlar ölmeden gitmeye niyetim yok. Onları yalnız bırakmak istemiyorum o yüzden devam ediyorum. Bu foruma da fikirlerimi yazıyorum çünkü belki yaşı genç birisi okuyup kendisini bulmasında yardımcı olurum diye yazıyorum. Hayat kendini öldüreceğin kadar değerli değil, hiçbir duygu sonsuza kadar sürmüyor, hiçbir an sonsuza kadar sürmüyor. "Şimdi ne yapacağım?" dediğim ve çaresiz kaldığım çok an oldu ama o anlar geride kaldı, bu metni yazmaya başladığım zaman dilimi bile geride kaldı. Hepimiz geçeceğiz ve gideceğiz.
Bu yorum tamda beynimin içi.
 
Yani o kadar genel ki sorular, o kadar relatif cevapları var ki.

Birçok insan acı çekiyor ama bu piskolojiyi yaşamıyor, çünkü değer verdikleri ve sevdikleri şeyler var.
Her ne kadar tükenmişlik noktasına ulaşsalar bile tekrar motive olabilecek kaynakları var.
Benzeri şeyleri olmayan ise her geçen gün psikolojik açıdan daha da kötüleşeiyor ve sonu intihara gidiyor.

Piskoloji gerçekten tuhaf ama bir o kadar da güzel anlamak için sorunlu kişinin bütün hayatını ele almak gerekiyor, yetiştirilme biçiminden yaşadığı olaya kadar.

Düşüncenizi belirttiğiniz için teşekkür ederim.
 
Tanrı istediği için.
Aslında biz ölmek için yaşıyoruz ve öldüğümüz için şanslıyız.
Klasik bir cevap olacak ama burası fragman yani tecrübe ediniyoruz.
Açıkçası benim düşüncem reenkarnasyon ile ahiret arasında bir şey. Ölümden sonrası var kesin ama kimse nasıl olacağını bilmez.
Ölüme yakın deneyler adlı National Geo'nun bi' belgeseli var izleyebilirsiniz.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Tanrı istediği için.
Aslında biz ölmek için yaşıyoruz ve öldüğümüz için şanslıyız.
Klasik bir cevap olacak ama burası fragman yani tecrübe ediniyoruz.
Açıkçası benim düşüncem reenkarnasyon ile ahiret arasında bir şey. Ölümden sonrası var kesin ama kimse nasıl olacağını bilmez.
Ölüme yakın deneyler adlı National Geo'nun bi' belgeseli var izleyebilirsiniz.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bunu 1 yıl gibi bir süre önce yazmışım. Şu an artık aynı fikirde değilim. 😂
Sorunun cevabına gelirsek. Asla bilemeyiz. Yani hayatın bir anlamı yok. Evren sanat gibidir.
Bize düşen görev sanatçı burada ne atlatmak istemiştir sorusuna yanıt bulmaktır. Yani kimisi bu esere bakıp "X"i görebilir, başkası ise buradan "Y"yi çıkarabilir.
Hayatın anlamını kendin belirlemen gerekiyor?
 

Yeni konular

Geri
Yukarı