Fırtına obüsleri yerli ve milli araçlar mı?

Ne kasası? Neyin kasası? Motor dışında tüm parçalar burada üretiliyor diyorum. BÜTÜN PARÇALAR. Daha ne kadar açık anlatılabilir bir insana?

Asırlık mühendis ve know how'u olan Fransızlar ve İngilizler bile Almanların eline bakarken sen neyden bahsediyorsun? 0 know how ve tecrübesi, mühendisliği olan bir ülkeden motor üretmesini mi bekliyorsun?
Mevzu mühendislik değil, çok değerli gerek yurtiçinde gerek yurt dışında yetişmiş mühendislerimiz var. Mühendisin yapamayacağı, elini kolunu bağlayan şeyler var ama. Yukarıda arkadaş çok güzel açıklamış. İtiraz etmezsin sende herhalde.
 
Ben de sana kendini o ülkelerle kıyaslama diyorum. Almanya ve Japonya 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD tarafından sanayi devi olan ülkeler haline getirildi ve askeri güçleri hep belli oranlarda tutuldu. Bu şekilde de yıllarca gitti.

Ayrıca bu ülkeler için 2 büyük savaş çok büyük tecrübeleri beraberinde getirdi. Araba ve beyaz eşya üreten Alman firmaları Hitler tarafından verilen emirle yönünü askeriyeye çevirdi. Bugünün güçlü firmalarının temelleri o yıllardaki baskı ve zor şartlarda atıldı.

Türkiye o yıllarda ne yapıyordu? Uçak fabrikası, otomobil işine girecekti. İçimizdeki hainler izin vermedi, dış mihraklar diye ağlıyorlar ama bizi bölen sadece içimizdekiler idi. Bugün dış ülkelerden çok içimizdeki düşmanlar daha fazla. Bunu gözleri açık, orta zekalı bir insan kolayca anlayabilir.

İşte o dönemde yarışa dahil olabilseydik, ülkeyi bölmeye çalışan saçma sapan darbelerle vakit kaybetmeseydik yarınlar daha umutlu olabilirdi bizim için. Japonlar 2 tane atom bombası yedik diye ağlayacağına birlik olup yaralarını sardılar, kötü günleri atlattılar ve bugün en refah halklardan biri oldular.

Bir Japon 70 bin km'ye gelmiş birkaç yıllık aracını beğenmeyerek değiştiriyor, psikolojik sınır yapmışlar. Sen ise 70 bin km'deki otomobil için servetler bayılıyorsun, özeti bu.
 
Mevzu mühendislik değilse ne peki? Sanayi ülkelerinin arka planındaki mühendislik alt yapılarından, senelerce uğraşarak elde ettikleri birikimden, bir sürü başarısızlıktan haberin var mı peki? 1940'lardan sonraki, Türkiyede hayata geçirilmeye çalışılan projelerin nasıl engellendiğinden tekrar tekrar bahsetmeme gerek yok sanırım. Altyapın yoksa nasıl yapacaksın, sanayin yoksa nasıl yapacaksın? İstediğin kadar yetişmiş mühendisin olsun.

100% yerli hayalini tam manasıyla gerçekleştirebilmiş iki ülke vardır bana göre: Sovyetler ve ABD. Günümüzde ise ancak ABD bu hayale yaklaşabiliyor ki orada da bir şeyler değişmeye başladı.

Avrupa ülkeleri mesela, ülkeler birleşip uçak, savaş uçağı, gemi hatta tren yapıyor. 70 - 80 sene önce birbirini boğazlayan ülkeler neden beraber hareket ediyor sence?

Aracı araç yapan zaten motoru.

Aracı araç yapan, bir bütün olarak araçtır. Nasıl kullandığın ve işine yarayıp yaramadığıdır. Motor, avionikler ya da yazılım işin sonraki boyutudur. Bunlardan önce, bir şekilde o aracın sende altyapısının oluşması gerekir.

Ülke olarak sevmediğim birçok durum olsa da teknoloji ve özellikle askeri sanay, alanlarında son yıllarda güzel adımlar atılıyor. Senin "montaj olarak küçümsediğin" araçlar, bu ülkenin kalkınması için gereken adımlardan biri.

Bilgi birikimi eksikliği yüzünden, yerli üretim Akıncı'da dahi arka planda ne sıkıntılar çıkıyor, motor kısmı hala tam anlamıyla yerli değil ancak çalışmaları var. Senin montaj deyip küçümsediğin araçlar, onlarca yüksek mühendislik sonucu ortaya çıkıyor. Bunlar birikip, sana daha da üstün mühendislik gerektiren parçaları yapmak için know - how sağlıyor.
 
Son düzenleme:
Avrupa ülkeleri mesela, ülkeler birleşip uçak, savaş uçağı, gemi hatta tren yapıyor. 70 - 80 sene önce birbirini boğazlayan ülkeler neden beraber hareket ediyor
Zorluğu, maliyeti kısma, uzmanlık alanlarını ve tecrübelerini paylaşarak ortaya daha iyi olabilecek bir mühendislik koymak yüzünden. Airbus'u ele alalım. Her bir parçasını, sistemini farklı ülkeler üretiyor. Aviyonik konusunda sıkıntı çekiyorsanız kapısını çalacağınız 2 ülke (batı bloğundan) var. Biri ABD diğeri ise İngiltere. İngiltere pahalıdır ama en iyisidir. Gövdeye ihtiyacınız varsa Fransa veya Almanya'nın kapısını çalarsanız.

Her ülkenin uzmanlık alanı kendi içinde değişiyor ve hepsinden yararlanarak ortaya bir ürün koymak günümüzde tüm ülkelerin işine geliyor. Aklı başında hangi ülke girdiği projeyi 10 yılda bitirip 10 birim para harcamak varken 30 yılda bitirip 30 birim para harcamak ister ki?
 
%100 yerli ve milli kavramına neden bu kadar çok takılıyoruz? Varsın hayati önemi de olsa bazı parçaları ithal olsun. Ama kendi markamız olsun. Üretelim ama satalım da. Satmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Daha sonra örneğin kendi motorumuzu üretip yeni bir Altay yapalım, varsın çok başarılı olmasın. Satalım. Sonra daha iyisi yapılır. Geç kaldık birçok şey için belki ama hükumetten bağımsız olarak savunma sanayi ilerledi ve daha birçok şey başarılacaktır eminim.
Büyük ortaklıklarla muazzam projeler yapılıyor ihaleler sonuçlanıyor dünyada. Neden biz de böyle strateji izlemeyelim? Şanzımanını biz yapmadığımız bir proje hayata geçirdik diye üzülelim mi?
 
60'larda yapılan darbe sonrası Güney Kore, sanayiye ve ekonomiye önem veriyor. Bunun dışında dışarıdan finansal destek alıyor. ABD'den Vietnam Savaşı esnasında aldığı yardımlar da var. Zaten hali hazırda bulunan endüstirilerini bugün bizim yaptığımız ya da yapmaya çalıştığımız şekilde yükseltiyorlar. Yani öyle bir anda olmuş bitmiş bir şey ya da deneyimsiz kazanılmış bir başarı değil.

Bunun yanında, iki darbe gören Türkiye, geriye gitmek ve daha da dışa bağımlı olmak dışında başka bir şey yapmadı. İnsanların uçak üretmek için deli gibi Ar- Ge yaptığı dönemlerde uçak fabrikası kapattık... 90'ların sonunda da öyle düşündüğün gibi bir Türkiye yoktu.

Şu an bir şeyler yapmaya çalışılıyor. Birçok yanlışın yanında doğrular da var ve bu doğrular arttıkça bir noktaya gelinecek. Onu yapacak da biz, yeni gelen nesiliz. Küçümseyerek bir yere varamazsın. Bir şeyler yapıp, çabalayıp fedakarlık ettiğinde elle tutulur bir başarım elde edersin.

Siyasi görüşü ne olursa olsun, sağlıklı düşünen bir mühendis, senin gibi yorum yapmazdı. Ama olaya nereden baktığın zaten kurduğun şu cümleden belli oluyor:

Mevzu mühendislik değil.


Çok değerli, gerek yurtiçinde gerek yurt dışında yetişmiş mühendislerimiz var. Mühendisin yapamayacağı, elini kolunu bağlayan şeyler var ama. Yukarıda arkadaş çok güzel açıklamış. İtiraz etmezsin sende herhalde.

Evet, el kol bağlayan sıkıntılar, bitmek bilmeyen eğitim ve ekonomi buhranı var. Ancak yurt içinde bulunan kıymetli mühendisler, senin küçümseyerek baktığın şeyleri yapıyorlar, daha da ileriye taşımaya çalışıyorlar. Yurt dışında olup da güzel işler başaran kişiler, ülkesine dönen ya da aldığı eğitimin hakkını ne ile olursa olsun veren kişiler var.
 
Son düzenleme:
Ben de sana kendini o ülkelerle kıyaslama diyorum. Almanya ve Japonya 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD tarafından sanayi devi olan ülkeler haline getirildi ve askeri güçleri hep belli oranlarda tutuldu. Bu şekilde de yıllarca gitti.

Ayrıca bu ülkeler için 2 büyük savaş çok büyük tecrübeleri beraberinde getirdi. Araba ve beyaz eşya üreten Alman firmaları Hitler tarafından verilen emirle yönünü askeriyeye çevirdi. Bugünün güçlü firmalarının temelleri o yıllardaki baskı ve zor şartlarda atıldı.

Türkiye o yıllarda ne yapıyordu? Uçak fabrikası, otomobil işine girecekti. İçimizdeki hainler izin vermedi, dış mihraklar diye ağlıyorlar ama bizi bölen sadece içimizdekiler idi. Bugün dış ülkelerden çok içimizdeki düşmanlar daha fazla. Bunu gözleri açık, orta zekalı bir insan kolayca anlayabilir.

İşte o dönemde yarışa dahil olabilseydik, ülkeyi bölmeye çalışan saçma sapan darbelerle vakit kaybetmeseydik yarınlar daha umutlu olabilirdi bizim için. Japonlar 2 tane atom bombası yedik diye ağlayacağına birlik olup yaralarını sardılar, kötü günleri atlattılar ve bugün en refah halklardan biri oldular.

Bir Japon 70 bin km'ye gelmiş birkaç yıllık aracını beğenmeyerek değiştiriyor, psikolojik sınır yapmışlar. Sen ise 70 bin km'deki otomobil için servetler bayılıyorsun, özeti bu.
2. Dünya Savaşına ne tarafta girecektik pardon. Neredeyse sınırımıza dayanmış Almanya'nın karşısında mı yoksa savaşı kazanan Amerika ve müttefiklerinin karşısında mı? Adamların 2. Dünya Savaşı için ürettikleri teknolojileri biz bugün üretemiyoruz. O savaş bizim savaşımız asla değildi ve o savaşa girmemek Türkiye Cumhuriyeti tarihinde atılmış en doğru adımlardan birisiydi.
Teknolojinin gelişmesi için ille bir savaş geçirmek gerekmiyor. Güney Kore örneği var elimizde mesela. Olay askeri sanayiden ibaret değil. Genele baksan da öyle tarım cennetiyiz, çeşit çeşit iklim yapısı olan, envai ürünün yetişebileceği bir coğrafyaya yerleşmişiz. İthal ettiğimiz şeylere bakıyorsun canın sıkılıyor. Hayvancılığa değinmeyeceğim bile.
 
Genele baksan da öyle tarım cennetiyiz, çeşit çeşit iklim yapısı olan, envai ürünün yetişebileceği bir coğrafyaya yerleşmişiz. İthal ettiğimiz şeylere bakıyorsun canın sıkılıyor. Hayvan
Konuyu başka yerlere çekmekte üstüne yok. Konu başlığına bakıyorum birde yazdıklarına bakıyorum. Cevap veremediğin noktalarda konuyu her seferinde başka bir tarafa çekiyorsun. Sana cevap yetiştirmeye çalışan bu insanları gereksiz yoruyorsun. Sırf bir tarafı sevmediğiniz için yapılan iyi şeyleride kötülemeyi bırakın artık. Baydı iyice.
 
2. Dünya Savaşına ne tarafta girecektik pardon.
Arkadaşım senin anlamanda bir problem mi var? Şuraya 10 yaşında çocuk getirsek senden iyi cümlede anlam çıkartır...

Ben bizim savaşa girmemiz gerektiğini hangi cümlemde söylemişim? Neyden bahsediyorsun sen? 2. Dünya Savaşı'na girmeyip denge politikası izleyerek her 2 tarafla da ticaret yapmamız tabii ki bizim işimize gelen en güzel senaryoydu ve o dönem ki Menemencioğlu, İnönü de bunları uyguladı.

Sana köşeye sıkışınca cümlelerimi çarpıtma diyorum, ÇARPITMA.

Teknolojinin gelişmesi için ille bir savaş geçirmek gerekmiyor.
Güldüm. Sana tek kelime daha etmeyeceğim. En büyük teknolojilerin savaş öncesi, savaş sırasında ve savaş sonrasındaki ilk yıllarda bulunduğunu bilmeyen birine 1 dakikamı daha ayıramam, kendime yazık.

Sen şimdi Nazi Almanyasının atom bombası araştıran laboratuvarlarının dağıtılmasa Almanların atom bombasını daha önce bulacaklarını da bilmiyorsundur. Neyse öğretelim. :D
 
Sana tek kelime daha etmeyeceğim. En büyük teknolojilerin savaş öncesi, savaş sırasında ve savaş sonrasındaki ilk yıllarda bulunduğunu bilmeyen birine 1 dakikamı daha ayıramam, kendime yazık.
Gerek yok hocam arkadaş anlamamakta ısrarcı. Böylelerine cevap vermeyerek "Adamı böyle sustururlar işte" dedirteceksin. Kendi çapında sevinecek.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı