Bunları sorgulamanın, doğru ve yanlış arasındaki ayrıma etki etmeyeceğini söylüyorum. Sorgulama dediğiniz, hükme kadir kavramların değerinin bulunabilmesi ve anlaşılması ile ilgilidir. Fizik yasası ile ahlak yasası, birbirinden farklı işlere yarayan olgulardır.
Ne demek? Eğer bunları sorgulamazsak doğru kabul etmiş oluruz. Doğru kabul ediyorsak, bu
mucize adı altında kabul edilir ve peygamber olarak gördüğümüz kişinin hükümlerini de
"Eee, bunları yapıyorsa hükümleri de doğrudur." diyerek doğrudan kabul ederiz.
Birisi gözümün önünde ayı yaracak ve diyecek ki,
"BANA İTAAT ET." 1 sn düşünürsem, öldürsün beni..
"Muhammed, yalan söylüyor. Bak, dün ne dedi, bugün tersini yapıyor. Eskilerin masallarını anlatıyor. asdasdsadsadsadasd" diyen bir müşrik, olduğu durumda "eskilerin masalları" olup olmadığını sorguluyor.
Tanrı var mı? Yok mu? Tanrı'nın mahiyeti nedir? Mucizeler var mı? Yok mu? Hakkında bilgi edinilmesi çok zor hatta şu şartlar içinde bilgiye ulaşma imkanı olmayan sorular olması sebebiyle; sorgulama değil, zaman kaybıdır.
Tamam, o zaman. Bir dindar kalkıp da
"Benim dinime göre kafirsin." demeyecek.
Örn;
Benim bir iş veren olduğumu varsayalım. Dinine bağlı biri, benden iş istiyor. Ben de özgeçmişine bakıp uygun olduğunu görüp işe alıyorum. Ama bir maruzatı var. Namaz vakitlerinde ibadetini gerçekleştirmek istiyor. Ben bir inançsız olarak, burada tavrım ne olmalı?
Senin söylediğine göre, "Mucize, Tanrı" gibi kavramlarını bilinemeyeceği için sorgulamak zaman kaybı. Peki, sorgulaması dahi olmayan kavramlar üzerinden, benim diğer çalışanlarıma tanımadığım imkanı bu çalışanıma neden sağlayayım?
Bu ifadeyi, geçen metinlere göre verdim. Yani, size
"İyiliği ve kötülüğü yarattım. Size de seçme hakkı verdim." diyen yüce bir varlığın ağzından konuşuyorum.
Bu varlık yarattıklarının ya geleceğini bilir, ya da bilemez. Başka seçenek yok.